03.05.2013 - 09:29 | Son Güncellenme:
Bundan böyle hiç birimiz Lizbon’u hatırlamak istemeyeceğiz. Özellikle Estadio Luz’da, adı “ışık” olan stadda yaşadığımız karanlık geceye dönmeyi hep reddedeceğiz...UEFA Avrupa Ligi’nde gururla bir yarı final yaşadık. Ama rüyalarımız da hayallerimiz de yarı yolda tükendi.Benfica karşısında peşpeşe yaşadığımız talihsizlikler zinciri, Fenerbahçe’nin elini - kolunu bağladı.Kader ağlarını İstanbul’da örmeye başlamıştı. Mehmet Topal ile Webo’nun sarı kart görerek cezalı duruma düşmesi, Meireles’in sakatlığı, Fenerbahçe’nin Lizbon’daki rövanş maçını beklenmedik biçimde zorlaştırmıştı.Fenerbahçe, mutlak gol (ve goller) bulması gereken gecede, inanılmaz biçimde hücumdan kopuk oynuyor, savurduğu her top, Benfica’nın beşli hücum setiyle kalesine gol tehlikesi olarak dönüyordu.Oyunun merkezindeki en önemli iki adamın (Meireles ve Topal) yokluğu, Fenerbahçe’yi kendi savunmasına yapışık, içe gömülü bir konuma getirdi. Selçuk’un savunmaya yardımı öncelikli iş olarak kabul etmesi, Benfica baskısını davet eden bir durum yarattı. Cristian savunma ile hücum görevlerini dengeli biçimde gerçekleştirmeye çalışıyordu ama sarı karttan sonra etkinliğini yitirdi. Olası final maçında oynayamayacağını düşünerek oyundan düştü. Gecenin talihsiz oyuncuları vardı. Selçuk ve Gökhan sakatlıklarla görevi Mehmet Topuz ve Bekir’e bıraktılar. Kocaman taktiğe dayalı tek değişiklik yapabildi, Yobo ile Stoch’u değiştirip elindeki tüm kartları oynadı. Yine de olmadı.Fenerbahçe’nin savunması ile ileri ucu birbirinden kopmuştu... Ne Salih, ne Caner ne de Kuyt... Hiçbiri Musa Sow’u gol pozisyonuna sokamadı.Sadece iki zayıf şutla yetindi Senegalli, ötesinde topla buluşamadı.Reto Ziegler de ne Benfica ataklarını kesebildi sol kanatta, ne de hücuma bir katkı sağlayabildi.Benfica Salvio, Perez, Gaitan, Lima ve Cardoozo ile çok çabuk, bol paslı, sıkça yön değiştiren hücumlarla Fenerbahçe’nin savunma dengesini sık sık bozdu. Bu oyunun ödülünü de üç golle aldılar.Fenerbahçe’nin kazandığı penaltı tartışmasız bir elle oynamaydı. Ama sonrasında Fransız hakem Lannoy, aynı duyarlılıkla yönetemedi maçı..Fenerbahçe uzun süre 2-1’lik tur atlatan yenilgiye razı bir oyunla pasifleşti... Bu oyunun yanlışı 66’da üçüncü golle anlaşıldı. Kocaman’ın Stoch’u oyuna alıp (75) Egemen’i ikinci santrfor gibi ileri sürmesi geç kalmış çaresiz hamlelerdi.Karanlık gecenin yıldızını sorarsanız, Cardozo, derim... Gecemizi aydınlatan değil, karartan yıldız.Teşekkürler Fenerbahçe... Gelecek finallere!
