29.09.2019 - 09:22 | Son Güncellenme:
Maçın ilk onbirleri belli olduğunda bir arkadaşım “Fenerbahçe beş orta saha oyuncusu ile oynuyor... Galatasaray kalesine bile gidemez“ diye mesaj attı... Maç başladı, bir baktık, Fenerbahçe Galatasaray kalesine gidiyor, Galatasaray Fenerbahçe kalesine gelemiyor...Fenerbahçe’nin Galatasaray yarı alanındaki baskılı oyunu 20 dakika sürdü... “AIlah“ dedirtecek bir pozisyon buldu mu, bulamadı... Aklımızda sadece iki Tolga şutu kaldı... Sonraki 20 dakika “sanki bölüşmüşler - kardeş payı“ yapmışlar gibi Galatasaray‘ın oldu... Galatasaray Lemina ile ilk şutu atıp ilk tehlikeyi yaratmak için tam 21 dakika bekledi... Lemina’nın vuruşunda köşeye giden topu kaleci Altay‘ın iyi karşıladığını söylemeliyiz... Sonra bir daha Lemina, ardından Nagatomo ve bunları karşılayan Altay vardı...Fenerbahçe‘de sürekli sallanan ve taraftarına haklı olarak endişe yaşatan iki stoper Zanka ile Jailson, hayrettir neredeyse kusursuz oynadılar... Falcao başta, adeta kimseye adım attırmadılar... Emre’nin maç boyu ortaya koyduğu mücadeleyi saygıyla karşılamak lazım... İkinci yarıda Galatasaray’ın kesin bir üstünlüğü vardı... Ama gol pozisyonu var mıydı derseniz, o da yoktu... Galatasaray savunmasında Luyindama‘nın hakkını teslim edelim... Vedat Muriç ile iyi boğuştu ve hava toplarında kesin bir üstünlük sağladı. Buna rağmen Vedat o kadar haraketli, o kadar gezgindi ki, sarı - kırmızı savunmayı sürekli rahatsız etti. Galatasaray‘ın iki beki Mariano ile Nagatomo da rakip Fenerbahçe olunca, eski maçlarda olduğu gibi rakip ceza alanı çevresinde dolaşıp durmadılar.Bu maçın iyileri azdı. Galatasaray’da çıkana kadar Lemina‘yı, Vedat Muriç ile çok iyi boğuşan Luyindama‘yı beğendim. Feghouli hiç yoktu. Buna rağmen çıkarken “beş karış surat“ yaptı. Ne hakkın var kardeşim surat yapmaya. Falcao için hep aynı şeyi söylüyoruz; büyük golcü ama her maçın kurtarıcısı değil. Hele oyunun çok büyük bir bölümünde istediği, beklediği paslar gelmezse Falcao ne yapacak. Bir yandan getirecek, bir yandan atacak hali yok ya.Galatasaray’da Süper Lig‘in üstünde bir kadro var. Rakibe sahayı dar eden ve adeta “cehenneme“ çeviren son derece tutkulu bir seyirci var... Bütün bunlara rağmen, ligin başından bu yana Galatasaray‘da sanki “tutkulu - coşkulu“ bir futbol yok... Allahaşkına Fenerbahçe maçı sizi koşturmayacaksa, coşturmayacaksa, hangi maçta coşacak, hangi maçta oynayacaksınız. Bu oyun, bu sonuç Fatih Hoca‘ya da artık mesaj olmalı... “Seni uzaktan sevmek“ olmuyor. Tribünde değil, sahanın içinde olmalı... Devre arasında soyunma odasında gerekli motivasyonları, gerekli “Şok”ları yapmalı... Bu ceza maratonu artık bitmeli...Gecenin elbette kazananı yok ama en azından karlı çıkanı var... O da Fenerbahçe. Hatta son saniyede kaleci Muslera‘nın boşa çıktığı topa Max Kruse daha darbeli vurabilse, Fenerbahçe “büyük vurgun“la dönebilirdi... Bu maç şunu gösterdi: Fenerbahçe “gelişme” kaydetmeye, Galatasaray “yerinde saymaya“ devam ediyor...
