Süper Lig Galatasaray da Trabzonspor da beraberlikte sofradan aç kalkar!

Galatasaray da Trabzonspor da beraberlikte sofradan aç kalkar!

01.07.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Hedeflerine ulaşma adına Trabzonspor da, Galatasaray da kazanmak zorunda... aksi takdirde beraberlikte; sofradan aç kalkarlar!

Galatasaray da Trabzonspor da beraberlikte sofradan aç kalkar

Şansal Büyüka ile DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

Bu maçın “Ya şiş yansın, ya kebap” tarafı yok. Biri yanacak, biri kazanacak. Trabzonspor şampiyon olacaksa; Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’ne gidecekse galibiyete ihtiyaçları var. Beraberlik iki takımı da kesmez, ancak “züğürt tesellisi” olur

Galatasaray-Trabzonspor maçı bu pazar... Trabzonspor şampiyon olacaksa, Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’ne gidecekse galibiyete ihtiyaçları var. Beraberlik iki takımı da kesmez, ancak “züğürt tesellisi” olur.
- Trabzonspor liderden iki puan geride ve kalan maçları için de en sıkıntılı olanını oynayacak. Kazanırsa önemli bir avantaj elde eder.
- G.Saray, Şampiyonlar Ligi’ni kovalarken, dördüncü, hatta beşinci sırada ligi bitirebilir. Zaten 4. sırada... Sivasspor bir puan önünde, doludizgin gelen Beşiktaş iki puan gerisinde...
- Galatasaray, alışkın olduğu, bütçesini ona göre yaptığı Şampiyonlar Ligi’ne gitmeyi kaybederse, parasal olarak çok ağır darbe yer. Bütçesi darmadağın olur. Şampiyonlar Ligi için kazanmak zorunda...
- Trabzonspor’da Ekuban, N’wakaeme ve Abdülkadir Parmak’ın durumu ne olacak? “Oynayacaklar” diyorlar. Ama gene de Abdülkadir dışında iki yabancı için bir risk var.
- Trabzonspor çok kırılgan olan savunma anlayışını, Galatasaray gibi güçlü bir rakip önünde nasıl dizayn edecek? Öne geçerse gene o kötü alışkanlığını sürdürüp skoru korumaya ve rakibinden baskı yemeye mi başlayacak?
- G.Saray tam anlamıyla “sakata” geldi. Oynatacak stoperi yok, oynatacak santrforu yok. Buna rağmen, Başakşehir maçındaki güçlü oyunu acaba Trabzonspor maçına da taşıyabilir mi?
- Bu maçın “Ya şiş yansın, ya kebap” tarafı yok. Biri yanacak, biri kazanacak. Beraberlik olursa iki taraf da sofradan aç kalkacak.

Haberin Devamı

Bu futbol şampiyonluğa yetmez

Bu Başakşehirspor’u anlamıyorum. Maçın yorumunda yazdım; üç yıldır şampiyonluğa oynuyor, final haftalarına geldiğinde kader maçlarından hiçbirini kazanamıyor. Belki de bunun için şampiyon olamıyor.

Bir galibiyet halinde belki de Başakşehir’i şampiyonluğa taşıyacak Galatasaray maçında bu kadar korkak, bu kadar mahkum oynanır mı? İlk yarının ve ikinci yarının başlangıç dakikalarında Galatasaray’ı teslim almasan, “gücü yetmiyor” diyeceğim. Madem o futbolu oynuyorsun, o baskıyı yapıyorsun, o pozisyonları yakalıyorsun, niye sonraki dakikalarda devam etmiyorsun?

Haberin Devamı

Başakşehir’de güçlü bir kadro var, güçlü bir oyun yok. İki puan farka güvenmesinler. Geçen sezon 8 hafta kala 8 puan öndeyken şampiyonluğu kaybettiler. Dikkat etsinler, adlarının ve şöhretlerinin haklarını versinler, yeni bir hayal kırıklığına “merhaba” demesinler. Bu futbol şampiyonluğa, “Asla... Asla... Asla” yetmez. Bu kadar kesin söylüyorum.

Beşiktaş budur

- Beşiktaş 3-0 önde, maçın bitmesine sadece 10 dakika var. Baktım Beşiktaşlı 4 oyuncu, rakibin çıkmasını önlemek ve oyun kurmasına engel olmak için Konyaspor ceza alanı çevresinde basıyorlar. Geride 80 dakika kalmış skor alınmış ama Beşiktaş’ın gücünde, iştahında, açlığında, hevesinde en ufak bir düşme yok, “Bitse de gitsek” diye zamana oynamıyorlar. Beşiktaş budur, Sergen Yalçın budur.
- Beşiktaş belki de bu sezonun pas rekorunu Konya maçında kırdı. Hücum ederken, pozisyon hazırlamaya çalışırken o kadar çok pas yaptı ki... Ama durarak değil, yürüyerek değil, tempoyu düşürerek hiç değil... Hızlı, çabuk, hatta baş döndürücü bir paslaşma... Kenar ortaları dışında asla havaya kalkmayan, yerden rakip savunmanın aralarına atılan, ayakta tutulmayan ve “tek top” oynanan paslar... Adeta Barcelona’nın en iyi zamanındaki pas oyunu gibi... Pasa dayalı oynayacaksan, böyle oynanır.