Yazık oldu. İlk maçta Fenerbahçe, hak ettiği 2-3 golü bulamamış olmasının bedelini Lizbon’da ödedi. Yine de bir sezonda 18 gurur verici maç oynadığı için, Marsilya, Gladbach, Lazio gibi devleri geçip hanemize 22 puan yazdırdığı için, Türkiye’yi Avrupa’da 10’uncu basamağa tırmandırdığı için, mutluluk için, hüzün için, heyecan için, herşey için teşekkürler Fenerbahçe.Aslında dün gece de işler daha iyi gidebilirdi, ama Fenerbahçe bu yılki en büyük sorununun, dörtlü savunmasının bireysel hatalarının bedelini ödedi yine. Hep söylüyorum, Fenerbahçe Türkiye’nin, hatta Avrupa Ligi’nin en iyi takım savunmasını yapan ekibi. Ama dörtlü defansı, çoğu zaman da Ziegler ve Yobo, bireysel olarak sarı-lacivertlilere ciddi bedeller ödettiler. Üstelik her duran topta da yerleşim sorunu yaşanması kronikleşti artık.F.Bahçeyi tek başına ayakta tuttuDün eğer Fenerbahçe turu geçseydi, en çok Salih’in Amsterdam’da (Cristian’ın cezası nedeniyle) 11’de sahaya çıkacağı için mutlu olacaktım. Dün de Fenerbahçe savunmasının ayakta kalan ismiydi Salih. İlk 30 dakikada Fenerbahçe’nin kazandığı 8 topun 6’sının altında Salih yazıyordu. Düşmeden kalkmadan, formasını kirletmeden sezgileriyle kazandığı toplarla Fenerbahçe’yi oyunda tuttu Salih. Ne yazık ki bu dirayetli savunma performansı, Amsterdam biletine yetmedi.*** Son söz de bugün muhtemelen Portekiz medyasının hedefinde olacak hakem Lannoy için. Fransız hakem hatalar yaptı, ama bence dün geceki duruşuyla 2014 Dünya Kupası listesinde yer almayı hak ettiğini de ispat etti. Dün geceki trio (Lannoy-Cano-Annonier), Brezilya aday listesindeler ve dün geceki uyumları ve kararlılıklarıyla baskı altında iyi iş çıkaracaklarını gösterdiler. Lannoy’un 27’de Fenerbahçe lehine verdiği penaltı doğru, Garay’ın eli bence topla birlikte yürüyor. 33’te Egemen’in, 81’de Bekir’in ellerine çarpan toplarda bilinç yok. 35’te de Gaitan kendi ayağını takıp düşüyor. 53’te Egemen Cardozo’yu formasından çekiyor, kritik faulü gözden kaçırıyor, ama o baskı altında tartışmalı 4 penaltı kararında da Lannoy’un haklı olması bence iyi bir performans.
Yazık çok yazık. Pisi pisine kaybetmek, pisi pisine finalden olmak bu olsa gerek... Ah be F.Bahçe. En iyi yaptığın işi çok değil, 20 dakika uygulayabilsen, Yani 3-5 pası bir arada yapabilsen şimdi finalde sen vardın. Niye bu kadar korkak, niye bu kadar ürkek, niye bu kadar ruhsuz oynadın? Anlamak mümkün değil. Tamam dün birtek Meireles olsaydı bu çirkin Benfica’yı mabedine gömmek içten bile değildi. Salih’in cılız ayakları, Caner’in vurdum duymaz oyunu ve Sow’un çaresiz yalnızlığı kaçan finalin en önemli nedeniydi. F.Bahçe'nin hakkını teslim edelim. Buraya kadar gelmek büyük başarıdır. F.Bahçe tarihine yepyeni bir sayfa ekleyen Aykut Kocaman’ı ve talebelerini yürükten alkışlamalıyız. Bu takım finale çıkmayı kesinlikle haketmişti. Ama dün gördük ki olmayınca olmuyor. Belki ilk yarıyı 1-1 tamamlayabilsek, belki Sow ve Kuyt yakaladıkları fırsatları gole çevirseler, her şey farklı olabilirdi. Ama F.Bahçe’de öyle büyük bir eksiklik vardı ki, o olmadığı için bu belkilerin hiçbiri kolay kolay hayata geçemicekti. O büyük eksikliğin karşısında da tecrübe yatıyor.VEDALAŞMA ZAMANI Bu noktaya gelebilmek büyük başarı. Bundan sonra bu başarıdan çıkarılacak büyük dersler var. Örneğin geniş kadrosu var diye düşündüğümüz F.Bahçe’nin kadrosunun geniş olmadığını ve üst düzey oyuncu sayısının bir hayli az olduğunu anladık. Final yolundan dönmek F.Bahçe’de değişimi ve yeniden yapılanmayı getirmelidir. Bu takımda kendisini dev aynasında gören, bu takımda yan gelip yatarak milyonlarca Euro kazanan, bu takımda kendisinden beklenenin yüzde 1’ini bile vermeyen oyuncular var. Artık onlarla vedalaşma zamanıdır. İstanbul'da kazanılan Benfica maçından sonra bu takımın en önemli oyuncularından birisiyle sohbet etme imkanı bulmuştum. “Çok iyi oynadınız, tebrik ederim” dediğimde, “Ağabey herkes işini yapınca böyle oluyor” yanıtını vermişti. Üzülerek söylemeliyim ki dün Lizbon’da işini yapmayan çok sayıda F.Bahçeli vardı. Bir kez daha tekrarlıyorum; her şeye rağmen F.Bahçe’nin geldiği bu nokta olağanüstü bir başarıdır. Ama ne yazık ki kaçan balık çok büyüktür.
