Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türk Sporu’nun dümeni Atina’da kimin elindeyse Pekin’de de aynı siyasetçilerin, aynı bürokratların ve onların “özenle” seçtiği kadrolarının elindeydi.
İlk defa bir olimpiyattan diğerine “Kaptan Köşkü” değişmedi.
Peki, neden “dört yılda dört sporcu arttıramadık” olimpik kafilemizi?
Henüz madalyaların nitelik ve niceliğini hesaba katmıyoruz. Asıl “skandal” orada somutlaşacak, ama zamanı gelmedi.
Sadece 70 milyonluk ülkeden 70 olimpik sporcu bulamayan “sistem” sorguladığımız.
Bir önceki “Ters Köşe” şöyle bitti:
“Türk gençleri mi yeteneksizdi. Yoksa, iki olimpiyatı kapsayan spor politikaları mı yetersizdi. Kabahat bürokratlarda mıydı, özerklik furyasıyla el değiştiren federasyonlarda mı, iktidarla uyum içinde çalışan teknik kadrolarda mı”?
Yanıt Çin’den geldi.
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, kıtaları aşan telefonun ucundan Türkiye’nin “en derin ve en vahim” spor yaralarından birini en yetkili ağızdan dile getirdi:
“Sebep, İstanbul ve Ankara Belediyelerimiz’in ‘futbol aşkı’dır”!..
“Halka hizmet” için var olan belediyelerimiz, milyonlarca dolarlık futbol takımları kurunca, amatörleri unutup meşin yuvarlağın şöhret girdabına kapılınca, medya da dahil hepimiz kulağımızın üzerine yatınca, “hizmet” ve “kaynak” halkın elinden kayıp, çoğu yabancı bir avuç futbolcu ve etrafındaki koyu renk takım elbiseli insanlara geçmişti.
Atalay, sonucu şöyle matematikleştirdi:
“En az 15 olimpik sporcumuzu, futbol sevdasına kaybettik”.
Sayın Atalay’dan iyi kimse bilemezdi Belediye/sporcu ilişkisini... Kendisi genel müdür olmadan önce İstanbul Belediyesi “Spor Hizmetleri”nin başındaydı. Anlattı:
“Biz amatör sporcularımızın harçlığından okuluna, ailesinden aşkına kadar her şeyi ile ilgilenirdik. Bu enerji ve kaynak futbola yönlenince yetenekler ziyan oldu”.
Evet... Devlet istediği kadar imkanlarını zorlasın. “Bin sporcuya maaş bağlamak” için düzenlemeler yapsın. “Devlet Sporculuğu” gibi kanunlar hazırlasın. Lisanslı sporcu sayısını arttırmak için her türlü imkanı kullansın. Sonuç olarak bir “planlamacı” o...
Sporcuyla “birebir ilişki” kurmak gerek. “Plan”ları yaşama geçirecek enstrümanlar lazım.
Kim yapacak bunu?..
“Kulüpler”. Geçin. “Sponsorlar”... Boş verin.
Onlar yoksa veya Türkiye’deki gibi futbolun peşine takılmışsa?
Belediyeler!.. Onlar halka “yerinden” hizmet verenler değil mi? 
Ya belediyeler de futbolun kuyruğundaysa?
Durum ortada...
Türk sporunun yumuşak karnı ve her olimpiyattaki kronik bahanesi “yönetim değişiklikleri” Atina’dan Pekin’e halledilmiş. Özerklik, yasa, imkan, her şey elden geldiğince verilmiş. Belki meyveler alınacak fakat geçiş dönemini kazasız belasız atlatmak lazım.
İşte tam bu noktada, elindekini de yitiriyor Türk Sporu.  Belediyelere sığınmış amatörler, futbolun yanında üvey evlat olunca bir arpa boyu gidemiyor. En azından fotoğraf böyle.
Pekin Olimpiyatı “belediye çukuruna” yuvarlanıyor resmen!
O belediyeler ki, Türkiye’yi yöneten gücün kaleleri...
Sanki İstanbul’da futbol yok da İstanbullu’ya hizmet veriyor İstanbul Belediyesi.
Fıkra gibi... İstanbul Belediyesi aynı zamanda “olimpiyat düzenlemek için aday” sittin senedir.
Sanki Ankara’daki futbol takımları yetersiz de Ankaralı’nın futbol aşkını doyurmaya çalışıyor Ankara Belediyesi.
En büyük rakipleri, Ankaralı’nın kurduğu köklü kulüpler!
Milyonlar akıyor bu işlere. Halkın milyonları.
Niye? Şan şöhret uğruna. Hesapsız paraların trafiğini bilemeyiz; günahları boyunlarına.
O milyonlar ki, bir tanesi ile beş sporcu giderdi Pekin’e... Üç tanesiyle üç olimpiyat madalyası gelirdi belki de.
Ve hepsini toplasanız, Pekin’e gözlerini dikmiş Dünya’ya “Türkiye’yi tanıtmak için” ayrılan reklam bütçesinden aza gelirdi.
Yetişmiş örnek olimpik sporcular da cabası.
Çok iyi anladım Genel Müdür Mehmet Atalay’ı... Aşağıda sakal, yukarıda bıyıktı. “Ali yazar, Veli bozar” durumları.
Çok sıkılmıştı. Gazetecilik var ya; sormanın tam sırasıydı:
“Madalya sayısı Atina’nın altında kalırsa istifa edecek misiniz”?
“Hayır” dedi. ”Bizim de teknik direktörümüz var, onun söylediğini yaparız”!..
“Kim o”?
“Sayın Başbakanımız”.
Şimdi anlaşıldı. Teknik direktörü, futbolcu olan bir ulusun olimpiyatı bu kadar.