Birinci boyut; Galatasaray... Sarı-Kırmızılılar’ın 1461 Trabzon’a elenmesinde sanki dile getirilmemiş bir “kararlılık” var!
“Bir tarafta Devler Ligi, bir tarafta Süper Lig, üstüne 6 maç da Kupa... Serseme dönüp öleceğiz sahada. Kurtulalım arkadaşlar şu Kupa’dan” dediğini -tabi ki- kimse iddia edemez Fatih Terim’in.
“Düşünüp düşünmediği” ise Allah ile kendisi arasında.
Peki futbolcular?
Fatura ilk on birde yer bulamayıp, Kupa maçında oynatılan “günah keçilerine” çıktı, ama asıl oynamayanlar ilk on birdekiler.
Demek ki, onlar da şaşı baktılar Kupa’ya.
Ve Galatasaraylılar...
Ben bir tane üzülene rastlamadım. Yüzde beş-on varsa, dertleri Kupa değil “Fenerbahçe’nin Pendik vakası” ile dalga geçme yolu tıkanmasıdır; o kadar.
Demem o ki, Galatasaray’ın elenmesi bir hezimet değil, konuşulmayan, açıklanamayan hatta “tabu” sayılan telepatik bir sinerji ile oluşturulan stratejinin sonucu. (Yeteri kadar bilimsel oldu mu?)
***
İkinci Boyut, Beşiktaş...
Süper Ligin yanında Kupa’ya da devam etseler, Samet Aybaba altyapıdan futbolcu monte etme işini 13 yaşa kadar indirmek zorunda kalacak, hakkında “çocuk işçi çalıştırmaktan” dava açılacaktı sonunda!
Adam yok. Olanlar da yorgun. Herkes farkında.
Egemen kanı “Beşiktaş istiyordu, ama olmadı; olmaması daha iyi oldu”.
***
Üçüncü Boyut Fenerbahçe’ye gelince...
Orada strateji falan yok.
Allah ne verdiyse.
Dumanaltı Yüzme
Şampiyonası
-Tören mangası nişaaan al!..
-Ateş.
-Dolduur... Nişaan al.
-Ateş.
Dünya ajanslarından; Flaş... Flaş... Flaş.
“İstanbul’da yapılan 20 Yaş Altı Dünya Futbol Şampiyonası açılış töreninde tribündeki yirmi kişi vuruldu, ölü sayısı beş”!..
Abarttık mı?..
Hiç ümitlenmeyin;
Kapalı alanda havai fişekle açılış yaparak Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nın salonunu dumana boğan “madem ki bizdensin, kur bir şirket, kap ihaleyi, dön köşeyi” anlayışla o bile mümkündür.
“İşi ehline teslim etmek” yerine “ahbap çavuşları” işin ehli haline getirmek meselesi.
Sıkın dişinizi. Olimpiyata kadar öğrenir hepsi.