Aaaa… O da ne? Süper Lig’in dev derbisi için İstiklal Marşı çalınırken, bir de baktık, Fenerbahçe’nin Alman futbolcusu Max Kruse, ulusal marşımızı söylüyor. Ender görülen bir olay. Hagi’nin bizim ulusal marşımızda elini kalbine götürüşünü sevdik de bu hayranlık uyandıracak bir şey. Yanlış görmediysek, teşekkürler Max... Kardeşimizsin!. Seyrantepe’deki maç 1 saatlik didişmeyi geride bırakırken, Belçika’dan “ironik” bir haber gelmez mi? Brugge’de oynayan “zoraki kiralık” golcü Diagne, deplasmanda Mechelen’i 5-0 yendikleri maçta, 57. Dakikada Okere’nin yerine oyuna katılıp iki golle skora katkıda bulunmuş.Derbiye dönersek... Falcao’dan alamadım gözlerimi. Sezon öncesi ve ligin başlamasından sonra uzun, ısrarlı ve de bol masraflı Falcao uğruna ne Diagneler harcadı Galatasaray. Tribünden maçı izleyen Galatasaray taraftarları ne düşündü acaba? Falcao’nun yerine Diagne oynasaydı, razı olurlar mıydı, bilmiyoruz.Doğrusu 103 ülkede, nihayet, naklen yayınlanacağını öğrenerek nihayet ticari bir meta olduğuna sevindiğim maç, aynı başarıyı futbol kalitesiyle sergileyemedi. Bunda her iki takımın üzerindeki bilindik baskıların rolü de vardır elbet. Ancak usta futbolcular, iyi hazırlanmış oyuncular, takım oyunu içinde bu baskıları sıfırlayabilirlerdi, olmadı!Dört oyuncuya dikkat ettim dün: Belhanda, Falcao ve Emre, Muriqi...Emre sahanın en tecrübelisi, en ustası ve en yaşlısıydı. Maskeli Belhanda da en Faslı’sı. Yaşlı Emre ustalığı ve özgül ağırlığıyla takımını yönetirken, Maskeli Süvari Belhanda beklenenin üzerinde koştu. Çok istekliydi ama oyunun pozisyon üretimine ve kurgusuna katkıda bulunamadı. Muriqi özellikle ilk yarıda beş kez hücum etkinliğinin baş aktörüydü. Bunlardan ikisi net gol pozisyonuydu. Kosovalı futbolcu, koşuları, ikili mücadelelerdeki fiziksel üstünlüğü ve iki rakip stoper Luyindama, Marcao üzerindeki ezici baskısıyla kendinden bekleneni veriyordu. Bazen golcülerin pozisyona girmesi kadar yeterince olmasa da topu ayağında tutması ve baskı kurması da önemlidir. Bu anlamda Muriqi iyi not aldı. Falcao ise, İspanya’dan (Atletico Madrid), Monaco’dan, hatta Manchester United ve Porto’dan tanıdığımız o büyük golcü kratında değildi. Oyuna da katılamadı. Umarım hayal kırıklığına dönmeden eski kimliğine kavuşur. Yine de Arap Ligi’deki Gomis’le Belçika’daki Diagne’yi izlemekten uzak kalmamalı.İki takımda da saygıyı en çok hak eden oyuncular Galatasaraylı Nzonzi ve Fenerbahçeli Gustavo’ydu. Gösterişsiz, sade ve sakin oyunlarıyla takdir edilmeleri gerekir.Golsüz maçta golcüleri yorumlarken kalecileri unutmayalım. Altay en az iki gol kurtardı. Muslera da kendine yakışır bir maç çıkardı.Peki Cüneyt Çakır? Geçiniz, onun düdüğünden ekmek çıkmaz!
