04.03.2013 - 08:08 | Son Güncellenme:
Fenerbahçe’nin şampiyonluğu bıraktığı, Beşiktaş’ın ise umutlarını biraz daha ileriye taşıdığı bir maçtı. Uzatma dakikalarındaki golün sevinci, BJK İnönü Stadı’nı yıktı geçirdi. Maçta öylesine git geller yaşandı ki, iki takım için de, kazanmak ile kaybetmek arasındaki ince çizgi, soğan zarı kıvamındaydı. Maçın hakkı beraberlik denebilirdi ama o da Galatasaray’ın kazanması olacaktı. İkinci yarının başlangıcıyla yine bir o yana, bir bu yana savrulan oyunda Samet Aybaba’ya da oyuncu değişimlerinden dolayı hakkını vermek gerek.Mete Kalkavan için, mutlaka “Golü verdi, vermedi” tartışması olacak, genç hakem sorgulanacak. Ancak Kalkavan’ın o pozisyonda yardımcısından kuvvet bulduğunu ve ilk kez bir derbide yer aldığını da unutmamak gerek.
Maçın hocalarına da futbolcularına da haksızlık etmeyelim... Beşiktaş da Fenerbahçe de beraberlik için değil, kazanmak için oynadılar... Denk başlayan maçın skor tabelasını bozmak için elerinden geleni yaptılar. İki takım da öne geçip yakalanmanın sıkıntısını yaşadı. İki takım da geride kalıp denkliği sağlamanın peşine düştü ve başardı.İnönü’deki (belki de) son derbi, konuk takımın meydan okumasıyla başladı. Aykut Kocaman’ın ekibi, etkinlik alanı olarak sağ kanadı seçmişti. O kanatta sergilenen gösterinin adı “Gökhan versus Gökhan” oldu. Fenerbahçe’nin hücumcu beki, Dirk Kuyt’la öylesine güzel bir işbirliği gerçekleştirdi ki, Beşiktaş’ın sol kanadındaki savunmacı Gökhan da, onun önündeki Olcay da hemen her ikili mücadelede yenik düştüler, rakiplerini seyrettiler.Fenerbahçe, hem Emre ve Cristian’ın desteğiyle merkezden yükleniyor, hem sağdan çullanıyor, hem de Musa Sow ve Pierre Webo ile sık sık yer değiştirerek, iki stoper Sivok ve Ersan’ı tedirgin ederek oyun üstünlüğünü elinde tutmaya başladı. Musa Sow’la Emre’nin korneri sonrası kazandıkları gol, Beşiktaş’ın savunma organizasyonunda bitmeyen sıkıntısını gösteren çok önemli bir örnekti.O gol, Beşiktaş için bir “çalar saat” etkisiyle takımı uyandırdı. Daha istekle, daha coşkuyla, daha inatla oynamaya başladılar. Maestro Fernandes de maçın en önemli teknisyeniydi... Duran topoları ustalıkla kullandı. Topu ayağında tutabilen, faul kazandıran, koşan arkadaşlarına aynı zamanda akıl da katan lider olarak öne çıktı. Portekizli’nin kullandığı ceza vuruşunda Kuyt’la Sivok arasında paylaşılamayan top Beşiktaş’a golü getirdi. Holosko’nun Niang’ın attığı golde kafayla yaptığı asisti alkışlamak gerek! Beşiktaş, oyunu kontrol altına almaya ve savunma organizasyonunu pekiştirerek avantajını sürdürmeye niyetlenirken, iki dakika sonra yine Sow’a takıldı... Samet Hoca, takımına coşku verirken, dayanışma duygusunu zirveye çıkarıp tempoyla rakiplerine yüklenirken, savunma disiplini konusunda neden bu kadar çaresiz kalıyor, anlamakta zor.Maçın 2-2’ye kilitlendiğini umanlar ve kabul edenler, uzatmalarda unutulmaz bir golle günün büyük gösterisine tanık oldular. Niang’ın Olcay Şahan’a verdiği pas (ya da yaptığı muhteşem asist) güne de tarihe de damgasını vurdu. Son derbide ilk derbi zaferi... Tebrikler Samet Hoca!