Haberin Devamı

Alışmak lazım

Beşiktaş ile sözleşmesi yenilenmeyen Caner’in Fenerbahçe’ye geleceği konuşuluyor. Taraftarlar arasında bu transfere karşı çıkanlar da var, doğru bulanlar da...
Hemen şunu hatırlayalım; Caner, Fenerbahçe’den gitmedi, gönderildi. Hatta kalmak için özür diledi, yetmedi.
Caner iyi futbolcu... Sempatik bulmam ama hakkını vermeliyim.
Ayrıca profesyonel dünya bu, futbolcusuyla, taraftarıyla alışmak lazım...
En önemlisi: Gelişmelere ve olaylara tarafsız bakmak lazım...

Kötü alışkanlık!

Trabzonspor’da sağda Ekuban, solda Nwakaeme sakatlanınca, takım, Allah korusun iki motoru birden duran uçağa döndü. Yalpalıyor ve düşüşe geçti. Bazı oyuncular var, yerleri asla dolmuyor Üstelik Ekuban ile Sörloth et-tırnak gibiydiler. Birbirlerinin nefes alışını bile biliyorlardı. Ekuban gidince Sörloth da sahada öksüz kaldı.

Haberin Devamı

Ankaragücü maçını hatırlayın. Trabzonspor o kadar baskılı oynadı, kaleci Frederich buna rağmen akılda kalan tek kurtarış yapmadan maçı tamamladı. Ayrıca takım Alanya’da öne geçti, geri çekildi. Ankaragücü maçında öne geçti, geri çekildi. Trabzonspor’un üstünden atamadığı en kötü alışkanlığı bu olmalı...

Orta saha çökünce...

Sivasspor, zirveden hızla geride kalıyor. Ligin ilk yarısında üç orta saha adamı Fatih Aksoy, Mert Hakan ve Hakan Aslan süper oynadılar. Ligin ikinci yarısında Fatih Aksoy kötü, Mert Hakan kötü, Hakan Aslan ortalıkta yok. Sivasspor’da orta saha çökünce, takım da çöktü.

Zamanı gelmişti!

Şampiyonluk yarışını tehlikeye atan, hedefi ıskalayan, ligde kalmayı zora sokan kim varsa bu yıllardır değişmeyen senaryo gereği ağlamaya-sızlamaya ve hedef saptırmaya başlıyor. Yeter ama...

Zamanı geldi, “Ağlama-sızlama-hedef saptırma” mevsimi başladı. Bu film 40-50 yıldır vizyonda... Bu film çok uzun yıllardır vizyonda olduğu için zamanla aktörleri, oyuncuları değişiyor ama senaryo hiç değişmiyor. Başrolde genellikle hep kulüp başkanları var. Senaryo hep aynı kaldığı için aktörleri değişse de senaryo her geçen yıl, inandırıcılığını biraz daha yitiriyor, hayatın ve futbolun gerçeklerinden biraz daha uzaklaşıyor.

Şampiyonluk yarışını tehlikeye atan, hedefi ıskalayan, ligde kalmayı zora sokan kim varsa bu yıllardır değişmeyen senaryo gereği ağlamaya-sızlamaya ve hedef saptırmaya başlıyor. Yeter ama... Bıktık bu filmden, bıktık sürekli aynı şarkıyı dinlemekten...

Üstelik bunlara sormak lazım...
- Futbol Federasyonu’nda paralel yapı varsa, bunca zaman durdunuz da, bunu kamuoyu ile paylaşmak şimdi mi aklınıza geldi?
- TFF Yönetim Kurulu, Tahkim Kurulu, Disiplin Kurulu, Hukuk Kurulu, Gözlemci ve Temsilciler Kurulu, MHK seçilirken, içeriye adamınızı sokmak için uğraşan, kulis yapan, güç kullanan sizler değil misiniz?
- Bunun sonucu adil kararlar verilebiliyor mu? Hayır... Bunun sonucu çifte standart var mı? Var...
- Nihat Abi, TFF başkan adayı olduğunda biriniz karşı çıktınız mı, “Biz istemiyoruz” dediniz mi?
Bu konuda “roman” yazılabilir ama şimdilik bu kadar yeter... Haber Global TV’de Bülent Arınç, Jülide Ateş’in 40 soru programında “Fetö” sorusu üstüne “Masum değiliz hiçbirimiz” dedi.
Ben de diyorum ki, bu TFF işlerinde hangi kulüp, hangi başkan masumsa bir adım öne çıksın.
Kabul etmeseniz de bu, “Kendim ettim, kendim buldum” gerçeğidir. Bu “ağlama, bahane yaratma” mevsimidir.

