Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nazım Hikmet, Türk Edebiyat Tarihi’nde neyse, Semih Saygıner de Türk Spor Tarihi’nde odur.
Biri şiiri tam kalbimizin ortasına vurur. Diğeri vurduğu bilye ile şiir yazar yeşil çuha üzerine.
İkisi de çağının ilerisindedir. İkisi de haksızlığa isyankârdır.
Ve her ikisinin de değerini yabancılar anlamıştır.
Kulvarları ayrı, yolları aynıdır:
“Yürümek iyiye, haklıya, doğruya
Dövüşmek yolunda iyinin, haklının, doğrunun
Zaptetmek iyiyi, haklıyı, doğruyu”
(N.H. Sebastian Bah’ın 1 Numaralı Dominör Konçertosu/1958)
HHH
Bakın, bugün Semih Saygıner’in “Taç Giyme Töreni” var!..
“Taç”ı takacak olanlar yine yabancılar.
Bilen biliyor Semih Saygıner’in yaptığı sporda “kral” olduğunu... Ama bilmeyenler için, sanattan, şiirden/spordan, bilardodan nasibi olmayan, hayat denklemini “imaj ve para” bilinmeyeni üzerine kuranlar için bile, “taç giyme töreni” bu.
Bugün; Dünya’nın en büyük ıstaka üreticisi İtalyan Longoni firması, dünyanın en pahalı seri üretim ıstakasını, Dünya Şampiyonu Semih Saygıner adına üreteceğini açıklayacak...
Koleksiyon modeli 8 bin, gündelik model 8 yüz euro... İmza; “Saygıner”!
Yani Longoni’nin “Dünya Yüzü” Semih Saygıner olacak.
Futbolda karşılığı nedir bunun?
Pepsi Cola ve Pele gibi... Nike’ın Dünya reklamlarını Hidayet’le yapması gibi. Adidas’ın sezonu “Arda Yılı” ilan etmesi gibi.
Hani, “spor endüstridir” diyenler var ya... O doğruysa ve spor denilen insanlığın yücelme devinimi tüm manevi duygularından sıyrılıp artık küresel bir ticaret olmuşsa; yine/yeniden “kral” ilan ediliyor Semih.
HHH
O Semih ki, işbaşına geldiği seçime “naylon kulüplerden, naylon delege” soktuğu Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişlerinin raporlarıyla belgelenen Federasyon başkanı tarafından yok edilmeye çalışılmış, kimsenin kılı kıpırdamamıştı.
Milli takımdan kesilmiş, kimse ses çıkarmamıştı.
Yurt dışına transferi engellenmiş, ceza kuruluna sevk edilmiş, bilardoyu bırakma noktasına gelmiş, kimse tınmamıştı.
“Bizde çok Semih’ler var” diyenler, eline su dökebilecek bir kişiyi bile çıkartamamıştı. Uzun süredir “sürgündeki kral” gibiydi Semih.
Sadece yabancılar sahip çıkmıştı ona; öyle ayakta kalmıştı.
Bu hikayeyi hatırladınız mı?
Nazım Hikmet gibi.
Gün gelecek, yaptığı sporda Dünyanın bir numarası vatandaşımızın da kıymeti bilinecek elbet.
Allah gecinden versin; umarım sağlığında olur.
“Yoldaşlar, o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse,
Tepemde bir de çınar olursa
Taş maş da istemez hani...
(N.H. Vasiyet/1953)