Belki İnönü’deki son derbi gösterişli değildi, ama sahadaki 28 adamın gönlü Dolmabahçe’ye cılız vedaya elvermediEski İnönü’ye aslında daha gösterişli bir veda derbisi yakışırdı: Derbi tarihinin yıldızlarının davetli olduğu, Dolmabahçe’deki yarım yüzyılın bir film şeridi gibi temsilinin sahnelendiği bir veda... Belki İnönü’deki son derbi bu manada gösterişli değildi, ama sahadaki 28 adamın gönlü Dolmabahçe’ye cılız bir vedaya elvermedi. Yorgun çimlerin üstüne terlerinin son damlasına kadar döktüler, kazanmayı istediler; bolca pozisyon ürettiler, bolca açık verdiler. Dün akşam saat 21’de Dolmabahçe’den ayrılan 20 küsür bin kişinin yüzünde hüzünlü bir gülümseme vardı eminim.Eski İnönü’deki son derbi çok hareketliydi, ama esas hareket, top dururken yaşandı: Sezon başından beri duran toplarda defansif zafiyet gösteren her iki takım bu maçı da boş geçmediler. Fenerbahçe uzun mesafeli frikiklerde geriye kaçmanın bedelini ödüyor, Beşiktaş’sa alan savunması icadının... Duran topta alan savunmasının dünyada en fazla benimsendiği ülke herhalde Türkiye olsa gerek! Ligdeki birçok hoca da, milli koç Avcı da yeryüzünde az örneği olan alan savunmasını uygulamaya bayılıyorlar ve hepsi de ağır bedeller ödüyorlar! Çünkü alan savunmasında sadece bir adamdan değil, bir alandan sorumlusunuz; çevre kontrolünü gerçekleştirebilmek ve etrafınızla uyum sağlayabilmek için grubun bir arada daha fazla oynamış olması gerek. Üstelik siz alanınızı beklerken geriden koşarak gelen hücumcunun momentumu fazla olduğu için hep daha kuvvetli ve daha yüksekte oluyor. Dün Beşiktaş birinciyi böyle yedi, gol iptal oldu. İkinciyi de öyle yedi ve aynen Kasımpaşalı Özer’den yedikleri goldeki gibi rakipler bomboş pozisyonda defalarca topa vururken Beşiktaşlılar kimsesiz alanlarını savunuyorlardı!Feda sezonunun simgesi olan futbolcuOyunun hareketli bölümündeyse ilk 25’te Fenerbahçe, son 25’te Beşiktaş istediklerini daha fazla sahaya yansıtan taraftılar. Fenerbahçe’de Sow sol açığa geçtiğinden beri daha fazla pozisyona giriyordu, dün bunun karşılığını iki golle aldı. Zira Fenerbahçe üç forvetli değil, üç santrforlu gibi; sol açık Sow ilk golü sağdan, ikinciyi göbekten attı. Bate maçındaki penaltı da Trabzon maçındaki gol de sağdan gelmişti. Beşiktaş’ın son 25’teki anahtarı ise sahadaki yetenek dozunu artıran Oğuzhan’la yürekli Emre idi. 700 bine İBB’ye gitmeyip iki bin maaşla Beşiktaş’ta kalan Emre, bu FEDA sezonunun simgesi benim için. Sivas karşısında özgüvenini geri kazanan Niang da büyük maçta devreye girip büyük oyuncu olduğunu gösterdi. Zira büyük maçları, büyük oyuncular kazanır hep...
