Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ne sanmıştınız yani? Kulüpler Birliği’nin saygıdeğer yöneticileri “futbolu germekten vazgeçti”, medya lige “iyi niyetle girişti” diye ortalık bir anda Cennet’e mi dönecekti?
Yılların emeği ile yetişti o futbol psikopatları.
Uganda’daki iç harpte kullanılanlardan çok pala, bıçak, alet edavatı toplamak için bile kim bilir kaç zaman ve para gerektirdi.
Buluğ çağından beri işin içinde çoğu... Çıraktılar, yetiştiler kalfa, usta olup “diploma” aldılar.
Şimdi “mesleklerini” icra edip para kazanacaklar tribünde.
Öyle “başkanlar” el sıkıştı diye dükkanı kapatıp hidayete mi erecekler?
Biz “temiz futbol” dileklerinde bulunduk diye “emredersiniz” deyip eve mi kapanacaklar?..
Direnecekler tabi.
Taş, sopa, kalçadan dürtme falan... Süper Lig başlamış; “Biz buradayız” diye bağıracaklar.
Bu bir mücadele... Ne bir günde başlar sorun, ne bir günde sona erer.
Denk geldi, Antep ve Antalya’dan seslendiler.
Daha da yaparlar!
*  *  *
Önemli olan, kulüplerin duruşu. Yöneticilerin ufak hesaplara itibar etmemesi.
O varken korkmayın.
Mesela Yıldırım Demirören... Beraberlik golünde adamın kafasına çakmak atmışlar; çıktı “Futbolun bu çirkin yüzünü hep beraber aşmamız lazım” dedi.
Ne rakibi suçlamak, ne federasyonu ceza versin diye coşturmaya çalışmak, ne bir intikam ifadesi, ne de sinekten yağ çıkarmaya çalışmak...
Bırakın futbol adamlığını, adeta “devlet adamı” gibi göğsünde yumuşatıp yere indirdi “futbol parazitlerini” ve kibarca üzerlerine bastı.
Fenerbahçe farklı mı?
Antep’te taraftarı hırpalanan, üstelik puan bile alamayan yöneticilerden zehir zemberek bir açıklama duydunuz mu siz?..
Bir suçlama... Bir şikayet...
Sanki tribüne musallat olan o asalaklar hiç yaşamamış gibi, vakur bir sükunet içinde döndüler deplasmandan.
İşte böyle çekilir “ilmik ilmik dokunan o malum ipek halı” tribün terörünün ayağının altından.
*  *  *
Yalnız, “iki” aşaması daha var.
Birincisi, olan bitenin farkına bile varamayan “bazı” televizyon maskaraları. Kulağımla duydum; “Yahu hava sıcak, saçmalamışlar” diyen birini.
Şimdi... Bu dünyadan bihaber, kafasını futbol topuna sokmuş, sırtını tribüne dayamış adamların fikirleri önemli değil... Ama medyadan “mazur” gören ses anlamına geliyor ne yazık ki...
Neden yaptıklarını biz biliyoruz. Zamanında kendi takımının taraftarları pislik ettiğinde, oturup bahaneler bulmaya çalışmış adam. Aynı şeyleri başka formalı şahıslar gerçekleştirince ne desin? O kadar çifte standarta o bile utanıyor. Belli ki, o ölene kadar her türlü futbol rezilliğini mazur görecek. Ya da bu diyardan gidecek.
*  *  *
İkincisi, emniyet güçleri...
Antalya görüntülerinde dikkatimi çekti. Takım forması giymiş bir yaratık polise yumruk sallıyor. Üç adım geriye çekilip, eylemine devam ediyor. Kaçmıyor bile.
“Ters baktı” diye polis tarafından midesinden kurşunlanan delikanlıların öldüğü ülkede, bu ne lüks!
Hiçbir şey yapamıyorsanız, alın 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaya çalışan işçileri lime lime eden ekipleri; verin maçlara...  Zalim duygularını “daha çok” hak edenlerde tatmin etsinler bari!..
Kara mizah bir yana, bu ülkenin aklı başında insanları haklarını arayan emekçilere saygı gösterilmesini ne kadar çok istiyorsa, polisin stat önünde aciz duruma düşmesinden o kadar nefret ediyor.
Narkotikten teröre harikalar yaratan polisin üniforması, stadın önüne gelince soluyor, lekeleniyor.
*  *  *
Gelelim, Federasyon cezalarına...
Tam anlamıyla bir hukuk rezaleti... Taraftarı suç işleyen kulübe ceza, “suçun şahsiliği” ilkesini öylesine incitiyor ki, ne suçu işleyen akıllanıyor, ne ceza çeken. Hatalı ameliyat yapan doktoru cezalandırmak için Tabipler Birliği’ni kapatmak gibi bir şey bu. Ceza taşı atana, bıçağı tutana olmalı.
Bunlar da düzelecek elbet.
Dua edin, bu süreçte “yöneticiler” bozulmasın asıl.