Hayır... Türk Futbolu’nun parazitlerden arınması ve şike şerefsizliğinden kurtulması için ele geçen bu tarihi fırsatı kimseye harcatmayacağız.
Düne kadar “duyum” aşamasında kalan ve Almanya’daki arkadaşımız Çiğdem Hızkan’ın becerisiyle “resmi iddianame” düzeyinde kamuoyuna açıklanan şike girişimlerini ve sonuçlarını Milliyet sayfalarında okudunuz; okuyacaksınız.
Var mı tüyleri diken diken olmayan bir Türk vatandaşı?
Hayır...
Midesi bulanmayan?
Hayır...
O zaman; bu fırsatı harcatmayacağız...
Amacımız yargısız infaz da değil... Zaten adı üzerinde; ortadaki bir “iddia”... Alman savcılarının takibinden bizim nasibimize düşenler.
Peki, nedir bu ahbap çavuş ilişkileri ve muhtemel zanlıları sahiplenmeler?
Hukuk bu... Varsa haksız bir itham, aklanır çıkarlar. Birileri iftira atmışsa, dava açarlar, kendilerinden bin kat fazla süründürürler iftiracıları. Ama adı geçen kim varsa işini hukukla halletmeli, tanıdıkların arka çıkmasıyla değil.
O “tanıdıkların” da niye bu işlere girdiği de meçhul değil.
Sormuştum, bir daha sorayım:
Futbolun içinde olup hatırı, gönülü, vefası, sefası için en masumdan en zalime kadar bir şike işinin içinde olmayan, bilmeyen veya duymayan insan var mı Türkiye’de!
Varmış!.. İddianamedeki isimler...
Bir de “fantezi” peşindeki medya.
Alın size fırsat.
Şikeden iğreniyorsanız yakaladığınızı cezalandırarak işe başlarsınız. Şikeyi içselleştirmişseniz, bir parçasıysanız, avantanıza öyle geliyorsa, kulağınızın üstüne yatarsınız, suçlanana arka çıkarsınız.
Meselenin asıl vahametini göz ardı ediyoruz bu arada.
Dosyalar ortaya çıktıkça, herkes dönüp federasyona bakıyor:
“Acaba ne yapacak”?
Oysa bugüne kadar “şike yüzünden” dört takımı küme düşürmüş Özgener Federasyonu’nun olaya bakışı cam gibi ortada. Almanya’dan dosya gelince, gereğini yapacak.
Nedir o?..
Küme düşürme, hak mahrumiyeti falan. Futbol Federasyonu “ağır ceza mahkemesi”, Özgener “olağanüstü yetkili savcı” değil ki, tutsun yakasından sorgulasın, suçluysa kodese atsın şikeciyi.
Şikeye karışmış menajere ne yapsın?
Oysa şike dediğiniz, hem sportif hem de hukuksal suç olmalı. Ama Ceza Kanunu’muzda yaptırımı yok. Ticaret Hukuku’nda da yok, Medeni Kanun’da da başka yerde de...
Ne büyük komedi değil mi?
Diyelim ki, ben de şikeli maça bahis yatırdım. Şike yaptılar, yattım. Param gitti. Dolandırıldım. Bana ne adamın hak mahrumiyeti almasından, tanımadığım takımın küme düşürülmesinden?
Adam düşmanını korkutmak için mahalleyi yakıyor, “adam korkutmaktan” yargılanıyor!..
“Çok ayıp, ödünü kopartmışsın, bir daha yapma”!
Bütün bunlar ortadayken, şike denilen illet futbolumuzun kılcal damarlarına kadar girmişken “karşı” tarafta duranlar, aptalsa durumu kavrayamıyorlar, akıllı iseler mutlaka bir menfaatleri var. Veya farklı olmaya çalışıyorlar. Şikede farklı olmanın ne anlama geldiğini fark edemiyorlar belki.
“Benim dostum yapmaz”!..
“Damadımın ihtiyacı mı var”!..
“Biz onurumuz için yaşarız”!..
Tamam da savcı yaptığını iddia ettikten sonra, geriye bir tek yapmadığını kanıtlamak veya delillerin geçersizliğini ortaya koymak kalıyor. İstediğin kadar mağdur ol, bu iş kapatılamıyor.
Yahu, Alman savcılarının iddianamesindeki “dinlemeler”in çok daha müphemi, ihbarların çok daha güvenilmezi ile bu memleketin orgeneralleri, rektörleri, gazetecileri içerde ikinci senelerini dolduruyorlar; futboldakilerin dokunulmazlığı mı var?
Halk tiksinmiş... Siyasetçiler ve futbolu yönetenler hızla çözüm arıyor. Bugün Adalet Bakanı ile federasyon üyesi ve konunun hakimi Yunus Egemenoğlu’nun toplantısı var. Federasyon tırnaklarını yiyor. Biz yırtınıyoruz. Hakimler, savcılar kanunu bekliyor.
Bir tek medya nerede durması gerektiğini kavrayamıyor.
Neyse ki, “bir kısım”...
O da “özbeöz” medya değil...
Hatta akraba bile değil; “hısım”.