Futbol böyle bir oyun, hep favoriler kazanmıyor! Doksan dakika süreyle topu iyi kullanabilir, hücuma çok adamla çıkabilir, pozisyonlar üretebilir, attığınız kadar da kaçırabilirsiniz. İyi oynamak bazen yeterli olmuyor. Yani Fenerbahçe gibi!İnönü’deki son derbiyi favori değil, tam tersi hiç kimsenin şans tanımadığı Beşiktaş kazanırken, zirveyi kovalama adına müthiş bir avantaj da yakaladı. Kuşkusuz bu galibiyette tribünleri ilk kez tıklım tıklım dolduran taraftarın da katkısı büyüktü. Peki, kardeşim daha önce nerelerdeydiniz? Niye onca haftalar bu takımı yalnız, kaderiyle başbaşa bıraktınız? Derbi olunca mı, aklınıza Beşiktaş geliyor?Evet, Kartal, geriye düştüğü derbide, güçlü ve de bol alternatifli kramponlara sahip Fenerbahçe karşısında asla pes etmedi, kazanmak adına müthiş bir onur mücadelesi verdi.McGregor, Sivas’taki başarısından uzak bir performans ortaya koydu, zaman zaman inanılmaz hatalar da yapmadı değil. Savunmanın sakar oyuncularından Ersan’ı dünkü mücadelesiyle çok beğendim. Aferin Olcay’a... Kedi olalı nihayet bir fare tuttu. Attığı galibiyet golüyle, İnönü’deki son derbide tarihe geçti. Niang’ın varlığını nihayet attığı kritik golde hissetik... Ama hâlâ formsuz ve de güçsüz. İnşallah formuna çabuk kavuşur, çünkü Kartal’ın ona kalan haftalarda müthiş gereksinimi var. Maçın adamı, bizce Fernandes’dir. Yeniden eski günlerine döndü, Kartal’ı derbide ayağa kaldırdı.Efendim, gelelim hakem üçlüsüne... Vay MHK’nin haline vay! Yahu kardeşim elinizde hakem mi kalmadı da, bu maça Mete Kalkavan’ı verdiniz? Ateşle oynamaya bayılıyorsunuz! Yorumculara yine malzeme olacaksınız, hafta boyunca! İlk yarıya bakın, Mete Kalkavan’ın çıkardığı kartlara lafımız yok. Ne var ki, Sow’un Ersan’la ilk yarıda girdiği bir pozisyon var, o pozisyonda Kalkavan, Ersan’a faul yaptığı gerekçesiyle oyunu durdurdu. Hayır, bizce o pozisyonda faul yoktu,bu bir... İkincisi Webo’nun attığı ancak sayılmayan buz gibi bir golü var! O pozisyonda Mustafa Emre Eyisoy’un kaldırdığı ofsayt bayrağı tecrübesine asla yakışmadı.
İnönü’deki son derbide uzun süredir özlediğimiz bir futbol gecesine tanıklık ettik. Sow’un golüne kadar öyle bir Fenerbahçe izledik ki, ister istemez “bu maçın sonucu belli” dedik. Gökhan Süzen’in kanadını yerle bir eden, müthiş bir iştah ve arzu ile rakibinin üzerine giden sarı-lacivertliler skor avantajı ile tam da aradığı ortamı bulmasına rağmen direksiyonu aniden Kartal’a bıraktı. Bunda Sow’un sol kanattaki yetersizliği, Meireles ve Cristian’ın isteksizliği, Webo’nun beceriksizliği önemli etkenlerdi. Ve sahada giderek iki yıldız parlamaya başladı; Olcay ve Fernandes...Portekizli’den başlayalım; futbol bilgisini, becerisini surat asmadan, kendini kasmadan sundu... Uzun süredir böyle oynamıyordu, nihayet çorbada onun da tuzu oldu. Çizgiden top çıkaran, sahada iki kişilik koşan, oyunun her dakikası boğuşan Olcay da son saniye golü ile tarihe geçmeyi hak etmişti doğrusu...Sonuçta Aykut Kocaman tüm iyi niyetine rağmen kulübede çok hata yapıyor, Samet Aybaba ise imkanlar elverdiğince bu ligin içinde olmaya çalışıyor... İki takım arasındaki uçuruma baktığımızda fazla yoruma da gerek yok galiba...
