Cezaevindeki Fenerbahçe yöneticisi Şekip Mosturoğlu, iki kez intihara teşebbüs etmiş!.. Eee... Ne demek istiyorsun yani?
“Beceriksiz” mi?..
Yaptıysa, bu onun “aciz”, “dayanıksız”, “suçlu” olduğunu mu gösterir yoksa?
Çaresiz kalan, onuru kırılan “Japon” suppuki yapınca “Helal olsun adama” diye örnek gösteriyorsunuz. Lüzumsuz, hükümsüz eziyete, rezalete mahkum edilen onuru ve hayatı kırılan “Şekip” yapınca, utanmasanız makara yapacaksınız.
Kaldı ki, avukatı yalanladı Mosturoğlu’nun. Olmamış intihar girişimi falan.
Farketmez.
Denediyse de helal olsun, dayanıyorsa da.
* * *
Şekip Mosturoğlu bir örnek.
Ne kadar haksızlık... Bizden de o kadar destek.
“İçeri düşmüş adam, yarı ölmüş kabul edilir ve arkasından fazla konuşulmaz” gibi asil geleneğimizi bir yana koyup, kendini savunamayan insanlar üzerinden toplumu taraflara bölmek isterseniz; “tezinizi” güçlendirmeyi denerseniz, ister istemez “suçu da olsa” yanında oluyoruz biz.
Oysa, “yıldızlı devrinde” kendisi ile asla yıldızı barışmamış bir gazeteciyim ben. Sitemden başka bir şey duymadım Şekip Bey’den. Kaç kere “teessüf etmiştir” bana hatırlamıyorum.
Ama haksızlık ayıp. Adam yakarak bazı iddiaların belgelerini aydınlatmaya çalışmak ayıp. Fikri takip diye o fikri maniplasyonlarla beslemek ayıp.
Umarım çıkarlar ve haklarını ararlar.
Buyrun bakalım!..
İşte insanları böyle “taraf” yapıyorsunuz. Çünkü siz taraflı davranıyorsunuz.
Irkçılık mı?
Derbiyi bir kasaba kahvehanesinden seyretmişseniz, ne dediğimi bilirsiniz. Eboue tribünden atılan malzemeleri enstrüman olarak kullanıp hayatının rolünü oynarken, tahta iskemlelerinden fırlayan kasaba gençleri neler der sizce?
Beşiktaş Televizyonunda National Geographic’den dem vuran yarı entellektüel patavatsızın on misli laflar.
Kızgınlık böyle Türkiye’de.
Kavga ediyorsanız... Ayağınız da biraz aksaksa; ilk laf: “topal”!..
Şimdi alın kameranızı o kahvehaneye taşıyın. Kaydedin, yayınlayın.
Sonra ayıklayın pinicin taşını...
Irkçı Türkiye!..
Oysa dün kasabadan geçen turistlere siyah-beyaz demeden bedava ayran ikram etmiştir o çocuklar. Giderken arkalarından su dökmüştür.
Bazı futbolcularımızın geçmişte “ırkçılıkla” suçlanmasına en çok onlar üzülmüştür.
Eboue’nin yolu kasabaya düşse, Fildişi Sahili’nden daha sıcak karşılanır; biline...
Demek ki.
Kamerayı tutanlar, ekranı kullananlar, kimin ne zaman ekranda olmasını iyi hesaplayacaklar.
Yapana değil, yaptırana da bakmak lazım.
Ekrandaki “ırkçımıza” gelince;
En doğrusunu Nouma söylemiş:
“O adam ırkçı değil aptal”.
Peki orada, stüdyoda, canlı yayında ne işi var?