Aziz Yıldırım, Papermoon’da “Şu tuzluğu uzatsana” deyince üzerine programlar/sayfalar dolduranlar, sudan bir meselede fikrini söyleyince tefrika yapanlar, nedense aynı Aziz Yıldırım’ın adrese teslim ağır açıklamasından hiç alınmadılar.
Adres onlardı ve çok açıktı Aziz Bey’in yazdıkları:
“...bu güne kadar Türk sporunda görülmemiş bir seviyesizlikle yapılan yorumlar, son derece çirkin ve yakışıksız isnatlar ve ithamlar birbirini izlemeye başlamıştır”.
Bu kadarla kalsa iyi...
Yetinmemiş, bir de yapılanları tarif etmişti Aziz Bey...
Öyle bir tarif ki, sanki yapanların kartviziti:
“Yüzyıllık büyük kulüpleri, rakibi şampiyon olmasın diye maç satacak şeklinde itham edenler, kaçan penaltının ardından, penaltının kaçma gerekçesi olarak penaltıyı atan futbolcunun rakip takım futbolcusu ile olan arkadaşlığına bağlayanlar, şerefi ile kulübüne hizmet eden futbolcuları ortada hiçbir somut veri yokken maç satmakla suçlayanlar, kendi popülerliklerini artırmak için yaptıkları bu açıklamaların, Türk futbolunu nereye götüreceğini görmeyecek kadar gözü karadırlar”.
Vay vay vay...
Bacağından tutup duvara çarpıyor “bizimkileri”!..
Ve sayın Yıldırım’a göre spor medyasındaki bu hastalığın “tedavi” şekli:
“Türk futbolu bu kişilerden derhal kurtulmalı, futbol ailesi bu kişileri dışına itmelidir”.
Kendini ilgilendirmeyen her konuda fikrini söyleyebilen bir yorumcu, nasıl olur da konuda fikirsiz olur; siz yanıt verin.
* * *
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın tespiti, teşhisi, tedavi önerisi, tamamen kendisine aittir ve doğru da olabilir, yanlış da.
Katılan da olmuştur, katılmayan da.
Örneğin ben çok ağır buldum. Onaylamıyorum.
Saygıdeğer yorumcularımızın “duruşlarından” ise dehşete kapılıyorum.
Aziz Yıldırım’ın Papermoon’da “Tuzluğu uzatsana” cümlesinden destanlar çıkaranlar, yürüyüşünden/bakışından ve her türlü davranışından sayfalar/programlar dolusu konu yaratanlar, Başkan’a bu kadar önem verenler, onu “ayaklı gündem” bilenler, kendileri için yazılmış metni yok saydılar.
Hem de bu kadar ağır metni!
Hepimiz biliyoruz kimler olduğunu.
Bir tek saygıdeğer yorumcularımız bilmiyor!..
Kimi “Bu yazılanlar beni kast etmiyor”diyor!.. Kimi kulağının üstüne yatıyor. Kimi “ifade özgürlüğü” falan gibi kavramların arkasına sığınıyor.
Nerede o mangal yürekli kahraman yorumcular?
* * *
Sivri laflar edip aramızdan sıyrılmaya çalışan bu insanlar, şimdi aramıza sığınıp gözden kaybolmaya çalışıyor.
Neden?
Yanıtı, yine aynı saygıdeğer yorumcularımızdan bir tanesinin sık sık başvurduğu Aristo mantığında saklı:
1)Kendileri de farkındalar fazla ileri gittiklerinin. Birine belgen, bilgin olmadan “şikeci” dersen, biri de çıkar senin meslek haysiyetini sorgular formülüyle “makul” karşılıyorlar.
2)Haklı olduklarını düşünüyorlar, ama Aziz Yıldırım’dan tırsıyorlar. Çalıştığın kanaldan mı attırır, MHK başkanlığı yoluna taş mı koyar; en iyisi sesini çıkarma diyorlar kendi kendilerine.
Üçüncü şık yok.
Her iki durumda da sayın Yıldırım’ı haklı çıkarıyorlar!..
“Hakaret etmesinde” değil, “son tahlilde”:
“Türk futbolu bu kişilerden derhal kurtulmalı, futbol ailesi bu kişileri dışına itmelidir”.
Aziz Bey şikayetçi, biz değiliz sanki.