Fatih Terim’in her daim gurur duyduğu yetmiş milyonluk bu koskoca ülke var ya...
Hani Milli Takım’ını sevmesi, bağrına basması, izlemesi, merak etmesi gereken bu büyük ülke...
İşte o ülkenin Futbol Milli Takımı hocasından tam 40 gündür tek kelime haber yoktu.
Avrupa Şampiyonası’nda zirve yapılmış, buna rağmen Terim konuşuluyordu ve Terim gidiyor mu, kalıyor mu, kızgın mı, sevinçli mi meçhuldü.
Rivayet muhtelifti, ama ne onaylıyor ne reddediyordu.
“Ne yani, tatil yapıp kafasını dinlemeyecek mi” diyebilirsiniz.
Ancak olay o kadar “kişisel” değildi; hatta Milli Takım nedeniyle “milli bir mesele” sayılabilirdi.
Milli meselelerdeki “Fatih Terim hassasiyeti” ne olmuştu?
Medya ile dönüşte hesaplaşacağını ilan eden, Avrupa Şampiyonası yarı finalinin soyunma odasında futbolcularıyla vedalaşan, daha sonra rahmetli Federasyon Başkanı ile buluşup anlaşan, Hasan Doğan’ın vefatıyla her şey askıda kalan bir süreçte, hocanın suskunluğu normal miydi?
“Merak” da bir promosyon şekliydi reklamcılıkta, ama ne Terim’in ihtiyacı vardı buna ne de bizlerin takati.
Neyse, Dünya Kupası hazırlık maçı geldi de... Dün öğle saatlerinde basın toplantısında konuştu.
Lakin çoktan “bayat”lamıştı söyledikleri.
Çünkü röportajı bir gece önce Telegol’de yayınlanmıştı.
40 derece sıcakta o basın toplantısına gelen gazetecilere hemen hemen aynı şeyleri anlattı gözlerinin içine bakarak.
Sonra da esneyenlere kızdı.
Bırak da uyusunlar sayın Terim; gelmeleri kibarlıktı.
* * *
Buraya kadar olay, Telegol yapımcısı Serhat Ulueren açısından mesleki bir başarıdır. Rakiplerini atlatmıştır.
Peki Fatih Terim açısından?
Açık konuşalım.
Fatih Terim’in “İstanbul’da hesaplaşacağı” medya mensupları arasında Telegol var mıydı bilemiyorum.
Ama şunu biliyorum ki, sevgili Ulueren sapına kadar gazetecidir ve ne mutlu ona ki, sık sık “hesaplaşılacaklar” listesindedir. Yanlış hatırlamıyorsam skandal İsviçre maçındaki Fatih Terim’in hareketini “rakibe tekme at” diye yorumlayarak yayınlayan da Telegol’dü. O zaman da “ihbarcı” kategorisinden girmişti Terim’in listesine.
Bugün değilse bile çok girip çıkmıştır o listeye o program.
Peki Fatih Terim, basın toplantısından bir gün önce neden konuşmuştur Telegol’e?
Avrupa Şampiyonası sırasında “canını acıtmayanlar” içinde ise... Yanlış...
Daha bir sürü program ve gazete vardı Terim’in arkasında duran.
Telegol kadrosundaki sevgili Ziya Şengül ağabeyimizin kendi itirafına göre telefonuna çıkmayacak kadar dargınmış Fatih Terim kendisine. Gökmen Özdenak’ın “medya düşmanlığını motivasyon olarak kullanıyor” yazısını hatırlayınca siniri bozuluyor Terim’in.
Yani “al gülüm ver gülüm” meselesi değil.
O zaman nedir bu ayrıcalığın sebebi?
Bizim meslek biraz terstir. “Korkak” falan gibi ağır lafları, yazıda yarım yüzyılı arkada bırakanlar ile mesleğe yeni başlayanlar kullanabiliyor maalesef... Biz “çekindi” diyelim.
Evet...
Ya sevgiden. Ya çekinmekten.
Üçüncü bir şık varsa Fatih Terim’den dinleyelim.
* * *
Peki bu vaka nasıl bir tablo koyuyor önümüze?..
Vahim!
Gazetecilik açısından bana şöyle bir mesaj veriyor:
Fatih Terim’i belden aşağı yumruk da dahil en ağır şekilde eleştir; gerisine karışma.
Tehditlerine kulak asma.
Sen dikkati çekip popüler olduğunda, Terim de sana ayrıcalık tanımakta gecikmeyecektir.
Daha önce de en ağır yazıların sahipleriyle kutlamadı mı başarılarını?
Fatih Terim’in verdiği mesaj aynen böyledir.
Ben bu tuzağa düşmem, ama ortalık “sıyrılmaya” çalışanlarla doluyken her meslektaşım için aynı garantiyi veremem.
Yanlış anlaşılmasın. Telegol’e belden aşağı vurdu demiyorum. Sadece popüler bir program olduğunu söylüyorum. O zaman dediği, yaptığı, nereden baktığı önemli olmuyor... Fatih Terim de popülariteye boyun eğiyor.
Yontun kalemleri, arayın avukatları...
Dünya Kupası macerasında aynı tas aynı hamam bir Terim-Medya ilişkisi bizleri bekliyor.