Süper Lig Fenerbahçeli'nin sabrı bitti!

Fenerbahçeli'nin sabrı bitti!

04.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Ali Başkan’ın bu kadar yanlıştan, bu denli hayal kırıklığından, bu kadar acı tecrübeden ders çıkardığını umut etmek istiyorum. Çünkü yeni bir yanlış adımı ne Ali Koç atabilir, ne de Fenerbahçe camiası bu yanlış adımı taşıyabilir.

Fenerbahçelinin sabrı bitti

ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

Fenerbahçe’ye Philip Cocu geldi, tutmadı. Yardımcısı Erwin Koeman göreve geldi, olmadı... Taraftarın genel isteği ile Ersun Yanal göreve başladı, özlenen, istenen, beklenen, hayal edilen 2013-14 şampiyonluk yılının çok gerisinde kaldı.Dünya futbolunun kuralı bu... Başaramayan hoca gider. Ersun Yanal da gitti. Cocu geldiğinde PSV’yi şampiyon yapmıştı. Ülkesinin en gözde hocasıydı... Olmadı. Yardımcısı Koeman’dan zaten fazla birşey beklenemezdi. Camia büyük umutlarla Ersun Yanal’a sarıldı, gene olmadı.Daha önce yazmıştım... Şimdi Yanal gittiğine göre daha da rahat ve iddialı yazayım. Real Madrid’den Zidane’ı, M.City’den Guardiola’yı, M.United’ten Mourinho’yu, Liverpool’dan Jurgen Klopp’u da getirseniz, bu transfer anlayışıyla, bu kadro mühendisliği ile, en önemlisi bu mevcut kadroyla daha fazlasını yapamazsınız.

Haberin Devamı

Saygı duyuyorum

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un kulüp için yaptığı maddi fedakarlıklara, cebinden ve şirketlerinden aktardığı yüz milyon dolarları çok çok aşan katkılarına saygı duyuyorum.Ama Ali Koç, futbol şubesini yönetemedi. Hatta kötü yönetti. Ali Başkan şunu unutmamalı; büyük takımlarda küçük futbolcular oynamaz, oynayamaz. Gördük ki, iki ana-iki ara transfere rağmen Başkan Ali Koç, iyi, kaliteli, yeterli kadro kurma konusunda mesafe alamadı, yanlış ve eksiklerini düzeltemedi. Maddi sorunlara ve sıkıntılara katılıyorum. Buna rağmen, mevcut koşullarda bundan çok daha iyi bir kadro kurulabilirdi.

Scout ekibi şart

Fenerbahçe’nin iyi ve genç bir kalecisi var, ama asla bir Uğurcan, bir Muslera gibi “kurtarıcı” değil... Şampiyonluğa oynuyorsan kötü giden bir maçta takımı “ipten alacak” kaleciye ihtiyaç var. Muslera’nın, Uğurcan’ın karşılarında bugün en az 8-10 puan yazıyor. Az mı? Bir takımı şampiyon yapacak puanlar bunlar... Vedat Muriç, çok çalışkan, çok içten oynayan tam bir takım oyuncusu... Ancak vurduğu gol olan bir santrfor değil... Üstelik yalnız, tek başına, alternatifi yok. Galatasaray’a bakıyorsunuz, dünya markası Falcao oynuyor, Romanya Milli Takımı’nın santrforu Andone bekliyor, Falcao’suz günlerde takımı sırtlayan Adem Büyük sırada... Trabzon’a bakıyorsunuz vurduğu gol olan, her sıkıntıda imdada yetişen Sörloth var, Afrika çöllerinden bulunup getirilen Nwakaeme var.Fenerbahçe’de; sol bekinizin yedeği bile yok. Stoperleriniz hiç yok. Günümüzün vazgeçilmez gerçeği “çok hızlı” iki kenar adamınız yok. “Genç” diye aldığınız oyuncularda en ufak umut yok.

