Geçen yılın Kasım’ında, Ziraat Türkiye Kupası’nda Pendikspor’u yenip basın toplantısında medyaya çatan Aykut Kocaman “Umarım aynı sorulara başka yerlerde de muhatap bulursunuz” demişti.
Yani, “Benim gibi kibar medeni insanı buldunuz, olur olmaz sorularla karizmamı çizmeye çalışıyorsunuz” anlamındaydı bu.
“Sıkıyorsa aynı soruları Terim’e sorsanıza” yorumu bile çıkarılabilirdi biraz zorlayınca.
Evet... Teknik direktörlerin duruşu, tarzı, sertliği, yumuşaklığı o hocaların karizmalarının bir kısmı.
Ama sadece bir kısmı!..
Asıl önemli bölüm, “başarı”...
Başarılı olacaksın ki, sana saygı artacak.
Başarısız hoca, aynı zamanda mafya babası olsa hava; cıcığını çıkarırlar sorularla.
İşte geldik çeyrek finale...
Fenerbahçe Lazio’yu da geçerse, yarı final.
Olur mu?
Olur.
O zaman Aykut Hoca’m etrafına dikkat etsin basın toplantısında, sayfalara, ekranlara iyi baksın.
Nasıl incitmeyen sorular seçiliyor, nasıl hürmet artıyor, nasıl her söylediğinde vardır bir hikmet yaklaşımı kaplıyor etrafı...
Sen mesleğe Terim’in beş katı avantajla, empatiyle, sempatiyle başladın sayın Kocaman.
Hürmet ve saygıdan memnun değilsen, bunu yaptığın işlerin kalitesinde arayacaksın.
Geç Lazio’yu, al istediğini Hoca’m.
Hız değil falso
Sow’un sayılmayan golünde hakemi aldatanın “sürat” olduğunu söyleyip duruyorlar.
O kadar hızlı şutmuş ki, hakem görememiş!
Oysa hakemi yanıltan, sert şutun üst direğe yarım çarparken aldığı falso...
Topaç haline gelen top çizginin yarım metre içinden sekip geldiği noktanın bir metre tersine/dışına zıplıyor.
Normalde, direkten 47-48 derece açıyla inen top, 45 dereceden ne kadar fazla açısı varsa, yerden iki mislini yaparak kalkmalı ve ağların bir metre içine takılmalı geometri kurallarına göre.
Ama müthiş bir falso yüklü üzerinde...
Doğal olarak pozisyona uzak hakemlerin nöronları da topun dışarıdan zıpladığı hükmünü veriyor saliseler içinde.
Bu öğrenilmiş mantık kurallarının insanı yanıltmasından başka bir şey değil.
Öğrenilmiş futbol mantığı ise böyle durumlarda hakemi mahvetmeyi emrediyor.
Neyse ki, Fenerbahçe iki gol daha attı da abuk sabuk “hakem asmaca” girişimleri başka maçlara kaldı.
Platini haklı!
Tam da Platini “çipli top” uygulamasının “pahalı ve gereksiz” olduğunu söylediğinde, sayılmayan bariz gol enteresan oldu tabi.
Aslında Platini bilmiyor mu bu işlerin olacağını?
Bal gibi biliyor.
54 milyon Euro masraf gerekiyormuş.
Milyarlarca Euroluk futbolda ne ki?
Ama Platini şunu da biliyor:
Futbol orasına burasına elektronik yerleştikçe, maçlar doksan dakika süren bilgisayar oyununa dönecek ve insan unsurunun hatalarıyla gelen renkleri/tartışmaları geri dönülmez şekilde kaybedecek.
“Maç bitti herkes evine” yerine, salı günü bile bundan bahsediyorsak Platini haklıdır.
‘Barlar sokağı’
Milliyet, “sosyal” sorundan “siyasi” soruna doğru hızla evrilen Kadıköy’ün “Barlar Sokağı” meselesine ısrarla işaret ediyor günlerdir.
Barlar, müşteriler, sokakta oturan aileler ve “yasakçı” belediye ile ayrı ayrı görüşüp gerçeği bulmaya çalışıyor.
Ortada ilginç bir durum var; CHP’li Kadıköy Belediyesi, Afyon Valisi’nden daha sert davranıyor içki satana içene...
Moda’nın uzantısı olduğu için benim semtim sayılır ve müşterisi olmasam da patronları, geleni gideni hatta orada oturanları tanırım.
Bu yüzden size özetleyeyim:
Problem, aynen “statların, salonların tribünleri” gibidir!..
İçki içip saçmalayan var diye kulüplere (burada barlara) çatır çutur ceza kesersen ve “suçun şahsiliği” ilkesini göz ardı edersen, ortaya adaletsiz bir durum çıktığı gibi sonuçta aynı rezillikler artarak sürer gider.
Seyircisiz maçtan, seyircisiz maç cezası çıkartan “paraşütçüler” gibi, barların önüne tek bir masa sandalye koydurmasan da sokağa yerleşen “tekel müşterisinin” taşkınlıklarına engel olamazsın.
Çare...
İyi seyirciye (burada iyi müşteriye) özgürlük, şamatacı kavgacıya müdahaledir.
Özgürlük ve başkasının özgürlüğünü tehdit edeni engellemek esastır.
Hem tribünde.
Hem meyhanede.
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, en büyük tebriği sayın Başbakan’dan almış, ama oyu Kadıköylülerden alıyor; dikkat.