F.Bahçe 1-0’lık avantajla gitmiş olduğu Benfica deplasmanında maalesef istediği sonucu alamadı. Oyunun baştan sona kontrolü tamamen Benfica’nın elindeydi. Aykut Kocaman şimdiye kadar deplasmanda oynadığı Avrupa maçlarındaki gibi kontrollü futbolu ve takım savunmasını ön plana çıkararak öğrencilerini sahaya sürdü. Ama bir gerçek var ki o da Benfica’nın süratli oyunu, aynı zamanda baskılı temposu temsilcimize istediği fırsatları vermedi.Oyuna çok hızlı giren Benfica aradığı golü çok erken buldu. F.Bahçe beklenen tepkiyi vermekten uzak bir şekilde oynarken gelişen ani atakta penaltıyı yakaladı (Penaltıdan önce Sow’un pozisyonu ofsayttı). Gelen golle beraberliği yakalayan F.Bahçe, istediği oyunu bir türlü oturtamadı. Benfica’nın aynı tempoda devam etmesi, oyun anlayışında farklı şekilde kazanma arzusu ve savunmanın bir anda uyumasıyla gelen gol F.Bahçe’nin ilk yarıyı geride kapatmasına neden oldu.F.Bahçe Gökhan Gönül’ün sakatlanmasıyla saha içerisinde bir takım değişiklikler yaptı. Ama bir türlü gol adına herhangi bir şey yapamayan F.Bahçe kalesinde de 3. golü gördü. Ne ilginçtir ki, bir tek pozisyon diyebileceğimiz Stoch’un 80. dakikadaki şutu oldu. Sanki ‘Nasıl olsa bir gol daha atarız’ düşüncesi vardı kafalarda. Fakat Benfica’nın gücü karşısında maalesef bir şey yapamadılar. Son 5-6 dakika içerisinde doldur-boşaltlarla pozisyon üretmeye çalışsalar da elenmekten kurtulamadılar.YİNE DE TEBRİKLERTakımdaki ürkek futbolu anlamak mümkün değil. Buraya kadar büyük emeklerle gelmişsiniz fakat 90 dakika boyunca F.Bahçe hiçbir şey yapamadı. Hakem Lannoy, F.Bahçe adına mükemmel maç yönetti. Belki 80. dakikadan sonra birkaç kararda takdir hakkını Benfica’dan yana kullandı. F.Bahçe ligdeki şampiyonluk yarışından koptuktan sonra UEFA Avrupa Ligi’ne de veda etti. Artık önlerinde bir tek hedef kaldı o da Türkiye Kupası. Ama her şeye rağmen F.Bahçe’yi tebrik etmek gerekir. Fakat şunu da gördük ki, üst seviyede bir takıma karşı maalesef yokları oynadılar. Benfica çok kaliteli, çok hızlı oynayan özellikle kendi sahasında bunu hissettiren bir takım. Ve muhtemeldir ki, Chelsea’yi yenip kupayı alırlarsa kimse şaşırmasın.Ah Egemen ah! Maçın bence en önemli kırılma anlarından bir tanesi yedikleri 2. golde Benfica’nın oyunu hızlı başlatmasını engelleyememeleriydi. Bir diğer kırılma anı da 90+2’de Egemen topu geldiği taraftaki köşeye vursaydı her şeye rağmen finalde bir F.Bahçe izleyebilecektik.