Haberin Devamı

Fenerbahçe gerçek anlamda kendi “Scout” ekibini kurmadan transferde başarı sağlayamaz. Öyle istatistikten, internetten yararlanıp “ulema” kesilen scout ekibi değil... Gezen, gören, bilen, anlayan bir scout ekibi... Menacerlerle ve manecerlik şirketleriyle en ufak bir ilişkisi olmayan, organik bağı bulunmayan scout ekibi... Bu ekibi kurmadıkça ya Comollilere ya da manecerlik şirketlerine teslim olur, bunun sonucu önce transferde, sonra yarışta hayal kırıklığı yaşarsınız.

Fenerbahçe’nin yeni sezonda kayıtsız şartsız “kaliteye, geniş ve alternatifli bir kadroya, en önemlisi son derece iyi hesaplanmış kadro mühendisliğine” ihtiyacı var. Bunu yapmazsanız , şimdi olduğu gibi hocaların biri gelir, biri gider, sonunda sıra size gelir. Bütün yanlışlarına rağmen Ali Koç, Fenerbahçe için önemli ve değerli bir başkan... Kaybolursa, yazık olur.“Bir insanın tecrübesini başından ne geçtiği değil, başından geçenlerden nasıl ders aldığı gösterir” demişler. Ali Başkan’ın bu kadar yanlıştan, bu denli hayal kırıklığından, bu kadar acı tecrübeden ders çıkardığını umut etmek istiyorum. Çünkü yeni bir yanlış adımı ne Ali Koç atabilir, ne de Fenerbahçe camiası bu yanlış adımı taşıyabilir. Çünkü kredi bitti, sabır bitti.

Haberin Devamı

 Efsane dönüyor 

Milliyet çok uzun yıllar “arkadan okunan gazete” diye anıldı. Spor yayıncılığında ilklere imza atarak ve haklı olarak böyle bir benzetme, böyle bir yakıştırma  yapıldı. Gün geldi, “zamanın ruhu” Milliyet spor sayfasını arka kapaktan iç sayfalara götürdü. İddialı gazetecilik, iddialı habercilik elbette devam etti, ediyor. Ancak Milliyet spor sayfaları yeniden “arka kapakla”, yani son sayfa ile buluşuyor. Duyunca heyecanlandım, Tayfun Müdür’e “Bırak bunu ben yazayım” dedim. 9 Mart Pazartesi gününü unutmayın: Efsane dönüyor. 

Haberin Devamı

Kruse mi, Zajc mı?

Max Kruse, “Sezonu kapatmış” gibi... Fenerbahçe özellikle son haftalarda Max Kruse ile bir eksik oynayacağına Miha  Zajc ile oynasa daha iyi olur mu acaba? Bakalım, ufukta görünen yeni hoca ne yapacak?

Fenerbahçe’nin dramatik yanı

Fenerbahçe ile oynayan hocaların artık ezberlenmiş bir hücum planı var. Bunu maç önü söylemekten bile çekinmiyorlar. İşte Fenerbahçe ile oynayan rakip hocaların artık ezberlenmiş hücum ve gol planı;n Savunma arkasına önce topu at...n Sonra koşuyu at...n Ve golü at...Fenerbahçe nasıl oluyor da artık rakip hocalar tarafından bile ezberlenen ve gözü kapalı uygulanan bu hücum anlayışına önlem alamıyor? Nasıl oluyor da bu kadar geniş alanda, bu kadar az adamla yakalanıyor? Bir değil, iki değil, her maç böyle... Fenerbahçe 24 haftanın sadece 5 haftasında gol yemedi. Ligde Fenerbahçe’nin yediği bu birbirine benzer ve kolay golleri, tehlike bölgesinde bulunan takımlar bile yemedi. Fenerbahçe adına işin dramatik ve acı tarafı bu... 

Skrtel fırsatı kullanılamadı
Fenerbahçe yıllardır birlikte olduğu stoperi Skrtel’le yaşı fazla, aldığı ücret fazla, istediği kontrat süresi fazla diye yolları ayırdı. Skrtel’i yollayan Fenerbahçe 1.5 yılda tam 6 stoper aldı, buna rağmen yeni bir Skrtel bulamadı. Skrtel’i son maçlarda Başakşehir’in kurtarıcısı olarak gördükçe ve Fenerbahçe’nin stoperlerinin “perişan” halini izledikçe, “Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer” atasözü aklıma geliyor. Fenerbahçe elinde olan fırsatları bile kullanamadı.

