Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çok değil, bir başkan geriye gidin; Fenerbahçe sıradan bir lig maçını bile kazandığında bizim servisi tuhaf bir heyecan sarar, rotatifler fazla mesai yapar, baskı arttırılırdı Milliyet’te...
Bir nesil önce ise rahmetli Namık dayım mutlaka vapur iskelesindeki bayiye uğrar, Fenerbahçe’nin tiraja etkilerinin ipuçlarını alırdı vapurun lüksünde cigarasını tüttürmeden.
“Nasıl gitti Hasan”?..
“Bir tek iade kalmadı Namık ağabey”!
Rahmetlinin yüzünde o zarif gülümseme... Yani kapalı dudaklarda aslında tiraja mı galibiyete mi sevindiğini belli etmeyen bir gerilme. Çok keyiflenirse aynı insanlara davrandığı nezaketle tükettiği Silahlı Kuvvetler’inin uzamış külü yere düşerdi; o kadar.
Bizim mesleğin “ticari hırsı” da bu kadardı.
O hırsı en çok tatmin eden Fenerbahçe’ydi açıkçası.
* * *
(dün) Gazetelere baktığımda hatırladım o masum ve mütevazı günleri.
Fenerbahçe Avrupa’nın yarı finalinde, doksan dakika gol yemese final...
Tarihinde olmamış, ülke tarihinde olalı 13 yıl geçmiş. Gazetelerde ara ki bulasın.
Neden?
Bunun faturasını medyaya kesmesin hiç kimse.
* * *
Birincisi zaman değişti. Futbol tribünde ve masa başında oynanıyor(muş) sahadan çok. “Müşteri” de futbolun kendisini değil, olaylarını istiyor(muş).
Kimbilir; belki de “öğrenilmiş futbol yabancılaşması” bu.
Daha doğrusu “öğretilmiş”!
Buraya kadar genel... Fenerbahçe özelinde ise bir numaralı engel, halkla ilişkiler.
İspatlayayım isterseniz:
* * *
Siz bugüne kadar yöneticisi Galatasaray’ı alkışlamaktan bahsederken aynı rakibin “saha dışındaki becerisinden” bahseden, gıllıgışlı işler ima eden bir Fenerbahçe teknik direktörü gördünüz mü?
Üstelik söyleyecek o kadar çok şeyi varken.
Görmediniz. Göremezsiniz.
Bir adım kalmış UEFA finali yerine, şike sürecinde Fenerbahçe’nin çektiklerini gündeme getiren hoca da görmeniz mümkün değil.
Ne böyle bir final şansı olmuştu Fenerbahçe’nin, ne de şike süreci!
Olsaydı, hiçbir yönetici müsaade etmezdi.
* * *
Geçelim geçmişi...
Bir lig şampiyonluğu umudu belirdiğinde ne olurdu üç-beş sene önce?
Dağa taşa Fenerbahçe yazılmaz mıydı? Yöneticiler reytingde en kral diziye fark atmaz mıydı? Teknik direktöre “sihirbaz”, “çılgın” gibi lakaplar takılmaz mıydı?
Finale geldik kös kös dinliyoruz Aykut Kocaman’ın, Galatasaray şikayetlerini.
Bu değişim bir “arz/talep” sonucuysa yanmış Fenerbahçe!
Kavga futboldan, rakibe çatmak UEFA finaline çıkmaktan daha çok reyting getiriyor demektir ki, Fenerbahçelilerin ilgisi renk aşkı yerine rakip nefreti ile besleniyor anlamına gelir.
Teşhis mi yanlış taktik mi?
* * *
Aykut Kocaman “Çok çektik” diyor ya...
Fenerbahçe sanki bu çektiklerini hak etmiş gibi ruh halinde!
İçe dönük, endişeli, sürekli “mağdur”... “Aman çok gündeme gelmeyelim” fikrinde sanki.
Finale gidiyor hâlâ “Cambaza bak” diyor.
Aykut Kocaman iyi hocadır/kötü hocadır bilemem. Ama görevi olan futbolu bırakıp Fenerbahçe gibi dev bir camianın yöneticileri yerine konuşuyorsa, ya onda hata vardır ya yöneticilerde.
Olağanüstü Avrupa başarısını gölgelemesi de ayrı mesele.
Fenerbahçe medyada coptan Topuk’tan sonraki haberlerin içinde zor güç yer buluyorsa suçu kendilerinde aramaları lazım vesselam.
Namık dayım yaşasaydı “Yapmayın be kardeşim” derdi sadece.