12.10.2013 - 10:01 | Son Güncellenme:
2014 Dünya Kupası Avrupa Elemesi D Grubu'nda A Milli Takımımızın deplasmanda Estonya'yı 2-0 yenerek play-off için şansını sürdürmesinin ardından spor yazarlarının görüşleri...
Adanmış çocuklar (Uğur Meleke)Avcı ile Terim dönemleri arasındaki fark, milletler arası futbolun ilkel evresiyle modern evresi arasındaki fark gibi. İlkel dönemde (90’ların ortasına kadar) milli futbolcunun motivasyona ihtiyacı yoktu, çünkü dünyaya kendini tanıtmanın tek yolu ulusal takımla büyük turnuvalara gitmekti. Modern çağda yani 2000’lerle birlikteyse, büyük ligler yüzün üstünde ülkede yayınlanmaya başladı, milli forma artık büyük futbolculara zül geldi. Artık yıldızlar, maaşlarını aldıkları kulüpten ulusal takıma giderken ayak sürüyorlardı. İşte bu noktada oyuncuyu milli takımda rahat ettirecek, özgüven yükleyecek, teknik-taktik değil mutluluk anahtarını kullanacak antrenör faktörü devreye girdi. Milli takım hocalığı artık başka bir işti, futbolcu öğreten değil sevdiren; yoran değil huzur veren antrenörle kader birliği yapıyordu. Belli ki Avcı dönemi milli takımın mutsuz periyoduydu. Terim, ulusal takıma huzur, özgüven ve mutluluk getirdi. Meyvelerini de daha 3 maçta topladı Fatih Hoca...Maç öncesi basın toplantısında Terim “Bize 1-0 yeter” diyor ama skor 48’de 2-0 olduktan otuz saniye sonra oyuncular öyle arzulu koşuyor, aralık vermeden öyle istekli oynuyorlar ki soyunma odasında başka hedefler koyduklarına emin oluyorsunuz. Bu sürecin bir benzerini 2005’te yaşayan dostum Tümer’in önceki gün Vatan’daki yazısında da var bu duygu: “Kişi kendini adarsa, Allah da harekete geçer” yazmış Tümer. Belli ki hoca kendini adıyor, futbolculara da kendini adayacakları bir sebep ve hedef koyabiliyor. Sahada dün gece “adanmış çocuklar” görüyoruz hepimiz... Hocayı seversiniz sevmezsiniz ama liderlik vasfının ne kadar yüksek olduğuna bir kez daha şahit oluyorsunuz Tallinn’de.Hollanda maçında da muhtemelen sadece Caner’in değişeceğini düşünürsek, son 4 resmi maça yalnızca 13 farklı oyuncuyla başlamış olacak milli takım. Sadece bir ayda milli takımın bir kulüp hüviyetine bürünmesi de başka bir kazanım... Üstelik dün her şey de yolunda gitti: Hollanda kazandı, biz kazandık, Romanya’yla averaj farkı çok kapanmadı, Ermeniler Bulgarlar’ı yenip bizim 19 puanla en kötü ikinci olma ihtimalimizi de ortadan kaldırdı. Şimdi play-off için önümüzde tek bir engel kaldı, Salı günü Hollanda’yı 1-0 bile yenersek Rumenler’e 5-0 gerekecek. Ki Estonya’nın son 10 yılda oynadığı 63 eleme maçında 4’ten fazla fark yediği tek bir müsabaka var (2008’de Bosna)... Doğrusu ben bu adanmış çocuklara ve adanmış hocaya inanıyorum. Dileriz hep beraber Brezilya’da olacağız. Dileriz...Milliyet
