Şimdi İtalyan olmak varmış!.. Adamların derdi/kasaveti o kadar azalmış ki, en büyük sorunları “Kaka”!..
Manchester City parayı artırdıkça, bunalıma giriyorlarmış.
Başbakan Berlusconi’nin partisi Forza İtalya’nın oyları şimdiden iki puan azalmış.
Ağlayanlar, yürüyenler, “Kaka’ma dokunma” diye pankart açanlar, Kaka’ya aradaki farkı verip kalmasını sağlamak için kampanya ile para toplayanlar mı istersiniz. Kaka’yı hüngür hüngür ağlatacak kadar sevgi gösterisinde bulunup “İtalyan işi” manevi baskı kuranlar mı?
Toplumsal bir cinnet de diyebilirsiniz buna, toplumsal dayanışma da.
Şeyh’te bu para, Milan da bu Kaka oldukça, bitmez bu dava.
Sahi, niçin bu kadar gergin İtalyanlar?..
Kaka’yı kaybetmeye mi, yoksa bir Arap şeyhinin parayı bastırıp almasına mı isyandalar?
Futbolda son derece normal bir futbolcunun başka bir kulübe gitmesi değil mi?
Evet... İşin içinde doğal zenginliklerin dolara çevrilip sınırsız harcama ile “insanın insan üzerinde baskı kurmasının” derin sızısı olmalı.
Yüreği tırmalayan bir adaletsizlik sezgisi...
Her şeyin paraya indirgemenin tokat olup bu kez onlara denk gelmesi.
Medeniyet ilerlemiş; “Sahip”in yerini “para” almış... Kölelik baki...
Bu gerçekle mi yüzleşiyor acaba İtalyanlar?
Bir de işi köpürten futbol boyutu var.
Yani kitleleri asıl ajite eden, modern kölelik oyununun futbol üzerinden tekrarı ve haddinden fazla aleni olması.
Bakınız, Manchester City’nin sahibi Mansur Bin Zayed el Nahyan, bir sene önce 800 milyon dolar bastırıp Wall Street’teki Chreysler binasını satın aldı.
O Chreysler binası ki, 1928’de temeli atılmıştı. 1930’da tamamlandı. 305 metre yüksekliği ile uzun süre ABD’nin en yüksek binası ve gurur kaynağıydı. “Art Deco” mimari üslubunda bir başyapıt sayılmaktaydı.
Tarih deseniz, Amerikan tarihinin yarısı... Unvan deseniz, en hası. New York’un en kıymetli yerinde modern sanat eseri... Bir tane Amerikalı çıkıp, “tarihimizi sattırmayız” demedi.
Brezilyalı Kaka, alt tarafı gidip birkaç yıl oynayacak Mansur Bin Zayed El Nahyan’ın takımında... Karşılığında yüz milyonlarca paund... İtalyanlar yollara dökülüyor.
Futbol insanları deliye mi çeviriyor, yoksa unuttukları bazı şeyleri mi geri kazandırıyor?
Manchester City’nin sahibi Mansur Bin Zayed El Nahyan’a gelince... O bizim yabancımız değil !.. “Hısım” sayılır.
Abu Dabi Emiri Şeyh Muhammed El Maktum’un damadı kendisi... Hani şu İstanbul’un Kaşıkçı Elması gibi değerli İETT Garajı arazisini alsın diye uğraştığımız. Burgulu kuleler yapsın diye neredeyse yalvaracağımız. Parasını ödemediği için işi bitiremediğimiz Şeyh’in...
Biz de bu ailenin “satıcılarından” biriyiz. Ama bir yere kadar!
Ayıptır söylemesi, emlak işinde biz de Amerikalı gibiyizdir. Seç beğen al!
Futbol işinde ise İtalyan!.. Hop dedik!
Futbolun emlak işinde ise kaplan... Dişimizle tırnağımızla mücadele ederiz, bir taşını bile vermeyiz!
Kayınpeder-Damat gelsinler, bir stadımızı falan almaya kalksınlar sıkıyorsa!
Futbol insanları deliye mi çeviriyor, yoksa yitirdiği bazı şeyleri geri mi kazandırıyor?