Futbol sahasında alengirli bir durum olduğunda ben Metin Tokat’a bakarım. Çünkü sevgili Hoca’m ve mesai arkadaşım, şovmenliği reddeden nadir hakem-yorumculardan biridir. Saygınlığını sonuna kadar korumaya niyetlidir.
Yine öyle yaptım ve daha okumaya başlarken Antep-Bursa maçındaki sorunu anladım!
Tokat’ın yazısı şöyle başlıyordu:
“Deniz Çoban köşe vuruşu kullanılmadan önce tribünlerden atılan iki adet pet şişenin kimseye temas etmemesine rağmen oyun alanı dışında bulunan bu malzemeleri eline alarak 100 metre koştu ve 4. hakemine teslim etti. Bu şov amaçlı gereksiz olarak yaptığı harekette seyircinin tahrik olmasına neden oldu.”
Gerçi Metin Tokat maçın hakemi Deniz Çoban’ı suçlayan bir ifade kullanıyordu, ama bu “durum tespiti” Antep-Bursa maçının yarıda kalma nedenini apaçık ortaya koyuyordu.
Sahaya pet şişe atıldığı için mi çıkmıştı bu olaylar?
Deniz Çoban şov yaptığı için mi?
Yardımcı hakemin kafası kanadığı için mi?
Talimat mı gelmişti?
Belki hepsi doğru, belki hiçbiri.
Asıl sebep Metin Tokat’ın paragrafında gizli:
“Seyircinin tahrik olması”!..
Yani yeryüzündeki en subjektif gerekçe...
Her insana göre değişen, neden-sonuç ilişkileri kategorize edilemeyen ve önlenmesi mümkün olmayan bir tetiklenmedir “tahrik”.
Sadece dozunu anlayabilirsiniz. O da iş işten geçtikten sonra.
Sahi, neden bu kadar çabuk tahrik oluyoruz biz?
Saçını görünce, elini sıkınca tahrik olacağımız kadın cinsi gibi bir şey de değil bu. Hadi o, hormonlarla ve bağnazlıkla ilgili.
Peki, canımızı sıkan meseleden tahrik olmak nasıl bir mesele?
Baştan sona aşağılık duygusu.
Kim bilir; belki de seyirciden önce Deniz Çoban “tahrik” olmuştur ve saha kenarındaki pet şişeleri o yüzden toplayıp koşmuştur.
O koşunca seyirci tahrik olur.
Maç yarıda kalınca Gaziantepspor...
Ve en sonunda bu olayı yorumlayan bizler.
Yok mu aklı başında birileri, koparsın şu tahrik zincirini?
İşte, kurallar bunun için var.
Birileri yanar, birilerinin hakkı yenir, ama kural uygulanır. Önemli olan yapana ceza vermek değildir. Bir daha yapacak olanların iki kere düşünmesini sağlamaktır.
Lakin “ceza” suçu işleyene verilemediği için bu da işe yaramamaktadır!
Sayın Başbakan’ı protesto eden basketbolseverler, görüntülerden ve biletlerden kepçelenip sorgulamaya giderken, neden futbol azgınlarından bir tanesi bile cezalandırılamamakta ve kulüplerle hesaplaşılmaktadır?
Bilinmez.
Zaten bu kadar çabuk tahrik olan insanlardan mantık beklenmez.
Deniz Çoban’ın pet şişeleri toplayıp yüz metre koşmasını “Hakem bizi ikaz ediyor, ayağımızı denk atalım” şeklinde değil de “Tribünlere posta koyuyor” olarak algılayınca bitiyor mantık.
O andaki otoriteye efelenerek, dayılanarak, taş atarak, korkutup boyun eğdireceğimizi sanınca, tükeniyor kuralların gücü.
Su taşıyanla testiyi sahaya atıp kıranı karıştırınca, vıcık vıcık kaos kapıya dayanıyor.
Vazgeçer miyiz?
Hayır.
Çünkü, zaman zaman işe yaradığı da oluyor. (Bkz; taş atarak kurşun sıkarak hedeflerine yürüyenler).