Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Adama 40 kere “Haksızlığa uğruyorsun” denilirse kendisi de inanmaya başlar işte!..
Semih bugüne kadar olgunluk gösterdiyse, yedek kulübesine bıraktığı “sitem”ini espri ile ambalajladıysa, sporculuğun disiplini sayesinde.
Resmen pişmiş kulübede dünün “genç” bugünün “olgun” ve tüm zamanların en ünlü “part time” golcüsü!
Aynı dolduruşu sıradan birine yapsalar, Zico “gir takıma” dediğinde uçarak kafa atar.
O kadar ağır bir baskı altında Semih...
Pozitif falan... Ama “baskı” altında.
Yapan; medya.
* * *
Ne konuşulacak ki, Fenerbahçe’de... Haberleri kendi televizyonunda, internet sitesinde. İşler tıkırında. Yönetimde çatlak yok. Transfer mevsimi de geçmiş... Liderlikse liderlik, önderlikse önderlik.
Semih, yeşil çimenler üzerinde sapsarı boncuk gibi duran, iştah açıcı sinyaller yayan “yaralı ceylan gibi bir konu” futbolun yırtıcıları için.
İşin içinde hak, hukuk, adalet gibi “arada bir yanında görülmekte fayda olan” boyutlar da var. Hem eleştiriyorsun Semih üzerinden, hem “yapıcı” oluyorsun son tahlilde.
* * *
Gerçekten öyle mi acaba? Semih “mağdur” mudur hakikaten?..
Yoksa Semih’i “inanılmaz forvet” kılan, tam da “mağdur ediliyor” denilen durumun ta kendisi midir?
Anlamak için bugüne kadar kıymetli meslektaşların akıl etmediği ve muhataplara yöneltmediği soruyla başlayacaksınız. Semih’in oyuna girmesiyle birlikte “rakip” takımın duçar olduğu fiziksel ve zihinsel çaresizliği, telaşı anlayacaksınız. Onların yerine koyacaksınız kendinizi Semih’in, Fenerbahçe’ye bir Fenerbahçe daha eklediğini iddia etmeden...
Kolay mı o anda Fenerbahçe karşısında olmak?
Büyük bir ihtimalle yorulmak üzeresiniz. Kezman’lı organizasyonları bertaraf etmeye koşullanmışsınız. Sadece Semih girmiyor, sistem değişiyor maç içinde.
Dördüncü hakem tabelayı kaldırdığında başka bir Fenerbahçe oluyor sahadaki.
Ve Semih, hâlâ stajyer denilen teknik direktörün oyuna alıp, tüm Fenerbahçe takımını arkasına koyduğu Semih, yakın tarihin en az dakikalarında en çok golü atanlardan biri haline gelirken, tüm bu koşulları yaratan emeklere, zekalara “tu kaka” deniyor.
Üstelik bir kere, iki kere değil... 40 kere, 400 kere...
* * *
Mantık, Aristo’dan...
“Madem ki Semih oyundayken daha kolay gol buluyor Fenerbahçe, niye oyuna öyle başlamıyor?”
Taktik, sakatatçı Hıristo’dan...
“Kaz, altın yumurtluyorsa kesersin kazı içindeki altınların hepsini alırsın olur biter.”
Diyelim ki, Semih’e haksızlık yapılıyor!..
Fenerbahçe Anayasa Mahkemesi değil ki!
Futbol takımları futbolcuları ihya etmek için kurulmuş sosyal dernekler midir sizce?
Yoksa, her futbolcudan alacağını alarak ve karşılığını bol keseden vererek kendi kurumsal tarihini yazmak peşinde olan organizasyonlar mı? Hele günümüzde!
Dua etsin futbolcular... Küreselleşme, liberalizm, rekabet derken karşılığı bol keseden alınan kaç tane meslek kaldı şunun şurasında.
Semih az terleyerek çok gol atıyorsa, takım ve onu yönetenler bu durumdan memnunsa kime ne? Kim bilebilir Fenerbahçe’nin kapalı kapılar ardındaki vicdan-cüzdan muhasebesini?
Ya, çift haneli milyon dolara aldıkları Kezman’ı vitrinde tutarak parasını kurtarmak gibi bir planı varsa kulübün?.. Ve bu planı Semih’in gollerine engel olmadan yapmaya çalışıyorsa?
* * *
Diyelim ki, aldın Semih’i koydun ilk 11’e -ki, zamanında çift santrfor denendi ve az daha hüsranla bitecekti- başın sıkıştığında yapacağın hamle bugünkü Semih marifetiyle değiştirilen tek santrforlu sistem mi?
Veli ile Ali’nin yerlerini değiştirmek iddiası, koskoca sezonun tek yaratıcı fikri ise bizler için, ya Fenerbahçe’nin hiç derdi yoktur ya da bizlerin değiştirilmesi gerekmektedir asıl.
Golün ardından yedek kulübesine oturarak kör kör gözüm parmağına bir gösteri yapması, yaparken de işin içine espri katması Semih’in sportif olgunluğundandır.
Ama daha ne kadar dayanır orası meçhul.
Herhangi bir bunalımda “Semih şımardı” tespitinin altında bugün Semih’i dolduruşa getirenlerin imzası olursa şaşırmayacağım.