Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe basketbol koçu “Obra”, dobra dobra dedi ki;
“bırakın bu 25 milyon taraftar hikayesini”!..
“Neredeler, hani”?
Kızmış Obradovic... Kalbine yazmış tribündeki ilgisizliği!..
Euroleague’de son dört takım arasına kalan ekibi, zorlu rakibi Efes’le oynuyor ve Fenerbahçeliler bahar dallarını koklayarak havaya bakıp ıslık çalıyor.
Sahi... Varsa böyle sarı-lacivert bir Avrupa ülkesi nüfusu, üç-beş bini de basketbola bakar değil mi?
Sırp hoca merak etmesin, vardır...
Lakin, tamamı futbol yüzünden Fenerbahçe hastasıdır.
Ve futbol aşkı dehşetengiz sınavlardan geçtikçe vatandaşın gündemi değişmekte, taraftarlığı köpürtecek “eylem ve eleman eksikliğinden” sporun seyri bile angarya gelmektedir memlekete.
Misafir basketbol hocasına gerek yok; bu topraklarda doğmuş, gençliğini futbola vermiş, yaşı kemale erince hoca olmuş ve Gaziantepspor gibi bir futbol kentinin takımına gitmiş Okan Buruk “kaç milyonluk şehirde bin beş yüz kişiye maç oynuyoruz” sözleriyle durumu özetlemiştir.

Haberin Devamı

TARİHİ SEZON

Üç Temmuz sürecinden girip spordaki şiddetten falan çıkarak “temcit pilavı” ile midenize kramp sokmaya niyetim yok!
Olan olmuş... Futbol örselenmiş.
Ancak insanın içini acıtan, tarihte az rastlanan böyle bir sezonu avantaja çevirip futbolun kayıplarını tahsil edemeyişimiz.
Evet... Müthiş bir sezon yaşıyoruz Süper Lig’de.
Futbolun lokomotifi üç büyüklerden Fenerbahçe 6, Galatasaray 7, Beşiktaş 12 kez lider bitirmiş ligin 27 haftasını.
10. ve 15. haftalar arası Beşiktaş’ın 6 defa üst üste lider olması dışında, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 3 haftadan daha uzun liderlik serüveni yok.
Galatasaray 2 kez liderliği yitirmiş, üç kez kazanmış. Fenerbahçe iki defa gitmiş gelmiş. Beşiktaş’ın liderliği yitirmesi üç, zirveye dönmesi 4 kez. Hepsi 27 hafta içinde.
Heyecan mı arıyorsunuz; buyurun işte.

NEREDE BU TARAFTAR?

Eğri oturup doğru konuşalım... Uzun vadede futbolu zehirleyen, bitiren, yok eden şiddet bile kamuoyunun dikkatini çektiği, sıkı taraftarlar açısından birleştirici/bütünleştirici olduğu için, ilk etapta düşürmez tribün bilançosunu.
Hatta kısa süreliğine ivmelendirebilir bile.
Oysa, liderin otobüsüne kurşun sıkılıyor, Ankara şubesi baskına uğruyor, vatandaş yine kulağının üstüne yatıyor.
Nerede başkanı korumak için Bağdat Caddesi’ni aşındıranlar, nerede kupayı almak için sağa sola siyah çelenk bırakanlar?
Onu geçtik, bilet bile almıyorlar. Kombineleri var maça gelmiyorlar.

Haberin Devamı

HANİ KAHRAMAN, NEREDE ÖYKÜ?