Uyumak haram oldu (Atilla Gökçe)Soluk soluğa, unutulmaz, çılgın bir gece yaşadık. Gecenin sürprizi yoktu. Dünya Kupası eleme grubumuzda tüm sonuçlar, beklediğimiz ve tahmin ettiğimiz gibi gerçekleşti. Puan tablosunda tüm öngörüler gerçekleşirken, asıl yarış skor tabelalarında “averaj” koşusuyla yaşandı.Hollanda, bir çuval golle Macaristan’ın belini bükerken, konuk takımın Brezilya hesaplarını çöpe attırdı. Bizim için asıl sıkıntı Andorra’da yaşanıyordu. Romanya, minik ülkede oldukça yavaş bir gol gösterisine girişti. İlk yarıyı 1-0 önde bitirdiler. Milli Takım da Estonya karşısında aynı rahatlıkla öndeydi. Sonra onlar Andorra’da, biz Estonya’da averaj peşine düştük. Onlar dörtledi, Milli Takım ikiledi....Ve hesaplar yeniden düğümlendi!.. Salı’yı sabırsızlıkla bekleyeceğiz...Salı günü Brezilya hayallerinin gerçekleşmesi için Hollanda’yı yenmek “gerek” şart. Bir de “yeter” şart var. Romanya’nın Estonya’yı rahat yeneceğini varsayarak averaj hesabında bizim gerimizde kalmaları! Olur mu, olmaz mı? İşte bütün mesele!Maça dönersek... Oyun, Fatih Terim’in yazdığı senaryoya göre sıkıntısız, tasasız biçimde oynandı. Savunmanın önünde Mehmet Topal, Gökhan Töre, Selçuk, Arda’dan kurulu hücumcu bir orta alan ve Umut-Burak’tan çift santrforlu bir kararlılık gösterisi. Caner ve Gökhan’ın da hücuma destek veren oyunlarıyla Estonya karşısında golü gecikmeden buldu Milli Takım. Umut’un golüne suskun Burak, Gökhan Töre’nin asistiyle “devam dedi. Çok güzel... Üçüncü, dördüncü golleri atmak istediler, olmadı! Bu oyun için Milli Takım’ın hiç bir oyuncusuna hiç bir eleştiri getirmeyeceğim. Hepsi de görevlerini yaptılar... Ellerine, ayaklarına sağlık.Maçta canımızı sıkan tek olay, Caner’in sarı kartla cezalı duruma düşmesi oldu. Milli Takım’ın en formda oyuncusu, maalesef Hollanda karşısında tribünde olacak.Brezilya hayallerinin birinci perdesi mutlu kapandı.İkinci perde tipik bir Türk filmi gibi...Aşk var, hasret var... Umut var, endişe var... Cesaret var, niyet var..Ah bir de şansımız olsa...Hollanda’yı yenemeyecek takım değiliz... Romanya Bükreş’te beş atar mı Estonya’ya?Bu soru işaretinin çengeli hem beynimize, hem de yüreğimize batıyor. Salı’ya kadar uyuyabilen uyusun. Ben uyuyamam!Milliyet
İyi takım olduğunu bilmek (Sinan Engin)Fatih Terim maç toplantısında herhalde söze şöyle başlamıştır: “Estonya sizin rakibiniz değil. Siz Estonya’dan çok daha iyi takımsınız. Bu maçı kaybetmek değil, beraberlik bile sürpriz olur.”Estonya'ya pozisyon bile vermedik. Milliler kendilerinden emin ve rakipten çok daha iyi futbolcular olduklarını bile bile orta sahada çok pas yaparak, üçgenler kurarak, hücumda çoğalarak, savunmada da müthiş kademelerle Estonya’yı yarı sahamıza bile sokmalar. Birkaç hafta öncesine kadar Milli Takımımız’ın genelde sol tarafı konuşulurdu. Ama son karşılaşmalarda Caner Erkin bu tezi çürüttü. Müthiş oynuyor. Enfes ortası ile Umut’un harika kafa golü geliyor. Ama maalesef kart görerek Hollanda maçında cezalı duruma düşüyor.Bu maçın teknik olarak analizini yapmak biraz abesle iştigaldir. Çünkü defansif olarak ne Semih ne Ömer ne Caner ne de G.Gönül’e ‘Süper oynadınız’ diyemeyiz. Zaten iyi oyuncular ama rakip de bizi hiç zorlamadı.Fatih Terim farkıFatih Terim’i kutlamak lazım. Yetenekli bir futbolcu topluluğunun potansiyelini tekrar ortaya çıkardı. Bizim bu grubun Hollanda ile beraber en iyi takım olduğumuzu herkese gösterdi. Bir futbolcunun varolan yeteneklerine antrenörün katkısı çok büyüktür. Ne midir? Varolan yeteneklerini kullanmasına müsaade etmektir. İşte Fatih Hoca da bunu yapıyor. Doğru 11 ve doğru hamleler. Macera da