Galatasaray “santrforsuz” oynuyor ya... Güiza gibi santrforu olacağına Fenerbahçe sahaya on kişi çıksaydı, Lille’i bilmem ama, Fenerbahçe’nin skor hanesinde en az 2 yazardı. Belki 3...
Bunu “adam asmak” için söylemiyorum. Ortada somut pozisyonlar var. Mesela, Güiza’nın yeri boş olsa, Alex yarı sahadan aldığı topla kendisi gider, Güiza’ya verip abuk sabuk bir pasla bitmezdi o fırsat.
Fırsat dediğimiz yüzde doksan dokuz gol. İşi ve varlık sebebi “gol atmak” olan adam olaya müdahil oluyor, sıfıra indiriyor o ihtimali.
Yani, bir doktor düşünün, her girdiği ameliyatta yanlış damarı kesiyor. Ya zor kurtarıyorlar hastayı, ya da mort! O doktorun yerine hasta bakıcı olsa ameliyatta, hastanın iyileşme şansı daha fazla.
Tamam. Bazen golcülerin şansı yaver gitmez. Takımı mahkum oynar, orada uzakta ağaç gibi dikilir doksan dakika boyunca.
Bazen onu besleyecek adamlar beceriksizlik eder. Paslar ya arkasına düşer ya metrelerce öteye.
Doğru yerde duramadığı, golü koklayamadığı zamanlar da olur golcülerin.
Lakin Güiza gibisine ancak milyonda bir rastlanır.
Her türlü becerisi var adamın. Fizik, kariyer tamam... Ona çalışan, santimetrik paslar atanlar da var. Lakin top nefret ediyor ondan. Belki de o, toptan nefret ediyor. Ya kaleciyi nişanlıyor, ya dışarı atıyor, ya da saçmalıyor.
Şayet Fenerbahçe’yi sabote etmek için yetiştirilmiş bir “ajan” değilse, bir şey var Güiza’da.
Öyle bir şey ki, anlamaya çalıştıkça “Fatih Terim’e ekrandan teşhis koyup kendinden önce medya ile paylaşan Prof. Dr. Melih Hulusi Us”un durumuna düşürüyor bizi.
Ayıp ettiriyor!
Yüzüne bakıp mana çıkarmaya çalışıyoruz (yaptıklarına bakıp konuşsak, çok daha ağır olur)ki, o surattan tek anlam çıkar:
Acı çekiyor. Bedbaht. Hüzünlü.
Ruh dünyası mı yüzüne yansıyor, o arabesk suratı mı şansını etkiliyor bilinmez.
Güiza’nın belirleyici iki özelliği var:
Birincisi gol kaçırması. İkincisi, gol kaçırmış santrfora uygun suratı. İşin kötüsü, sürekli!
Olan Fenerbahçe’ye oluyor.
Fenerbahçe’nin “sabrı” ise sıra dışı... Örneği yaşanmadı.
Tamam futbol böyle... İşler ters gittiğinde de arkasında durmak lazım bazılarının. İnanmak, güvenmek, sabretmek güzel de; Fenerbahçe Güiza’nın futbol bunalımlarını rehabilite etme yeri mi?
Bir adam kazanmak için daha ne kadar büyük kayıplara göz yumabilir koskoca makina? Düşünsenize, milyonlarca dolar, milyonlarca kalp, inşaatlar, oganizasyonlar hepsi gelip Güiza’nın ayağında eriyor.
Bugüne kadar hiçbir futbolcu bu kadar istikrarlı bir şekilde gollerini harcayamamıştı Fenerbahçe’nin. “İnsafsızlıktan” değil, “oyun”un şartları böyleydi.
Hatta eleştirmiştik:
“Bekleyin bakalım”!
Bugün “rica etmek” durumundayız:
“Lütfen çaresine bakın”.
Konuşur musunuz, yollar mısınız, kurşun mu döktürürsünüz bilemem. Ama yetti artık...
Bize de yazık, size de, Güiza’ya da.