Milli Takım’ı sevmek başka, ona yakınlık duymak, onlarla birlikte hissetmek, desteklemek, onu ve yaptıklarını onaylamak başka. İnanmayanlar canından çok sevdiği evladına kaş çatan, çatarken de içi kıyım kıyım ezilen anaya/babaya sorsun!
Peki, neden bu halde uğruna sokaklarda sabahlanan, Taksim’i dolduran kalabalıklara alışık Ay-Yıldızlı ekip?
Neden Macaristan’a indiğinde 15 kişinin karşıladığı kimsesizlikte?
Ayıptır söylemesi, gitmeden önce sağa sola telefon etsem ben de toplarım o kadar insanı.
Bir de primleri eleştiriyorlar.
Kızmayın Federasyon Başkanı Demirören’e; “Milli olmanın gururu yetmez miydi, çılgın primler niye” diye...
Tecrübeli bir yöneticidir kendisi. Futbolcuyu gözünden, “Alex” diye bağıran tribünü sesinden anlar.
Bakmış, ihtiyaç olduğunu kavramış ki, 120 bin liraya çıkarmış primi.
“İlgi yok, destek yok, şevk yok, bari para verelim”!
Neden bu çöküş?
Çünkü akım kesildi!
“Tribünü, memleketi, gurbettekileri” besleyen ve geri dönüp Milli Takım’da “şimşekler çaktıran” akımın sahadaki şalteri indi.
İnsanımız aptal değil...
Görüyorlar saha içindeki, saha dışındaki ilişkileri. Bir avuç yabancı gibi toplanıp, bireysel enerjileri bile sündüren sevimsiz hal apaçık ortada. Sonuçları ortada.
Kimse suçlamasın insanımızı...
Sahadaki şalteri indiren Hoca.
Hadi insafsız olmayalım; o şalterin sorumlusu diyelim. Peki şalter inik durumdaysa kime soracağız sebebini?
Avcı, İyi bir insan olabilir, becerikli olabilir, futbol birikimi tavanda olabilir, ama yirmi tane futbolcuyu bir bayrağın etrafında toplayıp gücünün doruklarına çıkaracak kişi o değil.
Diyeceksiniz ki, “maneviyatın” ne işi var futbolda!..
Endüstrileşmiş, sistemi tamam, çalışan bir makine gibi ekipler için yok tabi.
Lakin biz hem yaradılış olarak farklıyız hem de futboldaki seviyemizi “maneviyat” ile yükseltmemiz gerekiyor.
Çünkü daha alttayız.
Bugüne kadar ne yaptıysak öyle yaptık.
“Dünya standartlarında” çalışınca sonuç bu işte.
Denizli “beni düşünmeyin” dedi
Bu arada herkes Milli Takım için yeni teknik direktör ararken, Mustafa Denizli çıktı ve “Sakın beni düşünmeyin” dedi!
Aynen bu kelimelerle değil...
Hatta hiç benzer değil.
Lakin söyledikleri ile muhtemel Milli Takım adayları arasında adının çizileceğini kendisi de bizim kadar bilir.
Kim bilir belki de “çiziği hissetti” onun için çıktı CNN’deki “Aykırı Sorular”a.
Gerçekten tuhaftı Mustafa Denizli aklında ve tecrübesindeki bir hocanın Milli Takım için “keyifsiz” tespiti.
Takım yapısının yanlış olduğunu ifade etmesi.
Hocayı değiştirmenin Federasyon’un işi olduğunu söylemesi.
Sonuna kadar doğruydu.
Fakat yanlış ağızdan yanlış zamanda yapılan açıklama sadece Milli Takım için sıra bekleyen bazı hocalara yarayabilirdi ki, başka da bir işe yaramaz.
Bence “Beni düşünmeyin” demek istedi Mustafa Hoca.
Neden acaba?