Fatih Terim sezon başında ‘Benim de çok büyük hayallerim var’ dedi. Bu hayallerin neler olduğunu az çok hepimiz biliyoruz. İyi transferler de yapıldı. Her zaman söylüyorum bu kadro Türkiye üstü bir kadro. Ama bu yıldızların oynadığı futbol, Galatasaray’ı hedeflerine zor ulaştırır. Her şeyden önce maça 50 bin taraftar gelmiş ve futbolcular bu taraftarı coşturacak futbolu oynayamıyor. Tribündekiler tedirgin.Falcao adında dünyanın en büyük golcülerinden bir tanesini alıyorsun. Bu çocuğu topla buluşturamazsan ne yapabilir? Dün gece Fenerbahçe karşısında bir tek gol pozisyonuna girdi, harika bir vuruş yaptı, o da gol oldu ancak pozisyon ofsayttı. 90 dakika içerisinde Kolombiyalı forvetten verim almak istiyorsan, en az 15 kere topla buluşturacaksın.Defans tedirgin. Marcao olsun Luyindama olsun kendilerine olan güvenlerini kaybetmişler ve çok hata yapıyorlar. Her an takımlarına gol yedirebilirler. Dün de bu hatalarına devam ettiler. Önlerinde oynayan Nzonzi sahaya ofansif gücünü koyamıyor. Bu da defansa olan güvensizlikten kaynaklanıyor. Feghouli için ‘Bu maçın yıldızı olur’ diyorduk. Hiç kusura bakmasın sahada sadece dolaşıyor. Takımına en ufak bir katkısı yok.Benim hiç anlayamadığım bir şey var... Sarı-kırmızılılar geçen sezon kanatlardan en az 25 orta yapıyordu. Bu sezon o ortalar gelmiyor. Gelse de çok etkisiz. Babel iyi futbolcu ama oynadığı oyun takımına yetmez. Bir kere fizik olarak çok gel git yaşıyor. Belhanda çok koştu. Sakatlıktan yeni çıkmasına rağmen, hep gayretliydi ama o da final pası veremedi. Sahaya koyduğu mücadeleye saygı duyuyorum ama yetenekleri maça damga vurmalıydı.Orta sahanın temposu yetersiz kalıyor. Rakip kim olursa olsun, bu bölgede zaman zaman üstünlük sağlıyorlar. Geçen sezon Fernando ve Ndiaye’nin rakibe yaptığı baskıyı yapamıyorlar. Nagatomo çok pas hatası yapmaya başladı, bunun da sebebi yorgunluk. Mariano’nun o öldürücü ortaları, pasları, şutları hiçbiri yok. Lemina sahada kaldığı sürece çok gayretliydi. Fenerbahçe kalesine tehlikeli şutlar çekti. Bunların ikisini kaleci Altay direk dibinde kurtardı. Çok kaliteli bir futbolcu ama şu an için Cim Bom’a daha fazlası lazım.Sonuçta Galatasaray, galibiyeti kendi sahasında oynama avantajıyla daha çok istedi. Zaman zaman fırsatlar da yakaladı. Ama tabii ki beklentilere karşılık veremedi. Fenerbahçe fazla baskı görmeden bir puanı rakibinden kaptı.
Çeyrek porsiyon pozisyonların tatsız tuzsuz derbisinde Fenerbahçe dilediğini aldı, Galatasaray yenilmedi ve amacına ulaştı!Evet... Kurbağa gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanırmış, bu da bizim “yerküre derbimiz” işte... Kısır, temposuz, golsüz, mücadelesi düşük, pozisyonları “mış” gibi. Ama “kime yaradı” derseniz, Galatasaray’a değil tabi. Kötünün iyisi ilk devre üç perdeydi...Maçın başlama düdüğü ile herkes Galatasaray’ın önde baskı kurmasını beklerken, topu yükseltip buna izin vermeyen bir Fenerbahçe vardı sahada. Kanatlardaki Tolga ve Ozan savunmadaki Dirar ve Jailson ile orta saha zengini kurgulanmış Fenerbahçe, işi sağlama alma planını uygulayan, hatta pozisyon yakalayan taraftı. Fenerbahçe’nin bu üstünlüğünde en büyük unsur Galatasaray’ın adeta rakipten korkarak başlamasıydı oyuna. Sezona başladığı kadar tutuktu en azından. Doksan dakika elli bin seyircisine ninni söyledi. Fatih Terim’in cezasından yakınanlar Galatasaray’ın halini buna bağlayabilir... Kenarda olsa itebilirdi Galatasaray’ı diyebilir. Ama sorun cezada değil takımın zihninde belli ki. Terim itse, hızlanacağına düşerdi Galatasaray... Nagatomo ve Mariano bindirme bile yapamadılar doğru dürüst; bu nasıl 4-1-4-1’se...