Fenerbahçe başkanı sayın Yıldırım ne zaman çıktı Fenerbahçe TV’ye?.. 2 Haziran, öğlen saat 2’de...
O ana kadar bir tek Fenerbahçe yöneticisi, bir tane transfer iması yapmamıştı. Yabancı transfer peşindeki yöneticilerden biri, Brezilya’da falan da yakalanmamıştı.
Başkan ağzını bile açmamıştı Fenerbahçe’ye gelip gidecekler hakkında.
Hatta teknik direktör bile belli değildi...
Hâlâ da belli değil ya!
2 Haziran öğlen saat 2’ye kadar, her biri değerli işadamı olan yöneticilere çalıştığı bankadan “Para transferiniz tamam” diye bir mesaj gelse, koltuktan fırlayıp “yalaaan” diye bağıracak durumdalardı.
Fenerbahçe’nin resmi internet sitesi, fazla mesai ile “transfer yalanlamaktan” bitap düşmüştü. Tüm haberlerin ana fikri “hayır almıyoruz”du.
Peki, sayın Başkan stüdyoda İhsan Topaloğlu’nun karşısına oturduğu sırada kaç tane komibine satılmıştı Şükrü Saraçoğlu Stadı’ndan?
23 bin 400...
Hani kombineyi transfer sattırırdı?
* * *
Bırakın transferi, şampiyon bile olamamıştı geçen sezon Fenerbahçe.
Ama tıkır tıkır satıldı kombineler işte.
Neden?
Birinci ve gayrı ciddi iddia, Fenerbahçe’nin zaten transfer potansiyeline ve bütçesine sahip olması, seyircinin “nasıl olsa yapar” diye algılaması!..
Demek ki, bu ülkede malı görmeden parayı sayan tek kesim Fenerbahçe seyircisi!.. Eşyanın tabiatına aykırı... Geçiniz.
İkincisi, yalan transfer haberlerinin “pozitif” etkisi... Bu da insanları aptal yerine koyan bir tezdir ve kabul edilmesi mümkün değildir... Geçiniz.
Geriye ne kaldı?
Futbol seyircisi iyi bir takım sağlam bir hedef kadar “konforlu” bir stada da önem veriyor demek ki.
Şükrü Saracoğlu Stadı, Galeria/Akmerkez/Kanyon muamelesi görüyor “futbol alış verişinde”.
“Bir gidelim, alacağımıza orada karar veririz” aşamasına gelinmiş.
“İyi bir şeyler bulamasak bile iyi vakit geçiririz” fikri bilinç altına işlemiş.
Artık futbolun “şölen” yönünü, kazanmanın kaybetmekle ikiz kardeş olduğunu kavrıyor seyirci. Kazansa da kaybetse de medeni bir koltukta, temiz tuvaletleri olan bir statta, yiyecek içecek bulabileceği bir ortamda yaşamak istiyor sevincini kederini.
Öncelik konforda.
* * *
En azından Fenerbahçe özelinde öyle.
Fenerbahçe “tutan bir model”se, tespiti iyi yapmalı rakipleri.
Borç-harç yıldız futbolcu peşinde koşan kulüplerin bu kıssadan hisse çıkarma zamanı gelmedi mi?
Kimse “bulun 200 milyon dolar, süper bir stad yapın” demiyor onlara.
Olan stadın yaşam alanlarını temizlemek, insani ve medeni hale getirmek, hizmetleri geliştirmek, ne bileyim; suyu soğutmak, sandviçin peynirini sakınmamak, oturakları paspaslamak, giriş çıkışta itiş kakışa engel olmak bile bir tür konfordur.
Yüzmilyonlarca dolar transferi, bilet parası olan futbolu, tükürük köftesi ile seyretme devri geçti. Bunu ilk hisseden Fenerbahçe’ydi.
O yüzden transferi belli olmadan, hocası imza atmadan yarısını satabiliyor koltukların.