Başkan Aziz Yıldırım hava alanında kendisini adım adım izleyen kameramana kızdı, medyanın “şerefiyle” oynadı.
Biz bir yazı yazıp kınadık... Ben, İbrahim Seten, Attila Gökçe ve belki bir iki sarı basın kartlı daha.
Aslında her basın mensubunun kulakları çınlamalıydı ya... Neyse.
Gerisi kamuoyuna, meslek örgütlerine, kurumlara, hukuka kaldı.
Kapandı mı dosya?..
Ne gezer!..
İlk olarak korktuğumuz yaşandı... “Kraldan çok kralcı” fanatikler, Başkan’ın işaretiyle savaş baltalarını çıkardı... “Basın mensubunun kafasına sıkmalı” şeklinde entelektüel yorumlara bile rastladım kendi internet adresimde.
Sıkılmışlar... Böyle bir tetiklenmeye ihtiyaçları varmış epey zamandır.
Hemen durumdan vazife çıkardılar.
* * *
“Kraldan çok kralcılar” dedim; çünkü “olayın merkezindeki kral” Aziz Bey, telefonla aradı; ikinci olarak.
“Kral”, ne “Kralcılar” gibi olayı yalanladı, ne de medyanın her emekçisini hedef tahtasına oturtmaktaydı.
Aziz Bey’e göre takipçi arkadaş art niyetliydi ve tahrik edip sansasyon yaratmak peşindeydi.
“Ercan Bey, çekme diyorum çekiyor... Kontrol sırasında kemerimi çıkarıyorum çekiyor. Yabancı misafirlerim bile rahatsız oldu”!..
Pek suçlayamam Aziz Bey’i...
“Bir takım medya” o halde ki, yarın Alex gitse de kalsa da Aziz Yıldırım’ın eli uçkurunda görüntülerinin altına “Alex’in işi tamam” manşeti atmaları işten bile değildi.
Sadece betondan ve futboldan değil, bizim meslekten de anlıyor Aziz Bey. Hangi görüntünün kötü niyetli ellerde nasıl kullanılacağını seziyor.
* * *
Espri bir yana, fena halde rahatsız edici bir durum her an zumlanmak.
Başkan rahatsızlığını uzun uzun anlattı.
Ben böyle “aranmalardan” kendisine önem atfedenlerden değilim. Birçok kıymetli spor adamı yazılarımla ilgili beni arar, eleştiri veya tebriklerini iletir, kendisininkiyle eşdeğer nezaketle karşılanır ve konuştuklarımız bende kalır. Lakin Sayın Yıldırım’ın söylediklerinde haber var:
“Şöhretin bedeli bu Aziz Bey” yorumuma öyle bir yanıt verdi ki, günün birinde Fenerbahçe başkan adayları arasında Aziz Yıldırım adını duymazsanız, şaşırmayınız:
“Olmaz olsun böyle şöhret”!..
Popüler kültürün her kahramanı gibi, kendisini kahraman yapan unsurların en başında gelen teypten/objektiften iğrenme dönemine girmiş Aziz Bey.
Mankeni, şarkıcısı, yorumcusu, futbolcusu, bunalsa da çabuk atlatır bu safhayı... Malum; ekmek parası. Ama Aziz Yıldırım’ın popülaritesi düşerse geliri azalmaz ki... Aksine artar.
O zaman “şöhret-gazeteci-mesafe” denkleminin “kulüp yöneticileri özelinde” bir arıza var.
Aslında arıza, yöneticinin şöhret olmasıyla başlıyor. Gazetecinin kendisini her popüler kahraman gibi şöhretli yöneticinin de velinimeti olarak görmesiyle saatli bombaya dönüyor.
Aziz Bey’in kendine has üslubu da devreye girince... Güüüüm.
* * *
Benim anlamadığım, “Kraldan çok kralcılar”... Olaya “yalan” diyenler mi ararsınız, kameraman arkadaşa “ajan” diyenler mi, medyaya karşı seferberlik ilan edenler mi?..
Oysa sayın Yıldırım hiç de kin/nefret dolu değildi. Abartılı göreve abartılı tepki vermiş ve bir dahaki krize kadar iş bitmişti!..
Sadece “ilgi yorgunluğu” vardı üzerinde.
Günün birinde noktayı koyarsa, ne şampiyonluk ne Avrupa ne transfer ne de başkanlıktaki rakipler yüzünden olacaktır... Aziz Yıldırım artık şöhretten bıkmış gibi geliyor bana.