İlk devrenin ikinci perdesinde orta alanda top kayıpları eşitlendiğinde oyuna koyulan ağırlığın da eşitlendiği dakikalar geldi. Ardından Galatasaray’ın göstermelik baskısı arttı ama sonuçlandırılamayan bir baskı. Taktik, topu öne çıkan Fenerbahçe’nin arkasına göndermekti. Yani baskın atak. Artık savunmadan pasla çıkıyor, yakın oynuyordu Galatasaray. Belhanda ve Feghouli katkısı Fenerbahçe savunmasını hataya zorluyordu ki, o savunma hataya çok müsaitti. Çünkü Ersun Yanal üç stoperi yedek kulübesine oturtmuş, tüm riskleri üstlenerek Jailson’u düzgün çıkış için stopere koymuştu ama Fenerbahçe ilk devreyi çıkarken kaptırdığı toplardan yaşadığı tehlikelerle bitirdi. Neyse ki, Falcao yok gibiydi, Babel’e ise Altay geçit vermedi. İlk yarının en iyi adamı Lemina’ya karşın, Falcao’yu kullanamayan, ona top ulaştıramayan Galatasaray nasıl gol atacaktı ki? Maçın ikinci yarısı ilk yarıyı bile aratan düzeydeydi. İlk devreyi öndeki hakimiyetini kaybederek kapatan, Muriç’in yalnızlığını gören Ersun Yanal ikinci yarıya sağ kanata Deniz’i koyarak başladı. Takımın jokerine dönen Ozan Babel’in iyice hırpalamaya başladığı sakatlıktan yeni çıkmış Isla’nın yerine yine sağbeke geçti.Sanki maçın ilk dakikaları gibi... Fenerbahçe önde baskıya, Galatasaray savunma arkasına top göndermeye geri döndü. Zaman zaman Fenerbahçe forveti ile orta saha arası açıldığında işe yarayan bir taktikti bu. İşe yaramadıysa Galatasaray’ın hızının, fiziğinin, psikolojisinin yetersizliğindendi. Her iki taraf da orta sahayı hızlı geçerken Galatasaray gol için çareyi Lemina’yı çıkarıp son haftaların başarılı futbolcusu Ömer’i oyuna almakta aradı. Bu hamle Galatasaray’ın oyunu geride kabul etmesi anlamına geliyordu adeta. Ömer kötü oynayınca, neredeyse maçı kaybetmek anlamına gelecekti. Zaten Galatasaray savunmasına sarı kartlar da bu dakikadan sonra başladı. Ardından sezona kötü başlama geleneğini sürdüren Feghouli yerine Emre Mor oyuna katıldı. Belki Emre kurtarabilirdi tribünleri uykudan!.. Çalım ustası Emre Mor, topu paylaşması için uyarılmış olarak çıktığı maçta çok tehlikeli olabilecek fırsatı ezerek başladı oyuna, öyle de devam etti.Maç golü atan kazanır durumuna geldiği son on dakikada üstün olan Fenerbahçe’ydi. Asla müthiş olmadı ama isteği belliydi. Gücü yetmese de havası şampiyonluk kovalayan takım gibiydi Fenerbahçe’nin. Hiçbiri Galatasaray için söylenemezdi bu tespitlerin.Doğal afet diyebiliriz bu derbiye... Selden kütük kapan ise Fenerbahçe! Maçın son dakikaları ve uzatmaları adam değiştirmekle geçti ve maç başladığı gibi bitti. Etkileri Galatasaray için olumsuz, Fenerbahçe için pozitif sayılabilir. İhale mi? “Yoktum” falan diyemez; adres Fatih Terim’dir.