Neden?..
İster kurşun, ister baskın, isterseniz yöneticilerin keskin demeçleri veya medyanın kışkırtıcılığı deyin, hepsi futbola “negatif ilgi” körükleyen unsurlardır. Berbat/saldırgan/terbiyesiz yorumcuların programı nasıl reyting rekoru kırıyorsa, aynen!..
Gözler futbola döner ama kısa bir süreliğine. İlgi artar ama zaman geçtikçe korku ağır basar.
Spora, salona, tribüne, sokağa “Pozitif” ilgi gelecekse... Öznesi futbolcu, teknik heyet ve sergilenen futbol olacaktır.
Özellikle bizim ülkemizde başarılı sonuçlar bile “tribün doldurma motivasyonunda” daha alt sıradadır.
Bakınız; ikinci ligde tribünleri hıncahınç dolduran, takımı Süper Lig’e çıkınca yalnız bırakan şehirler...
Bakınız; ligin ortalarındayken ful çeken tribünlerde hançeresini yırtan on binlerin, tuttuğu takım şampiyonluk yolundayken maça gitmeyi unutmaları...
Yani, sahada özveri, yetenek ve zeka görmek istiyor bizim seyirci. Kahraman istiyor. Öykü istiyor. Heyecan istiyor.
Var mı?
Hayır.
Çünkü elemanlar yetersiz.

Haberin Devamı

ÖRNEĞİN İSMAİL KARTAL...

Fenerbahçe özelinden anlatalım:
Lütfen kişilik haklarına saldırı olarak algılanmasın ama sayın İsmail Kartal için “İşte böyle olur Fenerbahçe’nin hocası” diyen bir kişi var mı?
“Yahu maça gidelim, İsmail Hoca sahadaki futbol şovunu ikiye katlar, bize unutamayacağımız futbol ile sevk ve idare destanları yazar” diyebilir mi hiç kimse?
Sayın Kartal futbol bağlamında “allame-i cihan” olabilir. Lakin dışardan görünen, Başkan’a emir komuta zinciriyle bağlı, Emre ve bazı futbolcularla ast-üst ilişkisi karman çorman, yabancılara yabancı, maç boyunca saha kenarında sıkışmış talebe gibi sarkaçlanan, şovu geçtik moral bozan bir sorumlu şeklindedir.

EKSİK OLAN, HEYKELİ DİKİLECEK ADAM

Kartal böyle de Hamzaoğlu nasıl?
Öğrenme devresinde.
Bilic?.. Kendisi, Beşiktaş’ı taşıdığı hedefin gerisinde duran bir hoca.
Peki futbolcular?.. Aralarından bir kahraman gösterin ki, bu unvanı hak etmiş ve ilk haftadan bugüne sürdürebilmiş olsun.
Alex’in boşuna heykelini dikmiyorlar. Durduk yerde bağımsız milletvekili seçilme ümidine sahip olmuyor Hakan Şükür.
Evet; liderlik savaşı müthişti bu sezon. Futbol kaybettiklerini geri alabilirdi... Şayet onu köpürtecek, keyiflendirecek eylem ve elemanlarla takviye edilseydi.

BETERİN BETERİ VAR!

Peki, gelecek sezonların böyle at başı yarışlara gebe olduğunu kim iddia edebilir?
Demek ki, yarış biraz daha tekdüze ve sonu başından belli hale gelirse ki muhtemeldir- futbolun bugünkü seyircisini de kaybedeceği kesindir.
Korkarım, o zaman “bugünü” kalbine kırgınlık tarihi olarak yazan Fenerbahçe Basketbol Koçu Obradovic, geriye bakınca “ne güzel günlermiş” diyebilir. Okan Buruk, yana yakıla arayabilir bugünleri.
Çünkü. Birinci özelliğimiz durum tespiti yapamamaksa, ikincisi etrafından dolaşmaktır bizim.

YA MİSYON DEĞİŞECEK YA SİZ!

Son söz:
Başarı kriterlerini beton ve kupa ile sınırlandırmış, yakın çevresinin övgüleri ile geniş çevrenin umursamazlığını yeterli bulmuş sayın yönetici tiplerimiz acil bir vizyon değişikliğine gitmek zorundadırlar.
Taşı gediğine koyma, kötüler arasında iyi olma falan palavra!
Hedef; rakibi aşağı çekmeye çalışmak değil rakiple birlikte yükselirken futbolu daha kıymetli, daha fantastik hale getirecek doğru elemanları bulmaktır artık. Futbolcudan hocaya, hatta yönetim kuruluna... Emir kulu değil, katma değer yaratacak adam lazım futbola. Günü kurtarıp idare edecek değil, şovu büyütecek adamlar.
Şimdi tam zamanıydı ama yazık ettiler şu sezona.