Fenerbahçe gitti, Galatasaray’ın transfer etmek için üç aydır uğraştığı Stoch’u aldı geldi!..
Nedir bu?.. Bir “transfer zaferi” mi?.. Cihan Kamer’in “dehası” mı?
Hayır.
Haldun Üstünel’in “kaçan tadı” mı neden oldu Galatasaray’ın, Stoch’u kaçırmasına?..
Hayır.
İki rakip arasındaki kalibre farkından mı?
Hayır.
Galatasaray “dört” veriyorsa Fenerbahçe “altı” dedi aldı.
Yani... Artan “naklen yayın” gelirleri, ilk olarak Chelsae’nin ve Stoch’un gelirini arttırdı.
Devamı belli.
“Deli gibi, deli gibi” saçacaklar Digitürk gelirlerini.
Umarım Galatasaray Semih’i transfer ederek misilleme yapar da “çarçur” edilecek paranın bir kısmı burada kalır.
Beşiktaş’a hayırlı olsun
Sanıyorlar ki, tadını çıkaracağım, intikam alacağım!.. Kan davasına çevireceğim Beşiktaş’ın Schuster ile anlaşma hadisesini.
Ben yazacağımı yazmışım.
Hem de medyadaki ilk “Denizli-Schuster-Beşiktaş” yorumu olarak, taa 4 Haziran’da:
“Helal olsun Beşiktaş Yönetimine!..” demişim.
Dünyanın en kolay, en erdemli ve en verimli yapılabilecek “teknik direktör değiştirme” işlemini, ellerine yüzlerine bulaştırıp her koşulda dedikodu ve eleştirinin önünü açtılar ya.....
Helal olsun. Hatta pes!”
Aynı kanaatte olanlar olmuş, aksini savunanlar olmuş, meseleyi kişiselleştirip beni eleştirerek Beşiktaş Yönetimi’ni aklamaya çalışanlar olmuş.
Ve gün gelmiş, haklılığımız ortaya çıkmış.
Resmen Denizli’nin arkasından iş çevirmiş Beşiktaş.
Şimdi sanıyorlar ki, Beşiktaş Yönetimi’ni yerden yere vuracağım, ne kadar gazeteci olduklarını beni mat ederek kanıtlamaya çalışanları makaraya saracağım.
Hayır.
Öyle işleri, spora bir gram fayda sağlamaya uğraşmak yerine, kendi bulandırdıkları sudan reyting avlamaya çalışanlara bırakalım. O işler, bozuk saat gibi “12’de 1” doğruyu gösterenler için geçerli. Benim gibi çıkarsız ve ahbap çavuşsuz gerçeği söylemeye çabalayanlar için değil.
Haklı durumda tadını çıkarmak ise hiç bana göre değil.
Beşiktaş’a yeni hocası hayırlı olsun.
Artık geride kaldı teknik direktör değiştirmedeki zorlama zekanın yarattığı skandal. Zaten “adamı” değil, “yöntemi” sorguladık. O da nikaha kadar.
* * *
Fakat beni kıran bir şey var:
Beni, eleştirdiğim “komplocu yorumculara” benzemekle suçlayan Vatan Gazetesi Spor Müdürü sevgili İbrahim Seten.
Onlar işkembeden atıyordu, benim iddiam eski Beşiktaş yöneticisine dayanıyordu sevgili dostum.
Bir de “büyük resme” bakabilme alışkanlığına. Akıntıya kapılanlardan olmamak için yaptığım fedakarlıklara.
Sevgili Seten, henüz erken!.. Bırak bir beş on yıl daha geçsin. Sen olgunlaş, ben ihtiyarlayayım. Belki o zaman... O zaman zeka ve analiz yeteneğimizden şüphe etmeye başlarsın.
Ama “niyetimizden” asla.
Edersen, “kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş”ten başka bir sonuca ulaşamazsın.
* * *
Noktayı koyayım.
Beşiktaş’a hayırlı olsun, Beşiktaşlı yöneticilere inananlara geçmiş olsun.