aramıyor. Kısacası Amerika’yı yeniden keşfetmiyor. Fotoğrafa bakıp, yorumunu ona göre yapıyor.Portakal’ı yemeliyizOrta sahamızda M.Topal ve Selçuk maestro gibi oyunun temposunu yükseltiyorlar. İstedikleri anda da bunu düşürüyorlar. Yani kusursuz organizasyon yaptılar. Aslında bu geceye ‘Solakların gecesi’ diyebiliriz. Caner’in ardından da Gökhan Töre’nin pasında kendi takımındaki şanssızlığı yaşamayan Burak golünü attı.Arda'nın sahada olması bile rakibi korkutmaya yetiyor. Ofansif olarak birşeyler yaptı ama bu yeterli değil. Yine de Estonyalılar’ı yıprattı.İşin özetine gelirsek rakibinden fizik, taktik ve kondisyon olarak çok üstündük. Sadece bunun %60’ını ortaya koyarak maçı rahat kazandık.Şimdi Hollanda maçı. Portakal’ı yememiz lazım. Ama çok zor bir final bizi bekliyor. Yenilirsek de üzülmemek lazım. Çünkü Hollanda bizden daha iyi takım. Ama yenersek bizim için müthiş bir şey olur. Neden Portakal’ı yemeyelim. C vitamini iyi gelir bu mevsimde.Vatan
İki bayram bir arada (Osman Şenher)Fatih Terim’in Milli Takımın başındaki üçüncü maçı... Türk insanı Milli Takımımızın varlığını unutmuştu. Ardı ardına Andorra ve Romanya galibiyetleri insanların içindeki kaybolan milli duyguları tekrar uyandırdı. Estonya maçının oynanacağı gün sokaktaki herkes karşılaşmanın saatini biliyordu... Sokakta karşılaştığım insanlar, “bu gece maç ne olur” diye soru sordular... Bu harika bir şey... Keşke Fatih Terim, Milli Takımın başına daha önce getirilseydi.Estonya maçını kazanacağımızı hepimiz tahmin ediyorduk... İçimizde en ufak bir şüphe yoktu... Çünkü artık disiplinli, istekli, hırslı bir Milli Takımımız vardı. Fatih Terim’in oyun mantelitesi de belli... Galatasaray’da olduğu gibi Milli Takımda da bu değişmedi... Önde çift forvetle oynayan bir takım tabii ki gole daha yakın oluyor... Umut ve Burak hocalarının kendilerine olan güvenini sarsmadılar... Takım kendini daha zorlayıp, gol adedini artırabilirdi. Ama öyle tahmin ediyorum ki, ilk golden sonra bütün futbolcular Hollanda maçını düşünmeye başlamışlardır...Salı günü Kurban Bayramı’nın ilk günü... Dilerim o gece Hollanda’yı da yeneriz çifte bayram kutlarız... Ama çok zor bir rakiple oynayacağız... İspanya, Hollanda, Almanya... Bu üç ülkenin takımları dünyanın en iyileri... Bu takımlar karşısında zaman zaman iyi neticeler aldık... Ama Hollanda çok formda... Bizim iki maçta da yenemediğimiz Macaristan’a da elini, kolunu sallayarak 8 gol attılar... Bu takımla nasıl başa çıkılır, nasıl galip gelirsin... Tabii, Fatih Terim bunların hepsini düşünüyordur... Hollanda karşısında galip gelemesek de kesinlikle ne hocayı ne de futbolcuları suçlamaya hakkımız yok... Ama yine de Fatih Terim’in liderliğindeki Milli Takım bir sürpriz yapıp galip gelecekmiş gibi içimde bir his var... Şayet, biz Hollanda’yı yenip Play-Off oynamaya hak kazanırsak rakip kim olursa olsun... İster Portekiz, ister Fransa mutlaka Brezilya vizesini alırız... Yeter ki Hollanda’yı geçelim...Salı günü 75 milyon sabahtan Türk bayraklarını çıkarsınlar, hiç olmazsa o gün Milli Takımımızı güçleri yettiği kadar desteklesinler...Milliyet
