Hiç merak ettiniz mi?.. Bu memlekette spor sayfalarını kimler okur, spor programlarını kimler izler? Sütunlar, gündemler kimlere hangi ölçeklerle pişirilip servis edilir? Lezzet için ne kadar “acı”, ne kadar “sancı” gerekir?
Etmeyin, üzülmeyin!
Ayıptır söylemesi, ülke ve insan empatisinden nasipsiz, sevgi ve yardımlaşma bilinçlerinden bihaber, tek mukaddesi takımın renkleri, tek hedefi kanlı/kansız fark etmez- takımın zaferi olan, bir sürü “Ustura Kemal” ve “Polat” özentisi maçolara galiba.
Sorum size değil aslında... O sayfaları ve programları yapanlara.
Malum; hepsi yetenekli, bilgili, özel insanlar. İşlerinde çok başarılılar. “Hedef kitle” seçiminde doğal radarları var.
“Hata” söz konusu değil yani.
Bir bildikleri olmalı ki, önlerine gelen futbol haberinin sadece “kör rekabet” yönünü cımbızlıyorlar.
Bilinçli bir tercih o zaman. Belki “mecburiyetten”!
Futbol, mağara adamlarının zimmetinde olmalı.
* * *
İsterseniz somut örnek vereyim:
Geçen hafta sonu. Süper Lig’in başlamasına bir gün kala... Ekranda Serhat Ulueren, karşısında Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören.
Diyor ki Demirören; “Bundan sonra bizim ilgi alanımız sosyal”!..
“Rakiplerin ümüğünü sıkacağız” değil; “Sosyal projelere girişeceğiz”!..
“Deplasmanlara hali vakti yerinde Beşiktaşlı hanımları da götüreceğiz. Masrafın iki katını alacağız. Artan bölümü, gittiğimiz yöredeki ihtiyaç sahibi ve girişimci bayanlara destek olması için valiye teslim edeceğiz”
Bitmedi.
“Forma sırtına reklam almayı içimize sindiremiyoruz. Alırsak bedelsiz olarak Kızılay veya Mehmetçik Vakfı gibi sosyal kuruluşların reklamını alacağız”.
Bunlar muhteşem, ama içinde top, tekme olmayan laflar. Okuyucuyu, izleyiciyi kesmez be aga.
O zaman gelin futbola... Dikkat edin lig başlıyor ve yönetici/futbolcu cezalarına şöyle yaklaşıyor Demirören:
“Rüştü’nün cezasını normal karşılıyorum. Biz yöneticiler de maçtan sonra konuşmamalıyız. Ben de çok yaptım aynı hatayı”.
Yahu müşteri “ceza veren hain, konuşmayan namert”e şartlanmış; geçin bu işleri!
Peki Başkan’ın transferde kaybettiği bilek güreşleri için yorumları:
“Mehmet Topuz Fenerbahçe’yi tercih etmiştir. Başarılı olmasını dilerim. Gökhan Zan gitti diye kızmam, benim evladımdır, kardeşimdir”.
İşte bu “rezalet”... Edilgen tavır fena halde bozar okuyucunun/izleyicinin delikanlısını.
Öyle mi?
* * *
Aslında, bu zamanda böyle bir söylem, devrim değilse bile reform.
Beşiktaş Başkanı Sayın Demirören’i seversiniz, sevmezsiniz. Söylediklerini yapar, yapmaz.
Ama hakkını vermelisiniz ki, şu netameli sezona en yapıcı açıklamalarla başlamıştır kendisi.
Duyarlı ve ülkesini seven bir başkan portresi çizmiştir.
Peki, ertesi günlerde bu röportajdan ne alıntı var sayfalarda programlarda?
“Yıldırım Demirören, Aziz Yıldırım’a taş attı”!
Evet attı. “Üç yıl garantisini nasıl veriyorsun” diye sordu.
Bu da güncel ve ilginç bir konu, ama sosyal açılımlar, vefalı projeler, halkçı , insani yaklaşımlar ne oldu?
Neden geçiştirildi? Neden satır aralarında, cümle yuvarlamalarında kayboldu? Onları okumuyor mu, izlemiyor mu insanlar? Okuyup izlese anlamıyor mu? Sayfalar ve programlar, formalı mağara adamlarının savaş öncesi motivasyon fetişi mi sayın spor medyası yöneticileri?
Bence hayır.
Aklı başında yüz binlerin sayfalardan, ekranlardan kopması bunun en büyük kanıtı.