Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mahkemede iki kritik “dava”...Ergenekon ve Parti Kapatma.
Güngören’de “katliam”... İlk kez “ikiz” bomba.
Doğu cephesinde değişen bir şey yok... “Al bayraklı tabutlar” günlük vaka.
Ben de her Türk vatandaşı gibi bunlarla yatıp bunlarla kalkıyorum ama...
Şu spor yazarlığı işi, “görme, duyma konuşma” yaftası gibi boynumu acıtıyor bazen. Ruhumu eziyor.
Ülkemin ümüğü sıkılırken, sokaklarında masumların kanı akarken, kırsalı şehit fidanlığı olurken, kelepçe gibi geliyor.
“Spor”cumuyuz, “Üç maymun” muyuz yoksa?
Hayır... Biz, siz, İstediğimiz kadar spora sığınmaya çalışalım, gündemin bir eli yakamızda.
Biz sporu yazanlar, siz okuyanlar, saklanıp korunamayız olan bitenden.
Kaçsak, onlar bizi bulacak.
En iyisi, dik durup gündemin gözlerine dik dik bakmak.
*              *                *
Bakın bugün Emre Belözoğlu’nu yazacaktım.
Futbolu bıraktığında “Galatasaraylı” Emre olarak mı anılacaktı,  yoksa “Fenerbahçeli” Emre olmayı mı tercih edecekti diye beyin cimnastiği yapacaktım.
“Galatasaraylı kalmak istiyorsa, soğuk ve isteksiz görünmeli.
Fenerbahçeli olmak isterse, bu kez eski kulübüne agresiflik etmeli”...
Gibi fantezilere dalacaktım.
Gerçi fantezi diyoruz ama Türkiye’de “aidiyet ispatı”nın yolları belli... Hele Emre gibi Galatasaray doğumlu bir yıldızın ikinci pasaportu alması, devenin yardan uçmasından zordur; herkes bilir.
İbreyi Fenerbahçe’ye çevirmek isteyen bir Emre’den, hem sahada hem hayatta envai türlü “sertlik” beklenmelidir!..
Beklenmelidir, çünkü bir kısım fanatikler tarafından beklenmektedir.
Böyle kimlik değiştirmeleri abartıp, defanstan defansa koşarak eski kaptanına kafa atanlara bile tanık olmuştur bu ülke.
Bunları koyacaktım gündeme...
Yazacaktım ki, Güngören katliamının acı halkaları Emre’ye kadar uzandı.
*              *                *
Kurbanlar arasında hem Emre’nin hem de Arif Erdem’in Zeytinburnuspor’dan antrenörü Hayrettin Güner de vardı.
Hâlâ tevazu ve inat içindeydi Hayrettin Hoca. Yeni yetenekler arıyor, ısrarla şöhretten kaçıyordu.
Bağcılar Spor Kulübü Antrenörlüğü ve Galatasaray Bağcılar Futbol Okulu Teknik Sorumluluğu yapıyordu.
Nasıl öldü biliyor musunuz?..
Kuşlarına yem almak için gittiği dükkanın önünde yakalandı bombaya.
İki tane saka...
Hayrettin Güner, gözü gibi bakıyordu kuşlarına. En güzel yemi, en güvendiği esnaftan alıyordu. Özenle besliyordu.
Ötseler de önemli değildi, ötmeseler de... Bir gün kafesten kaçsalar da kaçmasalar da.
Futbol ve futbolcuları gibi seviyordu sakalarını.
Çocuklara sevgisi, yetiştirdiği yıldızlarla apaçık ortada olan futbolun isimsiz kahramanı, yaşamını hayvan sevgisi ile açıklanacak bir tesadüf sonucu kaybetti.
Bu inanılmaz bağlantılar da ancak “terör” gibi bir iğrenç senaristin kaleminden çıkabilirdi.
Bombayı koyan mı?
Sevgiyi falan geçin... “Onun insanlıktan nasibi yok” da demeyin; hayvanlara hakaret olur.
*               *                 *
Son sözüm de “herkesi işini yapsın”cılara...
Diyelim ki, biz duygularımıza kapıldık işimizin sınırlarını aştık...
Peki, varoluş sebebi spor olan dört büyüklere ne demeli?
Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor resmi Web siteleri, Güngören’i planlayanlara, uygulayanlara hatta tınmayanlara nefret ve kınamayla doldu taştı dün.
“Ölenlere rahmet, ulusa başsağlığı”.
Bizden de saygılar gönlü, ahlakı, karakteri yüce kulüplerimize.
Spor bir yere kadar. Her şeyin önünde bu ülke.