Hata yapıyorlar eyyam yapmıyorlar

Geride kalan hafta, iki genç hakem Zorbay Küçük ve Atila Karaoğlan’ı çok dikkatli izledim. Hata yapıyorlar ama sanki eyyam yapmıyorlar. Dik durmaya, futbol adına doğru neyse onu çalmaya çalışıyorlar. Aman ağabeylerinize benzemeyin, eyyam rüzgarına kapılıp sağa-sola eğilmeyin.

Mecburiyet değil memnuniyet olmalı

Türkiye ‘de yıllardır yüzüne bakılmayan, alt yapıdan bir türlü A takımına alınmayan, ilk on birde yer bulamayan genç oyuncular kıymete bindi. Çok iyi... Geç bile kaldık. Ancak üzüldüğüm şu: Gençleri, sıkıştığımız, başımız ve kadromuz dara düştüğü zaman “mecburiyet”ten oynatıyoruz. Oysa kadro genişken, işler rahatken de bu gençleri, inandığımız için “memnuniyet”ten oynatmamız gerekmiyor mu?
Ne zaman kadro genişken, rahatken gençler oynatılır, o zaman bizim hocaların gençlere önem verdiğine inanırım.

Nokta... Nokta...

- Beşiktaş-Konyaspor maçının hakemi Zorbay Küçük’ü beğendim. Burak Yılmaz’ın düşüşlerine “pas geçtiği” için...
- Beşiktaş-Konyaspor maçının yardımcı hakemi Kamil Çetin’i beğendim. Ofsayt kararlarında “tam isabet” yaptığı için...
- Konyaspor hakemden dert yanacağına önce hesabı 15. dakikada oyundan atılan ve takımını 10 kişi bırakan Hacıahmetoviç’e sorsun.
- Konyaspor’da inanılmaz bir Bajiç aşkı var. Bu aşk Konyaspor’u bitiriyor, halen farkında değiller.
- Malatyaspor 89. dakikada gol atıp 90’da yiyorsa, uzatmalar sonunda sahada mağlup ayrılıyorsa, hiç kusura bakmayacak; kendi düşen ağlamaz.
- Hakem Ali Şansalan’a ikinci sarıdan Gökhan Töre’yi atmasını hiç yakıştıramadım. Bir takımın kaderiyle oynamak bu kadar ucuz mu?
- Fenerbahçe’de kenardan orta yapan tek oyuncu var; Hasan Ali... Onu da bırakıyorlar. Bu konuyu bir daha düşünsünler.
- Başakşehir bu hafta Antalya deplasmanına gidiyor. Tam 10 maçtır kaybetmeyen Antalyaspor’a... Maç ne olacak, meraktayım.
- Fuat Çapa, Kasımpaşa’ya ilaç gibi geldi. Öyle ki Kasımpaşa puanları ve galibiyetleri otomatiğe bağladı.

Gözlerini kapatıyorlar

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, göreve geldiğinden beri futbol takımı ile ilgili çok yanlış işler yaptı ve doğal olarak başarısız oldu.
Bu konuda Ali Koç’u eleştirenleri haklı buluyorum, doğru buluyorum.
Peki Ali Koç’un hiç mi doğru işi yok.
Elbette var...
Ama Ali Koç’u ufak bir yanlışta bile “tarayanlar” iyi yaptığı işlere en hafif deyimiyle gözlerini kapatıyorlar.
İşin içindeyim, hissediyorum, görüyorum.
Sanki Ali Koç’a karşı bir “kutsal ittifak” var.
Ali Koç tribüne atladı, kıyamet koptu.
Bir de sahaya atlayıp adam kovalasaydı, şimdiye kadar delik-deşik edilir, iki defa da kıyma makinesinden geçirilirdi.

Galatasaray da Trabzonspor da beraberlikte sofradan aç kalkar

Bu maç kaçmaz

Gözümüz Süper Lig’de, başka bir şey görmüyoruz. Oysa bugün 1. ligde müthiş bir maç... Lig ikincisi 53 puanlı Erzurumspor ile 51 puanlı lig üçüncüsü Adana Demirspor arasında... Bitime dört hafta var ve ilk iki direkt Süper Lig’e gelecek. Bu maç kaçmaz. Üstelik beIN Sports’ta canlı yayında biliyorum.

Marka Hulusi Sarıyer’i uçurur

Sarıyer, İstanbul’un sadece bir semt takımı değil, Türk futbolunun en köklü kulüplerinden biri... Sarıyer’de seçim olduğunu duydum. Türkiye’de reklam sektörünün “en çılgın” isimlerinden biri olan ve ülkenin unutulmaz reklam filmlerine imza atan Hulusi Derici’nin başkan adayı olduğunu söylediler. Hulusi Derici, ünlü popçu İrem Derici’nin babası... Ancak kızı nedeniyle şöhret değil, daha kızı doğmadan şöhretti, markaydı. Sarıyer’de genel kurulda kimler yarışacak bilemem. Her adaya bol şans ve başarılar. Ama şunu bilirim; Marka Hulusi çılgın fikirleri, sınırsız ve güçlü çevresiyle Sarıyer’i uçurur.