Bizim mesleğin “Oscar”ı sayılan Türkiye Spor Yazarları Derneği ödül töreninden dönüşte bilgisayarın başına oturdum ve “Hakan Şükür vakası” yorumlarımın “yorumlarını” okudum.
Gün ağardı, bitmedi.
Tek tek yanıtlamam, işimi ve yaşamımı sürdürebilmek açısından mümkün değildi. Mecburen toplu teşekkür/ toplu teessüf yolunu seçiyorum.
En büyük futbolcumuzun “en büyük gafı” veya bilinçli yapılmışsa “en büyük provokasyonu” için benimle aynı fikirde olup kınama yazılarıma destek verenlere teşekkürlerimi sunarım.
Sadece destekleri için... Vatan, millet, istikbal, futbol, Galatasaray karıştırmıyorum ki, yeni polemikler yaratılmasın.
Olaya, hâlâ Galatasaray-Fenerbahçe açısından yaklaşan, derbiye etkisi olur diye hayıflananlara “iyi niyetleri ve gözü kara futbol aşkları nedeniyle” tebriklerimi sunarım. Tamamen haklılar, lakin pencereleri biraz dar.
Bir de küfür, bela, tehditlerini utanmayıp kaleme alanlar, mail adresime postalayanlar var.
Ortak özellikleri, “de”yi/“da”yı ayırmayı bile bilmiyorlar. Mutlaka senli/benli yazıyorlar.
Onlar da haklılar; çünkü Hakan Şükür’ü eleştirerek “Allahsız” oluyorum ben... Ve “Allah’ı bile sayıp sevmeyen adama, adam mı denir” mantığını kurabilir dinci biri.
Allah onlara da akıl fikir versin.
İyi, kötü, çirkin... Üşenmeyip yazmışlar.
***
Söz konusu yorumlar binlerle ifade edilecek niceliğe ulaştığından ister istemez bir anket de çıkıyor ortaya.
Merakınızı gidereyim, kaba bir hesapla destek ve eleştiri yarı yarıya. Sanki genel seçim! Eleştirenlerin yarısı da kin, nefret, hakaret.
Ne kadar köfte, o kadar ekmek...
Futbol zeminine Siyasal İslam’ı taşırsanız, ayrışma ve saflaşmanın oranı ülke çapındakiyle paralelleşiyor. Hem siyasi açıdan hem futbol açısından...
***
Peki, Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun’a ne oluyor?
Sanki “kanka”lar bayrak yarışı yapıyor.
Geçenlerde Sivasspor’un başarısını göremeyenlere “ahmak” dedi Bülent Uygun... Duymazdan gelindi. Gençtir, yeteneklidir, tecrübesizdir diye sineye çekildi.
Şimdi... Hakan’ın çağrısını eleştirenlere “dinsiz”!..
Cuma namazında göremiyormuş bizi, Bülent Uygun kardeşimiz!
Ne haddine, hangi hakla böyle bir sorgulama?.. Kimin adına?
Teknik direktör müsün sen, İslami devrim polisi mi?
Laikliğin üzerine titreyenlerin titizliğinde “abartı” yokmuş değil mi?
Hakan Şükür’ün suya attığı taş dibe çöktü ve “görünmeyen yapılanmada” sağlam bir tuğla olarak yerini aldı, ama suyun yüzünde halkaları giderek genişliyor. Daha yutacağı çok şey var. Alabora ettikleri, “futbolu konuşulamayan derbi ile/ yol ayrımına getirilen Galatasaray ile/ Bülent Uygun’un en az yarısı tükenen kariyeri ile/ Atatürkçü insanların laçka olan sinirleri ile” sınırlı kalsa keşke.
Kısa kesiyorum mail okuyacağım.
İyi, kötü, çirkin; fikrini yazan herkese peşin selam.