Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sabır ve hoşgörünün son kertesindeki Fenerbahçe ile puan cetvelinin son kümesindeki Malatyaspor’dan kimse futbol keyfinin son noktalarını beklemiyordu zaten.
Biraz gayret, biraz oyun disiplini, mümkünse bir de galibiyet yeterdi…
Fenerbahçe ilk çeyrekte gayret ve disiplin beklentisini karşıladı ve karşılığını Novak’ın golüyle aldı.
Malatyaspor’a kalan ise önde baskı veya kompakt savunmaydı. İkisini birden seçti Sumudica. Tabi bu arada orta sahayı Fenerbahçe’ye teslim ediyordu konuk ekip. Üstelik hücum planı yoktu. Varsa bile işe yaramadı!
Çünkü Fenerbahçe bekleri Novak ve Osayi’nin rakip ceza alanına girip çıktığı, Mert Hakan ve Kim Jae’nin formanın hakkını verdiği, savunmaya yaslanmış Sosa’nın zaman zaman önde baskı yapmaya çalışan Malatyaspor’a karşı geriden oyun kurduğu maçın, pas yapan, topa hakim olan tarafı Fenerbahçe’ydi.
Hatta başlarda tempo bile yaptı Fenerbahçe. Ama hala ters yüz edilen sistemin, özgüvenleri köreltilmiş yıldızların ve küskün tribünlerin bedelini ödüyordu. Düşüp çıktı maç boyu. Sürekliliği yoktu. Maçın tamamında ne oyun bütünlüğü vardı ne oyun akıcılığı.
Ve ilk yarıyı 1-0’a razı bitirdi ev sahibi. Tabi bu arada Malatyaspor’un Mounir, Mustafa ve Adem ile kaçırdığı golleri saymazsak.
İkinci yarıya savunmayı üçlüye çevirerek başladı Malatyaspor hocası Sumudica. Ya hep ya hiç diyordu… Önde kalabalıklaşıp orta sahayı Fenerbahçe’nin elinden alarak en azından beraberliği kurtarmak niyetiyle ciddi bir riske girdi; kaybetti.
Zeki Murat Göle hemen İrfan Can ile Pelkas’ı değiştirdi ki, Malatyaspor’un tenhalaşan savunmasının dengesini bozacak bir adam daha eklensin.
On dakika sonra Fenerbahçe’nin iyice düşen temposunu arttırmak için Serdar ve Crespo çıktı, Zajc ve Valencia girdi. Kulübe hamleleri Valencia’nın asisti, Pelkas’ın golüyle skoru 2-0 yapıp meyvesini verdi.
Maçın son on dakikasında kime ne zaman patlayacağı belli olmayan Fenerbahçe öfkesinden çekinen Zeki hoca, 2-0’ı korumayı tercih etti ve Mesut ile Kim Jae’yi çıkarıp Nazım Sangare ve Tisserand’ı oyuna aldı. Düşündüğü gibi de oldu.
Evet… Dün saat 19.00 itibarıyla, düdük çalana kadar hiç olmadığı kadar karanlıktı Kadıköy.
Kaza mahalli gibiydi.
Portekizli bir hayalperest, kadim kulübe biçerdöver gibi dalmış, sadece sistemi parçalamakla kalmamış, tek tek futbolcuların saha ve Fenerbahçe ile zihinsel bağlarını etrafa saçıp kaçmıştı.
F.Bahçe yönetimi, koskoca kulübü, yüz milyonlar değerindeki takımı bırakmış “protestocuları protesto edenleri” hoşgörüye davet etmek gibi nahif ayrıntılarla tribünü yönetmeye çalışıyordu sadece.
Hoca yoktu, futbol yoktu, ışık yoktu… Puan farkı çoktu.
Tam da bu anda gelen 2-0 derin bir soluktur Fenerbahçe’ye. Tüm “belki”lerin, “umulanların” hayata geçmesi şansıdır.
Hani ölmüş diye üzerine gazete kağıdı örtülen kazazedenin nefes aldığı anlaşılır, o anda umut dolu bir telaş başlar ya karanlık bir şarampolde… İşte öyle.
Yaşıyor… Yetiştirin Fenerbahçe’yi acile!