F.Bahçe, Benfica’yı İstanbul’da sahadan nasıl silmişti? Yardımlaşarak, savaşarak ve her şeyden önemlisi hücum ederek, golü düşünerek! Dün akşam ise o takımdan eser yoktu. Evet, Benfica ev sahibiydi, F.Bahçe’deki eksik futbolcular fazlaydı ama kazandığınız bir maçın rövanşında bu futbol olmadı, böyle bir veda yakışmadı! Ne yazık ki, bunda Aykut Kocaman’ın ‘savunma anlayışı’nın katkısı da çok büyük! Daha ilk dakikadan itibaren kontrolü ele alan Benfica, golü de erken buldu. Kabus gibi başlangıca dur diyen ise rüyaya böyle bir statta, bu baskıyla hakemin penaltı verip, Kuyt’ın skoru eşitlemesiydi. O andan itibaren, 60 bin taraftarın sesi kısıldı, Benfica’nın gazı kaçtı. Oynamaya başlayan, psikolojik üstünlüğü ele geçiren bu kez F.Bahçe’ydi. Ama bazen, ufacık bir hata, bir çuval inciri berbat edebiliyor. 2. golde, herkesin uyuması affedilecek gibi değildi. Bırakın yarı finali, hazırlık maçında bile böyle gol yenmez! İkinci yarıda kader anı, önce Sow ardından Kuyt’la kaçırdığımız pozisyondu. F.Bahçe o ve benzeri ataklarda, aslında golü düşünse tehlikeli olabileceğini gösterdi. Ama hayır; kenarda Aykut hoca, sahada fubolcular hepsinin aklında kendi kaleleri vardı. Top kimin ayağına gelse, dağlara taşlara oynadı. Takım ceza alanı içine gömüldükçe, Benfica’nın iştahı arttı, her atakta gözlerimizi kapattık ve ne yazık ki 3. golün gelmemesi de mucizeydi.ÇOK GÜZELDİBu maça yerinde şahit olmak ve tarihte bir ilki yaşamak çok güzeldi. Her şeye rağmen F.Bahçe’ye teşekkür etmeliyiz ama bir o kadar da bu maçtan ders çıkartmalıyız. Mesele elenmek değil, mesele elenirken göğüs göğüse çarpışıp, savaşarak kaybetmek. Dünkü son gibi değil!
Dün sahada olmayan eksiklerimiz ve maçın içinde yaşanan olumsuzluklar F.Bahçe’nin sahada güçlü durmasını engelledi. Selçuk’un sakatlanması, ardından Gökhan’ın devam edememesi F.Bahçe’yi olumsuz etkiledi. Kabul etmek gerekir ki hem ofansif anlamda, hem de defansif olarak çok fazla bir şey üretemedik. Bu statta oynamak kolay değil. Futbolu bilen hep bir ağızdan bağıran, çok katılımcı bir taraftarı var Benfica’nın. Özellikle de hücum bölgesinde son derece çabuk, yetenekli ve etkili oyuncularıyla F.Bahçe savunmasını güç durumlara düşürdüler. 1-0’dan sonra aslında iyi oynamazken bulduğumuz penaltı golü Benfica’yı şoka sokarken F.Bahçe’ye de aradığı özgüveni getirdi. 2. gol öncesi yükselen tansiyon Benfica’ya yaradı ve bu bölümde 5 dakikalık tempo ev sahibini 2-1 öne geçirdi. Savunmanın bir anlık gafleti olsa da yine Cardozo’ya o vuruş yaptırılmamalıydı.HÜCUMLAR ŞUURSUZDU İlk yarıda harika maç yöneten hakem, büyük bir seyirci baskısıyla içeri girdi ve 2. yarı biraz daha ev sahibinden yana düdük çalmaya başladı. 2. yarıda 3-1’e kadar çok baskı yedik. Hiç hücum yapamadık, pas yapamadık, top tutamadık. Salih’in savunmanın önünde daha defansif bir role soyunması da Benfica’nın ekmeğine yağ sürdü. Giderek artan baskı 3. golün zaten habercisiydi. Bu bölümde biraz daha direnebilseydik kötü oynadığımız halde maçın sonunu getirebilirdik. 3-1’den sonra doldur boşalt ve uzun toplarla çıkmaya çalışan F.Bahçe biraz da şuursuz hücum yapınca aranan 2. gol şansı da gelmedi.TEŞEKKÜRLER F.BAHÇE İstanbul'daki harika oyunun yarısını Luz Stadı’nda da oynayabilsek buradan finalle ayrılabilirdik ancak açık konuşalım; dün geceki oyun yetmezdi ve yetmedi de. Dün gece F.Bahçe adına sahanın en iyisi Cristian Baroni’ydi. Onun dışında kalan oyuncular kendi performanslarının altındaydı. Fakat maçı yerinde yaşayan bizler şunu gördük ki; böyle bir deplasmanda ayakta kalmak ve kendi oyununu rakibe kabul ettirmek çok ama çok zor. Bu yıl Avrupa’da büyük işler yapan F.Bahçe bundan sonraki yıllar içinde önemli bir deneyim kazandı. Bu seviyelerde oynamayı yaşayarak tecrübe etti. Yine de her şey için teşekkürler F.Bahçe.