24.02.2020 - 07:17 | Son Güncellenme:
Yirmi sene sonra Kadıköy’de ezeli rakibine sadece yenilmedi Fenerbahçe, elli bin taraftarı önünde ilk yarısında ezildiği, ikinci yarısında iki gol daha yediği maçla birlikte şampiyonluk iddiasını da kaybetti…Gelecek günler “kayıpların” arasına Ersun Yanal adının da yazılıp yazılmayacağını gösterecektir tabi.Açıkçası bir maça bu kadar felaket fazla!..Ne diyelim; sebep olanlar utansın.***Fenerbahçe’nin ne kadar zorlanacağı henüz maçın ilk dakikalarında belli oldu. Altı dakikada dört defa yokladı Fenerbahçe kalesini Galatasaray.Çünkü ev sahibi takımda ilk defa on birde başlayan Tolgay sayesinde orta saha geçirgen hale gelmiş, sakatlıktan direkt derbiye çıkan Hasan Ali henüz dönmemişti! Sol kanattaki Tolga sol kanat gibi oynamayıp her topla buluştuğunda pas verecek adam arayınca Fenerbahçe’nin bir kanadı yok hükmündeydi. Üstüne bir de pas hatalarını ekleyin, ilk yarıda farklı bir mağlubiyet alabilirdi Fenerbahçe.Buna karşılık ön alanda topa sahip olmak isteyen, top rakipteyken ön alanda basan hızlı bir Galatasaray vardı karşısında. Öyle baskı yapıyordu ki Galatasaray, Altay oyunu degajla başlatmak zorunda kalıyordu.İlk golü Fenerbahçe’nin atması ise tam anlamıyla bir derbi sürpriziydi. 18. dakikada Fenerbahçe ilk defa organize bir atakla Galatasaray ceza alanına girebildiğinde Marcao topa dokunsa bile Muriç’i dağıtınca hakem düdüğü çaldı. VAR uzun sürede onaylasa da Kruse ile galip durumdaydı Fenerbahçe.Ama oynayan, sahanın her çimine basan Galatasaray’dı…Fenerbahçe golden sonra ikinciyi aramak yerine panik içindeki stresli oyununa devam etti. Orta sahayı tutamadı. Kanatları çalıştıramadı. Savunmasındaki zaaflarından vaz geçmedi.Galatasaray’ın golünde serbest atış Fenerbahçe ceza sahasına inerken kule gibi Donk oradaydı ama Fenerbahçe’nin kulesi Muriç yakınında bile değildi. Donk rahat rahat attı kafa golünü.Fenerbahçe tamamen Galatasaray’ın üstün oynadığı ilk yarıdan sonra soyunma odasına berabere gidebildiyse bunu her şeyi yapan ama topu kaleye sokamayan Galatasaraylılara borçluydu.***İkinci yarıda Hasan Ali biraz oyuna dönüp bindirmelere başlayınca Tolgay çıkıp Deniz girince, Tolga orta sahaya geçince oyunda biraz dengeyi sağladı Fenerbahçe. Artık önde basan kompakt bir Galatasaray, rakip ceza alanına yaklaşamayan Fenerbahçe yoktu.Ama sonuç da yoktu…Her iki takımın da boyu uzadığında Fenerbahçe’nin pas yapabileceği boş alanlar ortaya çıktı. Maçın stresi iyice artıp sarı kartlar havada uçuşurken kırmızı kartı gören ve tribüne çıkan Ersun Yanal’dı… Yoksa takımını ateşlemek mi istemişti?Ne gezer… Bizim gibi sebebini asla anlayamadı Fenerbahçe teknik direktörü.77 Yanal’ın ısrarla stoper oynattığı Jailson’un Fenerbahçe’ye kaybettirdiği son puanların dakikasıydı… Çakma stoper, Onyekuru’yu biçti, Falcao penaltıyı gole çevirdi.Gerisi gerilim ve 10 sarı kartın ardından çıkan kırmızı kartlar ile Fenerbahçe’nin dramı.Galatasaray’ı savunmacı Ahmet’i, Fenerbahçe’nin gol adamı Mevlut’u sahaya sürmesi, duraklama dakikalarında Onyekuru’nun Galatasaray’ı 3-1 öne geçirmesi.Derbinin özeti, Galatasaray’a bayram, Fenerbahçe’ye kâbus günleri.
