Daha ortada “fol yok yumurta yok”, Galatasaray’ın “yönetimi” ile “teknik direktörü” birbirine girdi!..
Evet, yanlış yazmadım! Terim’in fena halde canını sıkan, aslında “danışman” değil Galatasaray Yönetimi...
Başkanlık sisteminde yönetim, Başkan demek... Başkan’ın danışmanı, Başkan’ın futbol aklı.
Öyleyse; Galatasaray’ı yönetenlerin futbol aklı ile Fatih Terim’inki farklı!
* * *
Sadece “Fatih Terim-Bülent Tulun uyuşmazlığı” etiketiyle arşivlenip insanlarımızın unutkanlığına emanet edilecek bir olay değil yaşanan.
Büyük bir olasılıkla sıkça, ama her tökezlemede mutlaka tekrarlanacak bir sürtüşme.
Çünkü kaynak, “eş kutupların birbirini itmesi”!..
Pozitif veya negatif diye adlandırmak fark etmez, önemli olan Terim ve Tulun’un eş kutuplar olması ve evrensel fizik kuralları:
“Ne kadar yakın olurlarsa o kadar çok iterler”.
* * *
Bülent Tulun, “Futboldan pek anlamam, ama anlayandan anlarım” diyen Başkan Ünal Aysal’ın danışmanı olarak hâlâ orada...
Hâlâ Galatasaray’da futbola ilişkin ne varsa, hepsini yorumlayıp, hepsine çare arayıp, çözümleri ve geleceğe ilişkin fikirleri Başkan’a “empoze” edecek kişi.
Fatih Terim’in, Bülent Tulun ile sorunu varsa ve çare olarak Bülent Tulun’un “görevi” değil “ofis adresi” değiştiriliyorsa, sorun aynen devam ediyor demektir.
Tulun, Florya’da değil de Arena’da takılırsa, Başkan Ünal Aysal’a sunacağı önerileri, Terim hakkında görüşleri değişecek değil ki...
* * *
Terim bilmez mi?..
Başkan, Tulun’la çalışmaya devam ediyorsa, fikirlerine katılıyor veya katılmasa da uygulamaya çalışıyor anlamı çıkıyor bal gibi.
Başkan’ın zihninde bir bölüm “Terim önemli değil 48 saatte yeni bir hoca buluruz” fikrini onaylamış olmuyor mu?
Demek ki, Galatasaray’ın yönetimi ile teknik direktörünün arası “şeker renk”!
* * *
Neden gelindi bu noktaya?
Çok basit:
Atletico Madrid’den üçlü paket transfer ümidi belirdi, bu ihtimal bile egoları birbirine düşürdü.
“Ben yaptım”!..
Duruma bakın... “Dev transferin” üçte birinde “güç/alan/sınır” kavgası başladı.
Maazallah Galatasaray şampiyonluğa falan yürüse birbirlerine girecekler demek ki.
* * *
Oynaması son derece basit olan futbolun karmaşık yönü bu işte:
“Yönetmek”.
Asla “yetki devrine” müsaade etmeyen, her görevdeki insanın “bir/ tek/ dik” olması gereken, “akıl almak-akıl vermek” gibi medeni ilişkiler “zafiyet veya ukalalık” sayılan, zemini kaygan, dengeleri titrek ve rol sahiplerinin egoları son derece yüksek bir ateşten gömlek.
Bu “şirket” başka “şirket”!
İş hayatında beş bin kişiyi yönetirsiniz ama futbolda elli kişiyi yöneteceğiniz hakkında asla garanti olmaz o maharet.
Başkan Ünal Aysal’ın “çalışarak öğrenmek”, “hata yapıp düzeltmek” vakti yok.
Ne Galatasaray’ın başarı açlığı izin verir buna, ne her biri “muhalif” olmak için sabırsızlanan “destekçi” ağır toplar, ne de Fatih Terim’in tarzı.