Demek bu işi beceremiyorlar? Kimler mi? Futbolcu alışverişini dün Fenerbahçe’ye bir gol atıp birinin de pasını veren Senegalli Niang’ı kaçıranlar...Karışık bir cümle oldu, ama Fenerbahçe’nin her işi karışık olduğu için bu nasıl cümle diyemezsiniz...Adam gelmiş Fenerbahçe’de oynamış, sonra dönmüş, serbest kalmış. Fenerbahçeliler “Alalım mı ?” demeden Beşiktaşlılar kapıvermişler.Sonuç ortada...Elbette gol atması ya da attırması önemliydi. Ama bir hareketi vardı ki!Neredeyse eski kulübü Fenerbahçe’ye gol attıktan sonra gidip eski takım arkadaşlarından özür dileyecekti.İşte “terbiye” buydu.Bazıları golden sonra deli danalar gibi koşar, hareketleri ile “Ne haber?” diye hatır sorar!!!Niang spor terbiyesini almış biriydi. Aslına bakarsanız dün geceki Beşiktaş-Fenerbahçe maçı terbiyeli bir maçtı. Tekme, yumruk yoktu. Belki de küfür...Görüldüğü kadar tribünler de bu terbiyeye uymuşlardı. Ömür ne çabuk geçmiş. İnönü’nün ilk Beşiktaş maçını hatırlıyoruz. “Süleyman abi” gol atmıştı.İnönü şimdi tarih oldu.Sahadaki çimlerde herkesin hakkı vardı.Fenerbahçeli’sinden Beykozlu’suna, Karagümrüklü’süne kadar...
Maçın özeti şuydu. Bir tarafta 11 kişilik Fenerbahçe vardı öte tarafta Fernandes...Aldı, verdi, koştu, vurdu. Her topta o vardı, her atak onula başladı. Dört kişilik oynadı.Mükemmeldi.Aslında kötülerin maçını izledik. Beşiktaş iyi değildi. Hele ilk yarının başında sahada yok gibiydi.Fenerbahçe rahat rahat geliyor, Emre’yle çıkıyor, Kuyt’la yaklaşıyor, Sow ile Webo kaleyi yokluyor, Beşiktaş defansı olan biteni seyrediyordu.Beşiktaş’ın orta sahası tek bir hamle yapmıyordu.Yapamıyordu. Hele sol taraf... Koridor olmuştu.Bu durumu gole kadar herkes seyretti..’Beşiktaş’ın yapacak bir şeyi yoktu. Gücü bu kadardı.***Fenerbahçe biraz top oynasa, oyunu biraz hızlandırabilse tarihi fark olması işten bile değildi. Fener’de bunu beceremedi.Ters bir top, beklenmedik gol maçın kaderini değiştirdi.Durum 1-1 olunca sahneye Fernandes çıktı. Sadece oynamadı, oynattı da... Fernandes oynayınca yanındakiler de gaza gelmiş olacaklar ki, onlar da ufaktan top çevirmeye başladılar.Maçın ilk dakikasında orta sahayı teslim alan Fenerbahçe geri vermek zorunda kaldı. Top hakimiyeti Beşiktaş’a geçti.Maçta denge sağlandı.Sadece denge sağlanmadı, Beşiktaş’a moral de geldi. 60 dakika gol yememeyi düşünen takım gol atmayı düşünme başladı. Oğuzhan’ın girmesiyle işler yoluna girdi.***Haksızlık etmeyelim. Maçın son çeyreğinde Fenerbahçe’de gol aradı. Zaten ne olduysa bu arayış sırasında oldu. Maçın son saniyeleri oynanıyordu, Niang Olcay’a öyle bir top attı ki, al futbol okullarında pas nasıl verilir diye göster.Olcay’da o pasın hakkını verdi.Hakem iki düdük çaldı. Gol düdüğü, maçın bitiş düdüğü...Santra mı?Yeni statta...
