Vapurun küpeştesinde Boğaz rüzgârına karşı sigara içmeyi yasaklayan kanunlar çıkaracak kadar “medeni” bir ülkede, şu “transfer gazı”nın zehrini alacak bir otorite yok mudur?
Yere izmarit atana ceza yazılan coğrafyada, “ortaya karışık maytaplı transfer” atmak bedava mıdır?
Kim “dur” diyecek yanlış bilgilendirmeye, ters motivasyona, provokasyona?
Transfer denilen dünyanın en pahalı alış verişlerinden biri, bu kadar mı ucuzdur yoksa?
Berbat bir şey bu...
Bakın, koskoca Vatan ile Sabah gazetesi “pişti” oldu.
Aynı gün ikisinde de dokuz sütuna manşet;
“Brezilyalı golcü Ricardo Oliveira Türkiye’ye transfer oluyor”...
Yaşasın... Oliveria büyük topçu. Gelsin, gözlerimizin pası silinsin.
Lakin Oliveira’nın adresi, Vatan’a göre Galatasaray, Sabah’a göre Fenerbahçe!
Olur mu bu kadar ters köşe... Oluyor.
Bazı internet siteleri de ağlanacak halimize gülüyor... Ulusal medya ile dalgasını geçip Oliveria’yı Beşiktaş’a transfer edenler bile var.
Aynı futbolcuya iki büyük takımın talip olması alışılmadık bir durum değil. Lakin her gazetenin talip olanlardan sadece birini bilmesi, “haber kaynağı”nın mahareti.
Bunca metre “ofsayt”ı, sadece “masa başı habercilikle” izah edip, suçu bizim meslektaşlara atarak kurtulamazsınız. Arkasındaki “derin” kaynakların “nakit” ihtiyaçlarını da hesaba katmalısınız... Kaşkollu kamuoyunun “yalan da olsa söyle” talebini de...
Bir de oyun “küresel” boyutta kurulunca...
Resmen oyuncağı olduk uluslar arası menajerlerin.
Hem biz, hem kulüpler...
Dolayısıyla sokaktaki masum futbolseverler.
Herkes birbirine kızıyor, malı kim götürüyor peki?
İşte size “transfer mevsimi” denilen sürecin “dönem krallarından” Bayram Tutumlu’dan iki haber:
“Aurelio, Fenerbahçe’de forma giyemez”!
“Galatasaray Laudrup için kılını kıpırdatmıyor”!
Mealini yazayım;
“Sevgili Fenerbahçe, Aurelio’nun kalması için elini biraz daha cebe atmalısın”.
“Sevgili Galatasaray, bırak başka adayları; sen benim hocayı almalısın”.
Bayram Tutumlu kim mi?.. Hindistan’da 100 çocuğun bakımını üstlenecek kadar hayırsever bir menajer. Lakin hayır hasenat işleri de para ister. Jardel’den iç piyasaya “futbol ithalatının” tadını almış... Biraz ırgalayacak ki “büyük”leri, daha çok kazanacak.
Açık söyleyeyim, hiçbir gazeteci “dezenformasyon” örümceğinin ağından kurtulamaz günümüzde. Haber dediğiniz ping pong topu gibi günde yüz kere gidip dönüyor en uzak ülkelere. Küçükken “kulaktan kulağa” oynamışsanız beşinci adamda söylenenin ne hale geldiğini bilirsiniz. İşin içine biraz da “kasıtlı manüplasyon” ekleyin...
İşte Türkiye... İşte transfer borsası.
Tam mevsimindeyiz; 1 Mayıs’ta gaz maskelerini takacaksınız, transfer bitene kadar çıkarmayacaksınız.