Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu bir “özür” yazısı... İmzası, Ercan Güven’den ibaret değildir umarım.
Çünkü, “futbol camiası” denilen çok boyutlu gündelik hengamede, unutmasak da silmesek de alın yazılarıyla baş başa bırakmışız İsmail Gökçek ile Sedat Balkanlı’yı.
Defansın sert zemininden yumuşak yatağına taşınalı tam 11 yıl olmuş Sedat...
Gaziosmanpaşa, Konya, Bursa Galatasaray, Fenerbahçe günleri çok eskide.
İsmail biraz daha taze hasta. Onun da Bakırköy, Vefa, Trabzon günleri sadece hatıralarda.
Şimdi... Sinirleri kelepçe olmuş çelik bedenlere.
Sedat’ın her şeyi anlatan gözleri, İsmail’in kaderle dalga geçen gülümsemesi var ya...
Tek kelime olmadan yazılmış dünyanın en müthiş makalesi o aslında...
Sonra o eşler...
Ayhan Bermek’in cümlesiyle “yılın kadını”, “yılın annesi” seçimlerinde bir ve iki numaraya konup devamını seçmek gereken Adalet Gökçek ile Şükran Balkanlı...
Çocukları... Büyümüş delikanlı olmuşlar. Yaşanan zor günlerin gölgesi, gençlik neşesini erken olgunlaştırmış. Lakin kaya misali duruyorlar fırtına gibi estikleri yeşil çimenden uçup hasta yataklarına konan futbolcu babalarının başucunda.
Mesaj belli...
Felaket nereden gelirse gelsin, sevdiğin ve sevenlerinle birlikteysen direnirsin.
***
Sedat ve İsmail’i ne kadar sevdiğimizi ifade edemediğimiz için bir özür yazısı bu.
Yazık ki, ben de televizyondan öğrendim hastalığın seyrini.
Perşembe akşamı Lig TV’de bir program yaptı Bilgin Gökberk ve Alev Evliyaoğlu.
Öncesinde ve sonrasında başka bir iş yapmasalar bile yaşadıkları topluma borçlarını ödedikleri bir programdı.
Orada gördük ALS denilen hastalığın zalimliğini.
Ve aklı saat gibi çalışan insanın elini kolunu dilini nasıl bağladığını, ancak asla teslim alamadığını.
İsmail ALS ve MS ile mücadele için dernek kurmuştu. Sadece aklıyla yönetiyordu.
Sedat, cin gibi gözleriyle maçları izliyor, eşinin yardımıyla alfabeden seçtiği harfleri cümle yaptırıyor, şimdi teknik direktör olan eski takım arkadaşlarına futbolcu tavsiye ediyordu.
Yıllardır dram ve minik zaferler birlikte yaşanıyordu evlerinde.
***
Ben özür diliyordum, ama “futbol camiası” denilen çok boyutlu gündelik hengamenin içinde sevgisini ve insanlığını “platonik”ten “pratik”e taşıyıp, disiplinli bir şekilde göstermekten geri durmayanlar da vardı.
Mesela Aziz Yıldırım... Balkanlı ve Gökçek çocuklarının eğitimini üstlenmişti iki yıldır. Takım gözetmeyen insanlığın ortak değerlerinden filizlenen bir asaletti.
Ateş Ünal Erzen elinden geleni esirgemiyordu. Kadir Topbaş maddi manevi ilgisini sürdürüyordu.
Programa bağlanmak için birbirini ezdi futbolun elitleri. Mehmet Atalay, Ayhan Bermek, Abdullah Avcı, Giray Bulak, Mehmet Soykök, Ziya Doğan, Yılmaz Vural, Mahir Günok, Mustafa Çevik, Adnan Şenses. Özhan Canaydın ve İsmet Arzuman gibi arayıp da bağlanamayan daha niceleri.
Ben ve benim gibilerin unutmaması gereken bir gün var şimdi:
28 Nisan 2008 pazartesi... ALS Derneği gecesi. Radison Otel’de.
Sedat ve İsmail’in şahsında aynı hastalığın beş bin kurbanına birkaç dakikalık ilgi, bizler gibi günlük yaşamın hengamesinde ofsayta düşenlerin arınmasını sağlayacak belki.
Kusura bakma Sedat, affet İsmail.
Teşekkürler Tahir Kum, Şansal Büyüka, Bilgin ve Alev.