Kaybedenin çok büyük yara alacağı bir maçtı, Fenerbahçe-Galatasaray derbisi... Deplasmanda oynamasına rağmen sarı-kırmızılılar, bilhassa ilk yarıda Fenerbahçe’den daha çok pozisyona girdiler. Maçın 25. dakikasına kadar Onyekuru ve Falcao yakaladıkları 4 gol pozisyonunu değerlendirebilseler derbi ilk yarıda kopardı.Fenerbahçe sıkıntıda. Bütün futbolcular stres altında da olsalar şampiyonluk yarışından kopmamak için her şeylerini ortaya koydular. Ama bu kadar... Daha fazlasını yapamadılar. Gustavo, Rodrigues ve Emre Belözoğlu’nun forma giyememesi Fenerbahçe’yi çok etkiledi. İlk golü sarı-lacivertliler penaltıdan bulmuş olsa da bu maçın böyle bitmeyeceği belliydi.Hücum anlamında Onyekuru, penaltıyı yaptırmasına rağmen maçın tamamında 6 tane yüzde yüz diyebileceğimiz pozisyonu değerlendiremedi. Belhanda ise boş kaleye topu gönderemedi. Ama bunun yanında Faslı futbolcu Galatasaray’ın iyilerindendi. Ömer Bayram orta sahada Ozan Tufan ile kıyasıya savaştı ve çok başarılı oldu.Seri ve Feghouli de gerçekten her şeylerini sahaya koydular. Donk, hem gol attı hem de Fenerbahçe ataklarında çok başarılıydı, hiç boş hamlesi olmadı. Max Kruse ve Muriç karşısında Marcao ile Donk Galatasaray’a geldiklerinden beri belki de en iyi performanslarını gösterdiler. Mariano ve solda oynayan Saracchi hücum anlamında etkili olamasalar da defansif anlamda iyi bir maç çıkardılar. Hele Saracchi’nin iki tane hamlesi var ki biraz yavaş kalsa Fenerbahçe golü bulabilirdi.Herkes için çok stresli bir maç oldu. Sarı kartlar, kırmızı kartlar çok fazla çıktı. Ben bunu normal karşılıyorum. Galatasaray zirveyi yakalamak için uğraşıyor, Fenerbahçe ise yarıştan kopmama adına savaş veriyor. Bu kadar stres, bu kadar kart gayet normal. Bir de olaya şuradan bakmak lazım, Galatasaray Kadıköy’de 20 yıldır maç kazanamıyor. Bu da artı bir motivasyon ve takıma hırs vermiş. Belli ki Fatih Terim, Florya’daki toplantılarda futbolcularını bu konuda çok iyi hazırlamış. Hata yapmamak için çok fazla uğraştılar ve sonuçta başardılar da.Ama dün gece Galatasaray’ın ve sahanın yıldızı kim derseniz, ben ‘Onyekuru’ derim. Evet kaçırdıkları var, ama tek başına Fenerbahçe defansını hırpalayan futbolcuydu. Bir penaltı yaptırdı, bir de gol attı.
Fenerbahçe’nin bu kadar “çaresiz“ kaldığı, Galatasaray’ın bu kadar “baskın“ başladığı bir “Kadıköy derbisi”ni çok uzun yıllardır görmedim, hatırlamıyorum… 4-1-4-1, yok 4-4-2, falan filan, hepsi yalan dolan… Galatasaray kelimenin tam anlamıyla “baskın basanındır“ sistemiyle başladı…Öyle başladı ki, ilk atakta Onyekuru ile Falcao topun bir adım gerisinde kalmasa, hemen sonrasında Onyekuru kaleci Altay ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu dışarı atmasa henüz 4. dakikada Galatasaray oyunu 2-0 yapardı… Abartısız görüntü bu… Böyle hızlı, etkili, baskılı bir başlangıç yaptı Galatasaray…Maçta ilk onbirler açıklandığında Emre Akbaba niye yok diye şaşırmıştık, ancak maç başladı, işin aslı anlaşıldı… Fatih Hoca, her uzun topta rakibini kaçırmayı alışkanlık haline getiren Fenerbahçe savunmasının arkasına uzun toplarla Onyekuru’yu göndermeye başladı… Onyekuru son dakikada attığı gol öncesi her deparda yakaladığı sayısız fırsatı kullanabilse, maç çok daha önceden kopardı... Sadece bu değildi Galatasaray’ın yaptığı… Maçın her dakikasında ve sahanın her yerinde daha etkili olan taraftı Galatasaray…Şaşırtıcıdır, inanılmaz bir fizik üstünlüğü olan Fenerbahçe, rakibi karşısında bu kozunu bile kullanamadı… Basamadı, durduramadı, engelleyemedi… Hatta top