Gerekçeli kararı açıklanmadan, Yargıtay süreci bitmeden, Aziz Yıldırım’ın “şike ve çete”den mahkum olması konusunda ukalalık edemeyiz ama “tahliye edilmesi” için söylenecek tek cümle var:
“Yaşasın özgürlük”!..
Çünkü, kamu vicdanını acıttı bu bir yıl.
Taraflı tarafsız herkesi rahatsız etti.
Açık söylüyorum; en büyük Aziz Yıldırım düşmanları da dahil bir kişinin “yatsın sürünsün” dediğine şahit olmadım ben.
İçinden düşünen vardır tabi... Ama onlar bile “ayıp olur” diye yutkunduysa, varın siz hesaplayın gerisini.
Kanunları bilmem... Ama bu toplumu tanırım. Yarım yüzyıldır bir parçasıyım.
Ceza alıp almayacağı belli olmayan bir insanın yaşamdaki en kıymetli zamanlarını hapiste geçirmesini içimize sindiremeyiz biz.
Mağdur duruma düşeni destekleriz.
Aziz Yıldırım da düne kadar mağdurdu.
Hayır, “aldı cezayı işte” demeyin sakın!
Henüz Yargıtay süreci tamamlanmadı.
Acaba dün(önceki) gece neler yaptı Metris’te?..
Gardiyanlarla, müdürle vedalaştı mı? Televizyon almışsa birilerine hediye etti mi? Şiltesini bir berduşa verdi mi? Duvara eğri uzun bir çentik attı mı? Eşyalarını topladı mı?
Hiç sanmam!
Aziz Yıldırım “çıkmak” istemedi ki hiçbir zaman...
“Öncelikleri” başkaydı.
Birincisi; kendisinin ve Fenerbahçe’nin suçsuz olduğunun belgelenmesi.
İkincisi; kendisinin ve Fenerbahçe’nin cezalandırılması için gerekçe gösterilen eylemlerin, futbolun içinde yaşadığı kaotik süreçte geçen yılın aynı tarihine kadar her kulüp ve her yönetici tarafından yapıldığı veya denendiğinin bilinmesi...
Yoksa, kendini savunacağına saldırıp, vicdan yapacağına sert çıkar mıydı?
Hem sert çıktı hem de “içeri girdiği gibi çıktı” Aziz Yıldırım.
Eğilmeden, bükülmeden.
Teslim olmadı.
İşte o yüzden gerekçeli kararla kamuoyu “suçlu” olduğuna ikna olsa, Yargıtay süreci bittikten sonra cezası onaylanıp başkanlığı düşse bile Aziz Yıldırım’ın gücünü yitirmesi zor gibi gözüküyor.
Evet zor...
Çünkü herkes biliyor geçen yılın 3 Temmuz’undan geriye doğru çeşitli doz ve oranlarda herkesin bu işlerin içinde olduğunu.
Hatta medya...
Hatta taraftarlar...
Yapmayana “aptal” deyip değişmesini isteyenler onlar.
Bunun adı “toplumsal akıl tutulması”.
Aziz Yıldırım tutuklanırken sadece “başkan”dı, şimdi “hem başkan hem filozof hem de siyasetçi” ve Fenerbahçe onu severdi, şimdi tapıyor.
Buna da “içerde pişmek” deniyor.
UEFA ne yapar, Fenerbahçe’yi ne bekliyor, futbolumuz nasıl etkilenecek, hepsinin zamanı gelecek.
Ben biliyorum; siz de bilin, çok ukalalık edilecek. Aldırmayın...
Gerekçeli karar açıklanmadan, Yargıtay süreci tamamlanmadan Aziz Yıldırım’ın Türk Futbolu ve Fenerbahçe’deki yol haritasını çizmek mümkün değil...
Lakin insani açıdan şunu söylemek gerek:
Yaşasın özgürlük.