İkinci yarıda pek bir şey olmadı. Son saniyede Kruse’nin kötü kafası. Ofsayt olduğu için geçerli olmayan Falcao’nun şahane şutu. Bir penaltı tartışması. İlk yarının vaat ettiklerinin dışında bir oyundu. Sahadaki birkaç istisna dışında bir kazaya gelmeyelim kafası vardı daha çok. İlk yarı ise denediler. Fenerbahçe geniş alanda önde oyun kurdurmak istemedi. Rakibin savunma zaaflarını kaşıdı. Ozan sağ önde Emre’den gelecek ters uzun topları Nagatomo’ya karşı boy avantajıyla indirmek ve oradaki bakıya yadım etmek için sahaydı. Tolga da Tudor’un planıyla. İki şansı da Fenerbahçe yakaladı ancak kaliteli son pas/vuruş çıkmadı.Garip şekilde soldan geldilerOnun dışında Kruse’nin arkadaşlarını gördüğü kalitede arkadaşları tarafından görülmeyişi eksik kaldı. 20’den sonra Altay baskı karşısında uzun vurmaya başladı ama 2. topları arkadaşları hiç alamadı. Galatasaray da orta sahayı aldı. Ancak garip bir şekilde sadece soldan geldiler. Öyle ki Babel topu aldığında Nagatomo kanat gibi değil hücum oyuncusu gibi merkezden girdi ceza sahasına. Lemina’yla iki Nagatomo ile 1 şansı Altay engelledi. Devre sonuna doğru Fenerbahçe oyunu dengeledi.. Ve maç böylece 45’de bitti.Gecenin sorusu Kruse’nin Milli Marşı söylemesi... Daum’unki çok samimi gelmiyordu, onunki doğal geldi. Hoşuma gitti. Öte yandan Almanlar’ın hoşuna gider mi? Ozan Kabak söylese hoşunuza gider mi? Sorular sorular.Maçın starı Bir yıldız performansı yok. Ancak işini en iyi yapan herhalde ‘Altay’dı. 3 pozisyonda sağlam durdu. Mükemmel gidiyor. Son döneme memleketten çıkan çokça iyi kalecinin en hızlı yükselenlerinden biri O. Doğal bir şekilde kaleyi aldı. Tartışmaya gerek yok.Maçın olayı 2. yarıda birkaç istisna dışında herkes, ‘Aman şu maç bitsin’ der gibiydi. İlk yarıdaki mücadelenin ışığında devametmediler. TSYD Kupası’nı, ‘Daha sezon başlamadan ezeli rakibe maç kaybedip eleştiri yemeyelim’ diye oynamaktan vazgeçmişlerdi. Yakında, ‘Derbi oynanmasın’ da diyebilirler. Pek olmadı.Kısa mesaj Lemina’da bir kıpırdanma var. Luiz Gustavo ise topu ayağında tutma konusunda büyük sıkıntı çekti. Emre’ye yardımcı olamadı. Yapabilse konuk ekip lehine denge bozulabilirdi.
Bunun adı derbi değil, dertbi! İnanılır gibi değil. 15 gündür Türkiye, G.Saray-F. Bahçe derbisiyle yatıp kalktı. İki hoca birbirinden korktu, futbolcular birbirinden korktu, hakem maçtan korktu. Oyunu doğradı, doğradı, doğradı… Rosto gibi yaptı! Oyunun içine etti. İki takım arada bir hareketlenecek gibi oldu, orada oyunu durduran hakem oldu.Şöyle söyleyeyim; hakemin VAR'a gitmesi, konuşmalar, değişiklikler ile karşılaşmanın ilk yarısının 55, ikinci yarısının 65 dakika oynanması lazım. Hani biraz sallıyorum ama emin olun ona yaklaşık olması lazım.Efendim bu 'dünya derbisi'ymiş.Bırakın arkadaşlar ya! Dünya derbisi böyle olur muymuş? İnsan biraz futbol oynar ya! Türkiye'de oynanan futbol maalesef bu.Yalnız, bir de olaya Cüneyt Çakır açısından bakalım… İki takım çıkmış, bir halt oynamıyorlar. Devamlı birbirlerinin üzerine oynayan, futbolu düşünmeyen, oyunu koparacak girişimlerde bulunmayan oyuncular… Ben de Cüneyt Çakır'ım diyelim. Diyorum ki "Şu maçı biraz oynatayım, gaza bastırayım. Ufak tefek faulleri çalmayayım" falan… Bu sefer de olay Cüneyt Çakır'ın üstüne yıkılacaktı. Ne yaptı Cüneyt?"Zaten iki taraf da rezalet oynuyor.Ben de oyunu keserim, takımların da istediği olur ben de yara almam" diye düşündü herhalde.Yalnız şunu altını çizerek söylüyorum; Cüneyt Çakır'ı Babel'in kolu kurtardı. Net penaltı pozisyonunda çalmadı, korner verdi.Aslında pozisyon korner bile değil, auttu. Çünkü Galatasaraylı oyuncu darbeyi yiyince sağ ayağıyla topa terso vurdu, yani vuramadı.