Başakşehir’e borçluyuz
Aradan zaman geçti ama yazmalıyım. Başakşehir ilk maçta 3-1 yenildiği Sporting Lizbon’a 5-0 bile kaybedebilirdi. O kadar kötü oynamıştı. Maç sonu Okan Hoca, “Bu yükün altından kalkabiliriz” deyince, o berbat futbolun da etkisiyle sanki “Hoca olmayacak duaya amin diyor” diye düşünmüştüm.Ama ikinci maç müthişti. Gerçekten müthişti. Maçı kalabalık bir alanda izledim. Tam şehit haberlerinin geldiği ve ülkenin moralinin sıfıra indiği dakikalardı. Milletin bir gözü televizyonda, bir gözü telefonun ekranındaydı. O kara saatlerde, Başakşehir galibiyeti ve turu, içimizde en azından bir umut, küçük bir ışık oldu.Aslında uzatmaya bile gitmeden bitecek bir maçtı. Neyse, maç uzadı ama en azından üzmedi, bizi aynı saatlerde ikinci defa kahretmedi. Göksel Başkan, Okan Hocam, değerli futbolcular... Söz konusu Avrupa kupaları olunca, kabul edelim ki, taraflı tarafsız bu ülke futbolunun bu sezon için size gerçekten borcu var. 

Burak ortaya çıktı
Türkiye’nin en büyük golcüsü Burak Yılmaz, çok uzun süredir alışılmış çizgisinin çok gerisindeydi. Alanya maçında attığı gollerle, hırsıyla, örnek takım kaptanlığıyla ve son saniyeye kadar attığı deparlarıyla, yani gerçek görüntüsüyle ortaya çıktı. Şimdiye kadar izlediğimiz, alıştığımız, haklı olarak beklediğimiz Burak Yılmaz budur.

 Sergen’in marifeti

 Beşiktaş son üç maçında Başakşehir’e yenildi, Trabzonspor ile beraber kaldı, Alanyaspor’u deplasmanda yendi. Beşiktaş son üç maçında bir galibiyet, bir beraberlik, bir yenilgi alırken, bu üç maçın ortak tek özelliği vardı: Beşiktaş rakiplerine oranla çok ama çok üstün oynadı, üç maçı da kazanmayı çok hak etti.Son Alanya maçında bir daha gördük ki, Beşiktaş’ın iştahında, hırsında, futbola kalite katma çabasında ve çalışkanlığında en ufak bir törpülenme yok. Zirveye “dürbünle” bakmaya başlayan bir takımı bu kadar diri, bu kadar iştahlı ve hırslı tutmak kolay iş değil... Ortada ciddi bir Sergen Yalçın marifeti var.

Karius’un yediğinden fazlasını atmalılar!
Beşiktaş takımı rakiplerinden önce kalecisi Karius ile yarışıyor. Beşiktaş’ın kazanması için Karius’un yediğinden fazlasını atması gerekiyor. Beşiktaş’ın golcüleri, kalecilerinin yediği gollere yetişir ve fazlasını atabilirse sorun yok. Atamazsa çoğu maçta olduğu gibi dert çok...

Helal olsun 

Trabzonspor-Rizespor maçının ilk yarısında, Trabzonspor adına havada tek damla umut, tek damla gol ihtimali görünmüyordu. İkinci yarıda o hava birden değişti. Trabzonspor gol olup yağdı. Peki hava böyle aniden nasıl detğişti? Nwakaeme ikinci yarıda oyuna girdi, Trabzonspor kara bulut gibi Rizespor’un üstüne çöktü ve gol olup yağdı.Hep söylüyorum; bu Nwakaeme’yi İsrail çöllerinden kim bulup getirdiyse helal olsun.

Comolli ilk defa haklı!

