Türk Futbolu’nda bu sezona damgasını vuracak “olay” hangisidir diye sorarsanız; hiç tereddüt etmeden Ziraat Türkiye Kupası derim.
Gerçi olayın başındayız, ama damgayı vurdu, vuruyor, vuracak!..
Neden mi?
Favori yok kardeşim!
* * *
Daha ikinci kademe maçlarında, şöyle yakamızdan tutup silkelemeye, ezberlerimizi bozmaya başladı. Arpa ekip ziraata giriştik, Anadolu toprağı buğday verdi sanki.
Umarım daha çok ezber bozacak.
Futbolda bundan güzel bir şey var mı?
Peki, ilginç skorlara, elenen takımların seyircileri, iddia oyuncuları ve çok bilmiş yorumculardan başka üzülen var mı?
Gözünü seveyim Ziraat’in.
* * *
“Unutun klişeleri” dedi bu kupa...
“Futbol hesap kitaba sığmaz. Ukalalığı hiç kaldırmaz”.
Hele küçümseme...
Beşiktaş’ın, Bölgesel Amatör Lig ekiplerinden Niğde Belediyesi önünde ecel terleri dökmesi, gençlere fırsat veren Samet Aybaba’yı pişman etmesi az buz şey mi?
* * *
Ya, anlı şanlı Samsunspor’un kendi sahasında üçüncü ligin yedinci sırasındaki Sivas 4 Eylül Belediyespor’a 2-0 yenilmesi?..
Adana Demirspor’un Çorum Belediyespor’a 2-1 kaybetmesi?..
Üç büyüklere kök soktüren İstanbul BBSK’nın Orhangazispor’a 2-1 teslim olması ?
Bunlar siftah!..
* * *
Resmen futbol mantığı ve algılamasını temellerinden sarsacak ciddi öğretiler edindik çok şükür.
Örneğin, futboldaki “para”, “pul” olmuş haberimiz yokmuş!.. “Fakir çocuk zengin fabrikatöre kafa tutmak için” Ziraat Türkiye Kupası’nı bekliyormuş.
* * *
Ayrıca yüceltilen, tapılan ve başında “dolar bulutu” ile dolaşan futbol yeteneklerinin (istisnalar dışında) maçlara sıradan yeteneklerle “uzak ara” değil “kıl payı” etki yaptıklarının ispatı oldu Kupa.
Dikkat... Yeteneğin göze hoş görünmesi başka... Skora etkiden bahsediyoruz.
Ve asıl önemlisi... “Her oyunda” olduğu gibi futbolda da “ruh” ve “istekle” oynandığında, zorlukların avantaja çevrildiğini anlamadık mı Ziraat Kupası’nda?
Forma dediğin “kutsal” ve “kuvvetli”, ama tekstil ürünü sonunda.
Ziraat’ta adalet var.
* * *
Devamı da var tabi... Mesela, “zengin futbolun” plaza çocuğuna döndüğünü ve sokağa çıkınca apışıp kaldığını gözlemledik bu kupadan. Çatıdan, balkondan seyredenlerle konsantrasyonu bozuluyormuş haspaların.
Sonra “Belediyeler futbol takımı beslememeli” zart zurtlarının fiili durumdan ne kadar uzak bir fantezi olduğunu gördük.
Anadolu’da da yetenekler olabileceği gerçeği bir kez daha kafamıza kakılmadı mı?
Daha ne olsun?
Olaydır Ziraat Kupası.
‘Mr. GÜREŞ’
Attık mı mangalda kül kalmaz. Lakin vefanın zerresi bulunmaz bizde.
Yine “eloğlu” bizden daha iyi biliyor bizim değerlerimizin kıymetini emin olun.
Ata sporumuz güreş, Cumhuriyet tarihimizde zirve yaptı, battı, toparlandı, yine tepetakla oldu. Bu sürecin tümünde bir kişi dimdik ayaktaydı:
Ne mutlu bize ki, meslektaşımız ve ustamız Ali Gümüş.
Hep güreşle beraberdi. En iyi o bildi. En iyi o takip etti. En çok o saygı gördü(tabi uluslararası bağlamda).
Yazdı, korudu güreşi. Hayat tarzı yaptı.
Gerektiğinde cebinden harcadı, bir şampiyona bile kaçırmadı yarım asrı aşkın zamandır. Hâlâ da öyle...
Karşılığı... Türkiye’de usta kalemini konuşturacak gazete bulamadı, ama FILA onun adına kitap çıkardı:
“Mr. Güreş: Ali Gümüş”!
Muhteşem bir belge... Ali Ağabey’e az bile.
Biz mi?.. “Vefa dedim de aklıma boza geldi”!