tutamadı, atağa çıkamadı…Fenerbahçe sadece, alışılmışın çok üstünde bir faul oyunuyla Galatasaray’ı durdurmaya çalıştı… Kaldı ki bu duran toplar, Ömer Bayram’ın da “usta işi“ kullanışıyla Fenerbahçe kalesinde büyük tehlikeler yarattı… Zaten Galatasaray beraberlik golü de bir duran toptan, kornerden geldi…Şaşırtıcıdır; Fenerbahçe, rakip ceza alanına ilk defa 22. dakikada girdi ve penaltıyı kazanıp öne geçti… Bir de 43. dakikada bir ceza alanı içi daha… Muslera, penaltı dışında yere yatmadan ilk yarıyı tamamladı… Zaten Tolgay’lı başlangıç yanlış tercihti… Gustavo’nun yeri dolmadı, Dirar ile Tolga kenarları hiç dolduramadı… İlk yarıdaki 1-1’lik beraberlik, Fenerbahçe için önce futbolun, sonra Galatasaray’ın cömertliğiydi…Fenerbahçe ikinci yarı ile birlikte az da olsa kendine geldi… Hatta Isla ile birlikte akan oyunda ilk defa mutlak bir pozisyon yakaladı ama atamadı… Dengeyi bile kurdu, bu defa penaltıya yakalandı… Penaltıyı yapan gene Jailson… Bir raslantı mı? Ancak şunu söyleyelim; penaltıda Jailson’un topa bir müdahalesi var… Fenerbahçe’nin kazandığı penaltıda Marcao’nun topa müdahalesi olmuş ama diğer ayağını da kullanmıştı… Bir de Saracchi’nin ceza alanı içinde Serdar Aziz’i uzunca bir süre çekmesi… Bunlar çok konuşulur… Ama kimseye bir şey anlatamazsınız… Çünkü herkes işine geldiği gibi görüyor…Yaşamlar bitiyor, elbette bu “seri“ de bir gün bitecekti… Galatasaray 20 yıl bekledikten sonra 2020’de Kadıköy’de yazılan tarihe “Artık yeter“ diye son noktayı koydu… Hem tarihi değiştirdi, hem de zirve yürüyüşünde en önemli adımı attı…Fenerbahçe, özellikle ilk yarısını çok kötü oynadığı bir maçı kaybetti… Aslında bir maçı değil, bir maçtan çok ama çok daha fazlasını kaybetti… “Kadıköy’de 20 yıldır Galatasaray bizi yenemiyor” diye haklı bir böbürlenmesi vardı, sadece maçı değil, bu böbürlenmeyi de, eşi- benzeri bulunmaz bir zenginliğini de kaybetti...
Günlerdir tartışılan, yüze yakın senaryo ile maç öncesi tahminlere sığdırılamayan büyük derbimiz, nihayet 20 yıllık kavuğun devrilmesiyle bitti. Sarı-kırmızı kartların havada uçuştuğu, penaltıların ve Onyekuru’nun sonucu oluşturduğu, unutulmaz bir derbi izledik. Çabuk ve gösterişli pozisyonlarla perdeyi açtı Galatasaray. Onyekuru, konuk takımın ilk ve son gösteri elemanı olarak Altay’ın kalesine şutunu savurdu, olmadı. Ama son golü atarak Kadıköy’de son sözü söyleyen oydu. Oyuna iyi başlayan, önde basan, çabuk ve etkili paslarla golü arayan taraf Galatasaray’dı. Buna karşılık Fenerbahçe tatlı-sert itip kakmalarla rakibinin oyununu bozmaya çalıştı. Gerginleşen oyunu Meler sarı kartlarla, iki tarafın akıllı oyuncuları da dostça müdahalelerle sakinleştirdiler.Anlaşılan o ki Kadıköy’ün efendisi Fenerbahçe, 20 yıldan beri elinde bulundurduğu “invictus-yenilemez” unvanının baskısını üzerinde hissetmeye başlamış... Belki de o nedenle ev sahibi Fenerbahçe tutuk oynuyordu… Kanatları hareketsiz ve etkisizdi. Orta alanda, oyunun merkezinde Ozan ve Tolgay baskı altında savunma öncelikli oynamak zorunda kaldılar. Ancak ilk yarının sonlarında Ozan’ın tek başına uzun fuleler ve usta driplingle rakip ceza alanına girip yaptığı sert ortaya Muriç yetişip dokunamadı.Yine de derin pas, uzun orta, hava topuyla şansını deniyordu Fenerbahçe. Vedat Muriç’in ceza alanına topla girerken Marcao tarafından düşürülmesi doğru kararla penaltıya yol açtı. Bu penaltı elbette tartışılabilir. Marcao topa müdahale ederken sağ diziyle Muriç’in destek ayağına dokunup dengesini bozdu ve düşürdü. Kurala uygun refleksle düdüğü