Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galatasaray’dan tam da Beşiktaş derbisi arifesinde, tam da Fenerbahçe’nin nefesi ensesindeyken gelen “arıza sinyali” nedendi acaba?
Tamam... Galatasaray’ın kendi evinde de olsa Karagümrük karşısında öne geçtikten sonra maçı ancak bir puanla bitirebilmesi, futbolun tahmin edilemezliğine dahil edilebilirdi.
Lakin, bu sezon şampiyonluğa gümbür gümbür giden ve an itibarıyla futbolumuzun en iyisini oynayan Galatasaray’da, neden “atan ve tutan” hatadan ihanete doğru uzanan bir krizin özneleri olmuştu?
Yakın geçmişteki her Galatasaray zaferinin baş mimarı Muslera, puan kaybedilen maçta rakibe asist yapmış, şampiyonluğu garantilemek için ikinci kez el sıkışılmış Gomis, sezonun geri kalanında takımda olmayacağını açıklamıştı açık açık.
Neden? Teknik direktör Okan Buruk takımı karıştırmaya çalışan “dış güçler” gibi saçma bir sebebi ortaya sürüp faturayı Fenerbahçe’ye keserken ya bilerek hedef şaşırtmaya çalışıyordu ya da olayı kavrayamamıştı açıkçası.
Şampiyonluk elle tutulur hale gelirken elbette futbolcular ve takım üzerinde baskı artacaktı ama Muslera ve Gomis “dünkü çocuklar” değildi. İkisi de çok iyi bilirdi şampiyonluk mücadelesini. Muslera nasıl iki puana kan doğrayacak hata yapmış, Gomis neden ihanetle suçlamaya uğrayacağı tuhaf ve sıra dışı bir tepki vermişti?
Galatasaray’ın atan ve tutanı, Beşiktaş derbisi arifesinde ve Fenerbahçe’nin nefesi enselerindeyken tamamen futbol dışı “kişisel problemlerine” takılmıştı büyük olasılıkla.
Gomis epilepsi hastasıydı. Semptomları bireylere göre değişse de, aynı dertten muzdarip yakınları olanlar bilirler ki, bu hastalığın çok kısa süreler dışında yaşam kalitesine bir etkisi olmasa da onunla mücadele etmek için sürekli kullanılması gereken ilaçlar kimi zaman kişinin sinir katsayısını arttırır, kimi zaman aşırı tepki vermesine neden olabilirdi.
Belli ki, kulübede bekleyip kısa süre girdiği maçlarda golünü de atan ve bundan hiç gocunmayan Gomis’in birden tepesi atmış, olayı benzeri olmayan bir boyuta taşıtmıştı ruhsal durumu.
Okan Hoca’nın asıl yapması gereken, Gomis’i kamuoyuna şikayet etmeden önce ona durulma süresi tanımasıydı. Madem ki, affedilecek, niye büyüttünüz meseleyi?
Muslera’ya gelince... Onun kadar usta bir file bekçisini acemi kaleci pozisyonuna sokan konsantrasyon kaybı tamamen “duygusal” olmalıydı! Yani para işi. Aralarında Fatih Terim’in de olduğu “eski Galatasaraylı futbolcular/ yeni teknik direktörler gurubu” bir banka müdiresi tarafından 80 milyon dolarlık ağır dolandırıcılığa muhatap olurken mağdurlar arasında Muslera da vardı.
Dolandırılan paranın büyüklüğü soğanı taneyle alan vatandaşlara “yahu bunlar amma çok kazanmışlar” dedirtmesin, dolandırılanlar biraz daha fazla faiz için riske giren ihtiraslı Galatasaraylılar diye görünmesin ve her dolandırılan için gündeme getirilen “göründükleri kadar akıllı değillermiş” gibi negatif bir algı yayılmasın diye çok yazılıp çizilmedi. Belki de şampiyonluğa yürürken Galatasaray’ın dibini oymaya çalışan “dış güçlere” dahil edilmekten çekindi medya.
Ancak, mal canın yongasıydı ve Muslera da kurbanlardan biriydi. Nasıl konsantre olsun maça? Okkalı bir maddi tokat yemiş kaleci yerine koyacak yedeği yok muydu Galatasaray’ın.
Yani, Galatasaray’ın Karagümrük’ten sadece bir puan alıp korkuya kapıldığı maçta Fenerbahçe’nin bir etkisi yok Okan Buruk’un dediği gibi. Sağlık ve duygusallık sorunu! Neyse; Fenerbahçe önüne gelen farkı kapatma fırsatını elinin tersiyle itti de artık sorun geride kalmıştır. Gomis özür dileyip döndü bile. Muslera’ya da emekliliğinde Galatasaray çalışanı olma garantisi verirler zararını telafi eder...
Zaten rakibin ne zaman “fantastik” ne zaman “feci” olacağına karar veremeyen Fenerbahçe ise hiç merak etme; şampiyonluk cepte.