Kaldı 1 final (Güntekin Onay)Dünya Kupası şansını sürdürmek için Estonya karşısında önemli olan tek şey vardı, o da bir şekilde kazanmak. Oyun ikinci plandaydı.Grubumuzda sürpriz Hollanda beraberliği dışında kötü sonuçlar alan zayıf Estonya karşısında özellikle ilk yarıda istediğimiz futbolu oynamaktan uzaktık. Akıcı bir pas futbolu oynayamadık. Özellikle sağ kanadı hiç kullanamadık. Caner’in soldan ortasında Umut’un harika kafa golü dışında kayıtlara geçecek üretkenliği ve pozisyon zenginliğini sergileyemedik. Çeşitli bölümlerde pozisyona dönüşmese de rakibimiz Estonya’yı da kalemize getirdik ve cesaretlendirdik.İkinci yarının hemen başında gelen gol ise galibiyet için dev bir adım oldu. İlk 45 dakikanın iki olumsuz ismi, Gökhan Töre ve Burak Yılmaz sahneye çıkarak maçı kopardılar. Töre’nin tek top oynayarak yaptığı asist ve Burak’ın gol vuruşu çok klastı. 2-0’dan sonra Estonya’nın direnci ve inancı azaldı. Milliler daha rahat oynamaya başladı ve 3. gol için fırsatlar yakaladı. Son 10 dakika Hollanda maçını da düşünerek oyunu rölantiye almamız ise doğaldı. Böyle bir deplasmanda yüksek tempo ve göze hoş gelen futbolun ötesinde kazanmak ve hatta 2-3 farklı kazanmak da çok önemliydi.HOLLANDA ASILACAK!Kadıköy'de Hollanda karşısında play-off yolunda büyük bir finale çıkacağız. Ancak unutmamak lazım ki Hollanda bizi yenmeye gelecek. Herkes, ‘Liderlikleri garanti, neden asılsınlar ki’ diye düşünebilir. Ancak işin aslı öyle değil. Çünkü FIFA, ekim ayı klasmanında ilk 7 sırada yer alacak takımların Dünya Kupası’nda ev sahibi Brezilya’yla birlikte seri başı olacağını açıkladı.Hollanda şu an 9. ve 7.’lik için kazanmak zorunda. Tabii bir de Romanya’nın Estonya’yı 5 farkla yenmemesi gerekiyor. Dün gece zaman zaman iyi ancak bütün olarak çok iyi oynamasak da istediğimizi aldık. Hiçbir bölümde disiplinden uzaklaşmadık. Ancak 46. dakika itibarıyla maçın 2-0 olduğunu hesaba katarsak daha farklı bir galibiyet play-off şansımızı perçinleyebilirdi.Vatan
Akıllı oyun (Ersin Düzen)Fatih Terim, bir gün önce “1-0 olsun, bizim olsun” demişti. Felsefesine ters düşse de; Terim’in takımı 1 attı mı, 2’yi, 3’ü fazlasını istese de, bu düşünce, telafisi olmayan maçlarda sizin oyun planınızı değiştirebilir ama istediğinizi daha rahat almanızı sağlayabilir.Dün akşam, ortaya koyduğumuz futbolun şifresi: ‘sabır’. Şuursuz baskıyla arkayı açıkta bırakıp, rakibin tek silahı olan hızlı ataklarına fırsat vermek yerine, belki çok iyi görünmeyen ama oyunun kontrolünü elinde tutan bir Milli Takım izledik. Aynı statta Hollanda’ya 2 gol atan ve 94’te puanı kaptıran Estonya karşısında pozisyon vermedik.GÖKHAN TÖRE SAĞDA AKSADIHep bizim canımız yanacak değil ya, bu kez biz yakaladığımız fırsatları iyi değerlendirdik ve golleri attık. Daha iyisini yapıp, skoru arttırabilir miydik; belki evet. Kötü zeminin etkisiyle, fazlasıyla pas hatalarımız dikkat çekti. Sol kanat işlerken, sağda Gökhan Töre’nin aksadığını gördük. Selçuk İnan oyuna biraz daha ağırlığını koyabilirdi, ama kusurlarımız bir yana disiplinimiz ve arzumuzla akıllıca ve risk almadan oynadık.Dünü geride bıraktık, şimdi Salı’yı düşünme vakti. Önce İmparator inandı, sonra futbolcular. Mucizeye yürüyüşte play-off’a artık milyonlar da inanıyor...Vatan