Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Düşünsenize... ABD Büyükelçiliği’nde “doğu hizmeti” yapan diplomatların çat-pat Türkçe söken çocukları hiç yadırgamıyorlardır bu ülkeyi.
Televizyonu açıyorlar, birinci haber “basketbol”.
Gazeteye bakıyorlar; önde sür manşet, arkada tam sayfa “milli” sporları...
Sokakta basketbol, okulda basketbol konuşuluyor. Arda’nın domuz gribi bile hava.
Yapandan da, yaptırandan da Allah razı olsun.
“Küçük Amerika” olduk sonunda.
* * *
Nasıl, neden anlamam ben... Koca koca kulüplerimiz futbollarıyla kaplayamadıkları alanları/saatleri basketbolla alıyorlarsa, tarihinin en kritik siyasi sürecinden geçen ülkede politikadan rol çalıyorlarsa, helal olsun onlara!
Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler. Kendileri “utanılacak” durumlara düşmüş olabilirler, ama fena halde “yücelttiler” basketbolu!.. (Mevzu bahis olmak, yücelmek demek popüler kültürde)
Sadece o mu?..
Daha bir sürü gerçeğin altı çizildi şu basketbolla.
Hani geçen asırdan beri dedikodusu yapılan ama bir türlü ispatlanamayan “futboldaki doping” vardı ya... Yolu basketbola uğrayınca, enselendi.
Doping ilk kez kulüp başkanları düzeyinde tartışılır bir eylem oldu. Basketbol dopingi, spor medyasını yeniden şekillendirecek kadar silkeledi ortalığı.
Futboldaki dopingin niye ortaya çıkmadığını anladınız mı?
* * *
Bakınız; “Bir Türk cihana bedel” tespiti anılarda kaldı artık. Yerini “Bir Fenerbahçeli tribünlere bedel” gerçeği aldı!
Evet. Basketbol sayesinde anladık ki, orta yaşlı, etine dolgun, ev hanımı tipli bir Fenerbahçeli bile başa baş mücadele verebiliyor Galatasaray tribünleriyle.
On bin’e bir...
Mağdur olan on bin!
Ey basketbol, sen nelere kadirsin.
* * *
Basketbol sayesinde Türk Sporu’ndaki hoca ve sporcu kalitesi de ortaya çıktı çok şükür:
Galatasaray gibi asırlık geleneğin basketbolundan sorumlu insan, orta çağda at arabasıyla gezen gösteri ekibinin sahibi ve tek seçicisi “çeribaşı” kadar sorumsuz,,, Rolü kime isterse verebileceğini sanmakta.
Türkiye’nin kalburüstü, hatta milli oyuncularından biri olan “dublör basketbolcu”, orta çağdaki köle kadar emir kulu... “ Bana ne dedilerse ben onu yaptım. Ben basketbolcuyum” diye konuşmakta.
21. yüzyıl... İstanbul... Galatasaray kulübü...
Emreden böyle buyuruyor. Emri alan böyle yorumluyor.
Anlıyor musunuz terör örgütleriyle mücadele etmenin ne kadar zor bir şey olduğunu.
* * *
Kime ne hesabı soracağız ki bu durumda?
Söz konusu Galatasaray ise Başkan’a keseceğiz değil mi faturayı?
Galatasaray’ın Başkanı sayın Polat çarşamba saat 18.00’de öğreniyor durumu. Ankara seyahatini iptal edip eve kapanıyor. “Hocanın deli olması lazım böyle bir şeyi yapmak için” diyor.
İşin özeti şu... Hangi spor branşı gündeme gelirse, rezaletiyle geliyor. Geçen gün bilardo, dün atletizm, bugün basketbol, yarın bir başkası.
Az rastlıyorsanız, rezaletin az olmasından değil... Futbolun üzerlerini örtmesinden.
Çünkü sporu yapan da insan, izleyen de...
Ve bir ülkede rüşvet varsa sporda da olur. Cahil varsa aynen... Üç kağıtçı varsa ha keza.
Saldırgan, hain, köşe dönmeci ya da aptal... Hepsi her yerde.
* * *
Federasyonlar mı? Onlar topal ördek...
Basketbol Federasyonu hangi cezayı verse Turgay Demirel’in kendisine seçim kazandıran Aziz Yıldırım ile yakınlığı gündeme gelecek. Aynı kompleks yüzünden ve Galatasaray’ı gücendirmemek için iş bu duruma geldi ya...
Hiçbir branş temiz değil!.. En azından insan malzemesi bakımından teorik olarak. Zum yapın bir spor dalına, bakın neler çıkacak.
ABD Elçiliği’nde doğu hizmeti yapan diplomatlar, çocuklarının Türkçe’yi çat-pat sökebilmesine yatıp kalkıp dua etsinler. Bizim çocukların ana dili Türkçe, her şeyi okuyup, dinleyip anlıyorlar.