- Valbuena’nın bu sezonki performansı 30 maç, 8 gol, 19 asist

- Andre Ayew’in bu sezonki performansı 35 maç, 14 gol, 5 asist

- İslam Slimani’nin bu sezonki performansı18 maç, 9 gol, 7 asist

Comolli ilk defa haklı herhalde; Fenerbahçe’de “negatif” bir hava var.

Küfrün sermayesi yok!

Haberi Tele 1’in internet sitesinde okudum. Avrupa’nın futbol kültürü ile aramızdaki farkı bir kez daha gördüm.Anlatayım:Geride bıraktığımız hafta Alman liginde Hoffenheim-B. Münih maçı vardı. Maçı B. Münih deplasmanda 6-0 kazandı. Ancak olay bu değil...Maçın 75. dakikasında Bayern Münihli bir taraftar tribünlere Hoffenhaim Başkanı Dietmar Hopp aleyhine küfürlü bir pankart astı. Maçın hakemi Dingert, bu küfürlü pankartı görünce oyunu tatil edip soyunma odasına gitti.B.Münih’in hocası Hansi Flick ile bazı futbolcular da tribünlere gidip küfürlü pankartın kaldırılmasını istedi. Pankart kalktı, hakem sahaya döndü ve kalan 15 dakikası başladı.Olan da bundan sonra, yani son 15 dakikada oldu. İki takım oyuncuları kalan süreyi kendi yarı alanlarında pas yaparak geçirdiler. Atak yapmadılar, şut atmadılar, rakip yarı alana bile geçmediler. Böylece kalan dakikalarda “futbol oynamayarak” , futbola ihanet edenleri, futbolun güzelliğini, etik değerleri çiğneyenleri, rakibe saygı duymayanları çok ciddi, çok anlamlı biçimde protesto ettiler, tepki koydular, ortak bir noktada buluştular. Maalesef Biz ve Onlar... En kötüsü, bu çirkinliklere karşı bizim “Ortak noktamız” hiç olmadı. Hep “Sana göre, bana göre” oldu. Futbolu koruma kollama adına ortak bir noktada hiç, ama hiç buluşamadık. Aksine bizde ahlaken, vicdanen rahatsız olmuyorsan, küfür etmenin sermayesi yok. Cezası, ortak bir tepkisi hiç yok. Et edebildiğin kadar...Biz ve Onlar… Bu futbol kültürünü yakalamamız için, “Kırk fırın ekmek yememiz lazım” diyeceğim ama o da yetmez. Öyle bir hale gelmişiz ki, ne yersen ye, her şey serbest... Bir şey değişmiyor, çirkinlik geçmiyor, küfür bir türlü bitmiyor. En önemlisi o “Ortak nokta” hiç gelmiyor.

Beraberlik kimseye yetmez

Süper Lig’in 25. haftasında oynanacak 3 maç, 34. haftaya çok ciddi ışık tutabilir. Yani 10 hafta sonrasına... Öyle bir hafta bizi bekliyor. Trabzonspor, Gaziantep deplasmanında , Başakşehir, İzmir’de Göztepe deplasmanında, Sivas’ta iki şampiyon adayı  Sivasspor-Galatasaray karşı karşıya... Öyle maçlar ki, beraberlik kimseye yetmez, galibiyet çok şey demek...

Takım yıldızı

Alanyaspor (H)-Beşiktaş (H H H)

Konyaspor (H H)-Kasımpaşa (H H)

Trabzonspor(H H H)-Rize (H)

Antalya (H H H)-F.Bahçe (H)

Denizlspor(H H H)-Malatya (H)

Ankaragücü (H H)-Sivas (H H H)

G.Saray (H H H)-G.Birliği (H)

Başakşehir (H H H)-Gaziantp (H H)

Kayseri (H H H)-Göztepe (H H)

HAFTANIN GOLLERİ

1. Clichy (Başakşehir)

2. Hakan Özmert (Antalya)

3. İrfan Can (Başakşehir)

4. Barrow (Denizlispor)

5. Nwakaeme (Trabzon)

Fenerbahçelinin sabrı bitti