Bugüne kadar ayağında krampon olan hiçbir adam Hamit Altıntop kadar berrak yaklaşmamıştı Avrupa’daki Türk futbol yeteneklerinin Türkiye ile ilişkilerine...
Hep eyyam, hep geçiştirme...
Bize gol attıkça yüreğimiz acıyan, kariyeri yükseldikçe bize buruk bir mutluluk tattıran “Avrupalı” gençlerimize hiç kimse “Ay-Yıldız için yalvarmalısınız” diyememişti Hamit Altıntop gibi.
“Acı ama gerçek” tarafından şöyle bir “durum tespiti” yapamamıştı:
“Avrupa’da 10 tane yetenekli gencimiz var, biz gidip onlara yalvarıyoruz. Anasına, babasına, dayısına telefonlar gidip gelmeler.”
Ve “malum” sonucu bu kadar sert ilan edememişti:
“Orada olmazsa Türkiye’ye geliriz diyorlar. O futbolculardan ne kadar faydalanabiliriz ki”!..
Evet... En kıymetli hocalarımızdan çimenler üzerindeki en gözde en güçlü futbolcumuza kadar hiçbir futbol çalışanı, hiçbir futbol adamı Avrupa’daki “kararsız” gençlerimizi sarsmayı, milli hislerini sorgulamayı, Türkiye kamuoyunu “çıplak gerçekle irkiltmeyi” Hamit Altıntop gibi göze alamamıştı.
Oysa şarttı.
Bıktık artık Avrupa’da doğup Ay Yıldız’ı reddeden futbolcularımızın ardından ağıt yakmaktan.
Onlar için birbirimizi suçlamaktan...
Ve Türkiye nüfusunun yirmide biri kadar Türk vatandaşı arasından, bizim üç-dört katımız yıldız çıkmasından bıktık.
Hamit diyor ki, “çare sistemi değiştirmekte”.
Yalan mı?..
Yirmi kat yetenekli genç var Türkiye’de ama onları bulan, eğiten, sisteme monte eden yok.
İşimiz gücümüz hazırlop ve kestirme.
Hamit Altıntop, sadece üstün bir futbolcu değilmiş demek ki... Aynı zamanda zımba gibi bir kafası, mangal gibi yüreği varmış.
İyi ki varmış; birinci elden, meselenin kalbinden konuştu ve son noktayı koydu.
“Yalvarmakla olmaz, sen de yapacaksın, yalvaran değil seçilen olacaksın”.
Ha bir de konuşan kadar konuşturana da bakacaksın. Vatan Gazetesi’nden Gökmen Özdemir kardeşimizi bu güzel röportajı için kutlamak lazım.
Galatasaray Libya’dan beter
Fenerbahçe Cumhuriyeti derler ya... Doğrudur!
Galatasaray da öyledir, Beşiktaş da... Büyük kulüpler kendi yasama/yürütme/yargılarıyla, özel sağlığı, eğitimi, ekonomileriyle, taraftar pasaportlu üyeleriyle ülke gibidir.
Zincirin halkası misali birbirine bağlı kurumları, yöneticileri ve egemenlik erki, uyum içinde sürüyorsa ne âlâ...
Zincir bir kez koparsa, devrilen domino taşı ivmesiyle tepeden tırnağa dümdüz.
Aynen bazı ülkeler gibi... Çivisi çıktığında dev kaoslara düşerler büyük kulüpler.
İşte Galatasaray o durumda.
Çivi çıkmış.
Adından önce Galatasaray yazılan her vatandaşı, iktidar ve rol kapma yarışında.
Çılgınlık o boyutlara varmış ki, Galatasaray eski başkanı Faruk Süren, Galatasaray Başkan adayı Ünal Aysal’a destek verip muhtemel aday Mehmet Helvacı ve bugünkü başkan Adnan Polat’ın yolunu kesmeye çalışırken, kendi iktidarında halktan 390 milyon lira hortumladıklarını açıklıyor.
“Galatasaray olduğumuz için SPK göz yumdu” diyor.
Dehşet... Galatasaray değil Libya’nın son günleri sanki.
Sayın Süren’e gelince; onun yaptığı “şecaat arz ederken sirkatin söylemek” olsa gerek.
Vah Galatasaray vah!