İnanın maçta yazılacak bir şey yok.İki takımdan da "Şu oyuncu iyiydi " diyebilecek adamı düşünüyorum, bulamıyorum. Peki kötüler var mı?Var… Onlar da arada kaynadılar.G.Saray'ın stoperleri için ne yazsak az. Onlar bildiklerini okuyorlar. Falcao yalnızları oynuyor.Babel iyi niyetle geriye geliyor, ama sonra ileri gidemiyor . Feghouli ile Mariano hiç yoklar. Belhanda hırslı başladı, yardım gelmeyince tek kaldı, bir de yüzünde maske vardı.Emre 90 dakika oynadı, hırsına bravo! Ama zaman zaman oyundan bariz düştüğü belli. Bu tip maçlarda Yanal'ın onu en sonda oyundan alacağını düşünüyorum. Çünkü takımı bir teknik direktör gibi içeriden idare ediyor. 39 yaşındaki Emre, Türkiye'deki bu futbol anlayışına göre 69 yaşına kadar oynayabilir.Yayıncı kuruluş zaten maç özetlerini vermiyor. Millet kahve köşelerinde, leş gibi sigara içilen yerlerde, restoranlarda, yine sigara içilen içkili mekanlarda tonla para vererek soyuluyorlar.Parası olan dekoder alıyor, parası olmayan zavallılar hiçbir görüntüyü göremiyorlar. Bunların büyük bölümü de Türkiye'de yaşayan çocuklar. Neyi saklayarak tezgahın altına sokarak bu futbolu sevdirebilirsiniz. Haklılar, dağdan geldiler bağdakini kovuyorlar.Yukarıdakiler de uyuyorlar.Neymiş, futbol ilerleyecekmiş.Yürüyün gidin ya!.
Galatasaray’da Seri yerine Lemina tercihi ile Ozan ve Tolga’nın orta saha kenarlarında olduğu Fenerbahçe’nin oyun düzeni bir araya gelince ilk yarıda “sıkışık futbol” oynanacağı aşikârdı. Eşit ağırlıklı bir ilk yarı izledik: İlk 20’de Fenerbahçe göreceli bir üstünlük kurarken 25-45 arası Galatasaray ağırlığını koymaya çalıştı. 2. yarıdaki oyun ilk yarıdakini bile arattı. Tempo bir türlü yükselmedi. Biz Türk olduğumuz için izledik ama misal Falcao’yu izlemek isteyen Kolombiyalılar ve Gustavo’ya sebep maça bakan Brezilyalılar “Alman sanat filmleri daha tempoludur” demişler midir? Ligin en çok reyting alan maçı böyleyken biz bu ligin adına ister süper ister über diyelim, dünyadan ne kadar alıcı bulabiliriz ki? Fenerbahçe’ye 1 puan yarıyor ama ev sahibi Galatasaray’ın puan farkını kapamak için daha fazla risk alması gerekmez miydi?Gecenin sorusuDün geceki oyun Galatasaray- Fenerbahçe arasında değil de Manchester City- Liverpool arasında oynansaydı, kanalı değiştirmez miydiniz?Maçın starıArma, forma aşkına maçı sabırla izleyen taraftarlar ve ekmek parası icabı yazmak, yorumlamak için takip eden bizler maçın gerçek yıldızlarıyız.Maçın olayı52’de VAR incelemesi için maç durduğunda diğer ekranda açık olan Everton-Manchester City maçında aynı süre zarfında bir gol oldu, bir topu kaleci çizgiden çıkardı, iki tane de net pozisyon yaşandı! Bu kadar yavaş VAR kullanımı ancak FIFA 95 oyununda olabilirdi, neyse ki yoktu!Kısa mesajTürkiye’de Süper Lig yerine E-Spor ile daha çok ilgilenen gençlere kızmayın, onlarla empati kurmaya çalışın. Misal ben çocukken Rıdvan-Prekazi’lerin gençken Hagi-Alex’lerin hatıra mirasına halen sabırla izlemeye devam ediyorum.
Misli kod: CANLI BAHİS, Misli.com'da başladı! Maç listesini görmek için buraya tıklayın!