Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

POLAT PES ETMEDİ!
Zaten Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne kalmış, paylaşılacak primin hepsini cukkalamış... “Makas” açılıyor ezeli rakipler arasında...
İçi sızlıyor Galatasaraylılar’ın.
Başkan Polat çıkıp, “Yarımız kadar olmayan Bükreş’e elendik” der mi?..
Nedir bu; “Pes” mi?
Hayır...
Buna “duruş” denir.
Ofsaytı falan karıştırmadan, teknik direktörün kulağını çekerek, ama ayağını kaydırmadan, sokaktaki Galatasaraylı’nın aklından geçirip dile getiremediği en net eleştiriyi Başkan yaparsa, geri kalanların elinde ne “dalga geçme” kozu kalır ne “takımın dibini oyma”...
Hatan varsa özür dile ki, eloğlundan duyup gerilme.
Hatayı bildiğini belirt ki, düzelteceğinden kuşku duymasın insanlar.
Bravo Adnan Polat’a. 

Haberin Devamı

SKİBBE’NİN TÜRK EŞİ
Galatasaray Teknik Direktörü Skibbe’nin eşi Türk’müş!
Nasıl anlaşıldı?
Tesadüf eseri. Türkçe konuşan çocuğu sayesinde.
Şimdi en kolayı, bazı kanaat önderlerinin sık sık yaptığı ve “bugünkü medyanın” eksiklerini anlatmaktan çok içinde bulundukları “dünkü medyanın” haşmetini sergilemeye yarayan zalim eleştiri:
“Şu spor basınımıza bakın. Galatasaray’ın başına Alman hoca geliyor, eşinin Türk olduğunu aylar sonra öğreniyorlar”.
Lafa böyle gireceksiniz ki, “haber aleminden elinizi ayağınızı çekmeseydiniz” ortalığı hallaç pamuğu gibi atacağınızı bilsinler!
Bir de mangal küllerini uçuran kestirmeler:
“Kovun bütün Galatasaray muhabirlerini”.
Ben tersini savunuyorum.
Spor medyamızın kalite belgesi bu olay!
Skibbe’nin karısını, çocuğunu falan bırakmışlar futbol adamlığını araştırmışlar. Cıvık magazinden kaçarken “hoş bir haber”i kaçırmışlarsa helal olsun onlara.

Ne varmış Şırnak’ta?
Azize Tanrıkulu’nun olimpiyat madalyası nasıl duyuruldu Türkiye’de?
“Pekin’den Şırnak’a”!
Tekvandocu kızımız, hem gümüş madalya hem de öğretmen olarak tayin olduğu kentin haberini almıştı:
Eyvah Şırnak!
Belli ki oraları bilmiyordu. Biraz burulmuş olmalıydı. Belki de korkmuştu. Şırnak’tan duyduğu haberlerin tamamı “çatışma” ve “şehit” parantezindeydi kendisini bildi bileli.
Azize, Şırnak uzmanı olmak zorunda değildi. Ama İstanbul ikametli plaza medyasının Şırnak’ı savaş alanı gibi göstermesi de hiç hoş değildi.
Nereye gidiyordu Azize? Cepheye mi?
Azize bizim canımız... Ama 18 yaşında Şırnak’a, Eruh’a tayin olan Mehmetçiklere  ayıp değil miydi?
Bir kere Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentleri, İstanbul’dan, Ankara’dan daha emindir. Merak eden meslektaşlar çekinmeden gidip görebilir. Kim bilir, belki de oraya bir milli maç koymak lazım spor yazarlarımız öğrensin diye.
Çiçek gibidir kentler... Bomba patlıyor, keleş sıkılıyorsa; dağda, kırsal bölgede.
İkincisi, Azize Tanrıkulu’nun serzenişindeki gibi “spor yapılamayacak yerler” değil oralar.
Hatta kişi başına spor alt yapısı, Ankara’dan daha iyi , İstanbul’a üç basar.
Şırnak özelinde ise bu satırların yazarı tarafından adım adım izlenen, her savsaklamada haberi yapılan ve 2005 yılında teslim edilen bir spor salonu var ki, “uzay çatı 1500 kişilik tribünleriyle, saunasıyla, tekvando, güreş, judo, masa tenisi mekanlarıyla” 300 sporcuyu aynı anda ağırlayan bir tesis.
Ne varmış Şırnak’ta anlayamadım.