Bu sezon hiçbir derbi maçını kazanamayan Beşiktaş, nihayet şeytanın bacağını kırdı ve İnönü’de oynadığı son derbide F.Bahçe’yi 3-2 yenerek, adeta “Sonuna kadar zirveden kopmayacağım” dedi. Beşiktaş kendi sahası ve seyircisi önünde oynuyordu. Herkesin beklentisi maç başlar başlamaz Beşiktaş’ın F.Bahçe kalesini abluka altına alacağıydı ama tam tersi oldu. İlk 30 dakikada sahanın her yerinde F.Bahçe vardı.Beşiktaş kalesinde 2-3 pozisyon buldular. Bunun en büyük nedeni Beşiktaş orta sahasının kazandığı tüm topları hatalı kullanmasıydı. Beşiktaş’ın F.Bahçe kalesine giderken yaptığı hatalar, kendi kalesine pozisyon olarak döndü ve Beşiktaş yine klasik bir golünü yedi.Köşe vuruşunda Egemen aşırdı, Sow topu ağları yolladı. Şimdi sormak lazım; Başta Gökhan olmak üzere orada hiç mi Beşiktaşlı olmaz. Beşiktaş golü yedikten sonra maç daha dengeli hale geldi ve Beşiktaş Fernandes’in serbest vuruşunda Kuyt’a çarpan topla durum 1-1’e geldi.İkinci 45 dakikada roller tamamen değişmişti. Beşiktaş oyunuyor, bastırıyor ve gol arıyordu. O ana kadar ortalarda gözükmeyen Niang çok teknik bir vuruşla durumu 2-1 yaptı. Ama bu gol Beşiktaş’ı daha da hırslandırdı. Ama golü F.Bahçe buldu. Yine kanattan bir orta ve Sivok’un üstünden Sow çok iyi yükseldi ve McGregor’a rağmen durumu 2-2 yaptı.YANLIŞ DÜDÜKLERMaç böyle bitecek derken hep uzatmalarda gol yiyen Beşiktaş, 3 pasta F.Bahçe kalesine indi ve Olcay 3 puanı getiren golü attı. Olcay dün kader adamıydı. Attığı golün dışında maç 1-1’ken kale içinden 1 top çıkardı ve maça imzasını attı.Maçın hakemi Mete Kalkavan ilk kez bir derbi yönetti. Maçın genelinde her 2 takıma yapılan faullerde yanlış düdükler çaldı. Maç 0-0’ken Sow’un attığı golde ofsayt yoktu. Burada Mete Kalkavan’ı değil 2. yan hakem Kemal Yılmaz’ın görmesi gereken bir pozisyondu. Kısacası derbilerde kazanamayan Beşiktaş, bir kazandı, pir kazandı.
İlk yarıda, içinde iki ayrı hikayeyi barındıran bir derbi izledik. F.Bahçe sakin, özgüveni müthiş, ayağa pas yapan 1. sınıf takım görüntüsündeydi. 25 dakika boyunca Beşiktaş’a top göstermediler. Siyah-beyazlılar sadece rakibini izlerken, bu süre içinde F.Bahçe 2 gol attı. Sow’un verilmeyen golünde, ofsayt kesinlike yoktu. Hemen akabinde Senegalli takımını öne geçirirken, gol kimse için sürpriz olmadı.Beşiktaş'ta yenilgiye baş kaldıran tek adam Fernandes’ti. Bir futbolcu top ayağına geldiğinde, ancak bu kadar fark yaratır. Son zamanların en iyi oyununu ortaya koydu. Sahada adım atmadık yer bırakmadı. Onu övmeye inanın şu satırlar yetmez. Portekizli’nin liderliğindeki Beşiktaş geç de olsa uyandı ve yüklenmeye başladı. Oyunun kontrolünü ele aldıktan hemen sonra, duran toptan da olsa golü buldu. Ancak frikik öncesi hakemin Meireles’e elle oynama vermesi hatalı bir karardı.EMRE KAYIPİkinci yarıda Beşiktaş oyun olarak daha üstündü. F.Bahçe orta sahasında Meireles düştü, Emre geçmiş maçtakiler kadar devreye giremedi. Buna rağmen Kuyt-Gökhan ikilisiyle sağ kanadı çökerten sarı-lacivertliler rakibine göre daha net pozisyonlar buldu. Beşiktaş ise kullandığı her frikikte tehlike yarattı. Son saniyede gelen gol, ligin en iyi kontratağına çıkan takımına yakıştı.Her iki taraf da, kazanmak için elinden geleni yaptı. Sahada mücadele eden tüm futbolculara böyle güzel bir derbi izlettirdikleri için teşekkür etmek lazım. Bu arada sezon başında ligden kopar denilen Beşiktaş’ı dirilten, şampiyonluğa hala ortak olmasını sağlayan Samet Aybaba’yı herkesin avuçları kızarıncaya kadar alkışlaması gerekir.