Skorer Futbol tiyatrodur

Futbol tiyatrodur

28.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Behzat Uygur babadan devraldığı unvanı yani tiyatroculuğu kendi deyimiyle 41 yıldır devam ettiriyor. Tamam, 41 kere maşallah... Peki ya futbol sevgisi? O da Galatasaray'da futbol oynadığı yıllardan geliyor

Futbol  tiyatrodur

Sizin 1985'te Galatasaray amatör takımında futbol oynadığınızı biliyoruz. Can Yücel 'hep iyi bir topçu olmak istemişimdir!' diyerek içinde uhde kaldığını anlatırdı. Sizin de 'keşke top oynamaya devam etseydim' dediğiniz oluyor mu? Evet. Şimdiki aklım olsa o yaptıklarımı yapmazdım. Futboldan kopmama neden olan tek şey benim tutumlarım çünkü. Zor olurdu, hatta imkansız. Ama dediğim gibi severdim oyun oynamayı o zamanlar. Teknik Direktör Mazeretleri diye skeç de yaptım. Bunları hep o dönemlerde toparladım işte. Kavuklu ve Pişekarları oynardım hep. Hem top oynayıp, hem de sahne alabilir miydiniz? Çok zordur bak bu. Bizim spikerlere desene hem oyna hem de anlat. Anlatamazlar. Gerçi oynamadan da anlatamıyorlar ya. -gülüyor- Spiker Mehmet vardı çocukluk arkadaşım. Hem top oynar, hem de maçı anlatırdı... Evet böyle renkli adamlar azaldı. Mesela Fener'de Sarı Güngör, Deli Nezihi, Bahtiyar, Galatasaray'da Piç Arif vardı. Şimdi her şey çok profesyonel. Varol Ürkmez'i hatırlarsınız Kedi Kaleci. O Çadır tiyatrosuyla turneye çıkıp stand - up yapmış mesela... Başka türlü bir ruhtu o. Onun arabası var gibi oldu. Her şeyleri var ama ruhları yok şimdikilerin. Makineleşmek terimine bile ters düştüğümüzü düşünüyorum. Zamanın 'bir dişli gibi işleyen Dinamo Kiev'i bile şimdikilerden daha 'duygulu bir ekipti'... Futboldan gelişimizin ve mahalleyi bilmemizin etkili olduğunu düşünüyorum. Hep hareket halindeyiz. O hareketli, cevval halimizin futboldan geldiğini düşünüyorum. Peki bu atraktif halinizin futbolla ilgisi var mı? Evet. Düşünün, herkesin lakabı var. Herkese bir rol dağıtmışız sanki; Nana Metin, Çaça Etem, Deli Atay, Piç Ali... Mahalleli olmak dediniz... Babam 'tekerlekli sandalyede de olsa çıkar oynarım' derdi. Kaldı ki tiyatroda zaten ilk kırk yıl zordur -gülüyor- Olgunlaşırsın o yaşlarda. Futbolcu da oynayabildiği kadar oynasın. Hakan Şükür için "yaşlandı, bıraksın" gibi laflar ediliyor. Yaşı geçkin topçular için tam zamanında bırakmak gibi bir deyim vardır futbolda. Tiyatroda yok ama değil mi? Fatih abinin dediği gibi 'bitmesin ve daha çok uzasın' denilesi bir maçtı. Çok büyük yıldız atraksiyonları yoktu, ama takır takır bir takım futbolu vardı sahada. Futbol bir şeyi anlattı bize orada; her an, her şey olabilir! Şampiyonlar Ligi final maçını izlediniz mi? Ne demezsin abi... Derwall'in geldiği dönem Galatasaray'a.. 3-5-2 diye bir taktik duyuyoruz. Amatör takımda ileri ikili oynuyoruz; Biri ben, biri de Murat Özarı (Coşkun Özarı'nın oğlu) Takımın sol beki, liberosu, orta sahası atıyor, ileri ikilide tık yok. Lig bitti iki golümüz var toplam; bir o bir ben... -gülüyor- Futbol oynadığınız dönemde takımın en umutvar golcüsü sizmişsiniz... Kesinlikle. Mesela yönetmen vardır teknik adam yerine. Onun talimatlarını alırsınız. Siz tiyatroyla futbolun benzeştiğini düşünüyor musunuz? Aynen öyle. Seyirci vardır, sahada da tiyatroda da. Hatta seyirci az olursa keyfiniz olmaz ama yine de oynarsınız. Tiyatrocu alkışlarla yaşarmış, futbolcu da öyle... Antrenman ve prova işte... Her ikisinde de bir rol kesme durumu var mı? Manchester için bir müzikal yapıldı. Galatasaray için de bir projemiz vardı ama... Türkiye'de zor o işler. Siz sahneye futbolu taşımayı ve oyunlaştırmayı düşündünüz mü? Star olmanın dışında adamlığıyla söylenen bir Metin Oktay vardı. Onu tanıma ve yan yana bulunma şansım oldu. İzmir'de yaşarken babamın arkadaşıydı. Süha'yla Süheyl'e judo şakaları yapardı -gülüyor- Ve şu çok güzel bir şeydi; futbolcular tiyatroya gelirdi. Kamp dönemlerinin toplu tiyatro ziyaretlerinin dışında şimdi çok az. Sizin çok özendiğiniz imrendiğiniz bir 'futbol starı' var mı? Çok fazla profesyonellik... Nedeni ne sizce? Önce mahalleyi, ardından apartman komşuluğunu kaybettik. Benim çocuklarım da ilgilenmiyorlar tiyatroyla. En büyük derdim bu. Bizi biz yapan şeyleri bilmek lazım. Bir zenginliktir bu. Mahalleden uzaklaştı futbolcular.. Çok hareketli ve çok güzel bir çocukluk yaşamış babam. Sarıyer'de futbol oynamış. Adı Pilot Nejat'mış zaten. Nejat Uygur'u hâlâ ilginç kılan şey bu olsa gerek... Top oynarken bile geçen uçakları dinler ne marka olduklarını söylermiş. -gülüyor- Neden Pilot? Bakın Şampiyonlar Ligi maçı için bi dünya insan geldi. Bu kadar kitleyi peşinden sürükleyen bir şeye dikkat etmek ve onu 22 baldırı çıplağın topun peşinde koştuğu bir delilik durumu olarak görmemek lazım. Sinema gibi. Ayrı ayrı karakterler var sahada da; Robert De Niro'lar, Dustin Hoffmann, Kemal Sunal... Acaip severdim 'oyun oynamayı.' Mesela bir özel maçta yedek kaleciye 'Oyuna gireyim kırmızı kart göreceğim. Sen de gol yer misin?' derdim; o gol yerdi, ben kart görmezdim! -gülüyor- Ben mesela Fatih Terim gibi oynayacağım derdim ve onu taklit ederek oynardım. Şimdi Raşit Abi gibi oynayacağım derdim onun gibi yapardım; çuh çuh çuh. -Ağzından hızla nefes alıp veriyor- Peki tiyatro gibi insan davranışlarını rafineleştiren bir ilgi alanının dışında futbol gibi mecazi deliliklerin yaşadığı bir alanda olmak...