öttürüp beyaz noktayı gösterdi Halil Umut Meler… İtirazlar gecikmedi. Her iki takım da VAR’la konuşmakta olan hakemin dinlemesini engelleyerek vıdı-vıdı yöntemini (!) uyguluyordu. Komik ve yazık bir tablo!. Her neyse, VAR’la konuşup görüş ayrılığına düşmeden, ekrana da gitmeden kendi kararını uygulamaya koydu Meler. Galatasaray hiç hesaplamadığı biçimde geri düşmüştü. Terim’in oyuncuları hemen kontrola geçtiler. Penaltının şok etkisinden kurtuldular. Oyun başındaki gibi etkin ve baskılı arayışlarını sürdürdüler.Galatasaray’ın oyununda en etkili, en göze batan oyuncu merkezde Seri ile birlikte görev üstlenen Ömer’di… Soldan kazandıkları kornerleri ustalıkla kullandı. Oyunun hücuma dönmesinde sakin, yaratıcı ve çabuktu. Terim’in sürprizi kendini iyi hissetmeyen Emre Akbaba’nın yerine gözünü kırpmadan Belhanda’ya görev vermesiydi. Bilinen eksiklerine rağmen sırıtmadan oynadı ama yetmiyordu. Galatasaray beklediği golü sürpriz gol kutusu Donk attı. Ömer’in korneriyle Hollandalı’nın kafa vuruşlu maça denge getirdi. Yanal’ın ikinci yarıda Tolgay’ın yerine Deniz Türüç’ü oyuna sürmesi akıllı bir hamleydi. Ama kanatta beklenen sonuç gelmedi..Bu arada hakem Halil Umut Meler’e de bakalım. Maçın sonucunu etkileyen ilk penaltı kararı doğru. İkinci penaltı kararı doğru değil, yanlış! O pozisyonda Jailson kayarak topa müdahale etti. Onyekuru o hamleden sonra Jailson’a takılarak düştü. Alınmış bir penaltı bu. Elbette her yönüyle tartışılabilir. Bana göre alınmış! Oradan da 20 yıllık rekoru bozan bir gol çıktı. Serdar Aziz’in Falcao’ya sert müdahalesi elbette sarı kart. Ancak Marcao’nun Muriç’e havada boyundan vuruşu da bir kart gerektiriyordu. Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal’a gösterdiği kırmızı kartın gerekçesini henüz bilmiyoruz. Çizgiye kadar gelip söylediği bazı şeyler (?) olabilir. Ne olursa olsun, bir derbiye hiç yakışmayacak görüntü. Keşke olmasaydı diyebiliriz ama, hakem de keşke kırmızıyı göstermeseydi, diyemeyiz. Oyuna ve kurala saygımız varsa, yani! Belhanda ve Deniz Türüç’e gösterilen kırmızılar da doğru. Biraz efendi olmaları gerekmez mi? Terim’e gösterilen sarı kart için yorum yok.Şimdi son söze gelelim: Heyecan, mücadele, itiş-kakış, bol faul, bol sarı kart, bol gol, kırmızı kartlar tamam da… Oynanan oyunda zarafet, taktiklerde maharet, davranışlarda asalet yoktu. Skor tabelasına diyeceğimiz yok. Oyunun gerçeği de orada yazılı zaten!
Terim’e ‘Fenerbahçe’de kim oynamasın?’ diye sorsanız herhalde Gustavo derdi. Yerine kim oynasın diye sorsanız ‘Tolgay derim ama olmayacak duaya da amin demeyelim’ diye yanıtlardı. Yanal’ın tercihi neye dayanarak verdiğini tahmin ediyorum. Tolgay’ın bir kez yapabildiği terse pası istedi. Hani 50’de Jailson’un kafayla hiçbir yere indiremediği pası. Bunun için orta sahayı Lemina’sız Galatasaray’a tamamen vermeyi göze aldı. Ve sonuç: Fenerbahçe uzatmalarda Ekici’nin şutuyla tek bir pozisyon buldu. Onyekuru tek başına maçın ilk dakikasından son dakikasına kadar 6 net pozisyona girdi. Terim’in takımı 20 yıllık tılsımın etkisinde kalmasa-ki bu duygu penaltı golüyle ve Onyekuru’nun kaçırdıklarıyla alevlendi- bu galibiyet sadece 20 yıllık sıkıntıyı bitirmekle kalmaz, 6-0’ın izlerini de silebilirdi! Terim’in planı kağıt üzerinde riskliydi ama daha büyük bir zaferin eşeğinden döndü. Yanal’ın planı ise 1. dakikada çöp oldu...Gecenin sorusuMeler iyi hakem olabilir. Yetenek var. Neden olmamayı seçiyor? Jailson ve Serdar’ı hızlı oyuncular olduğu için tercih ediyorum diyordu. Orta sahayı doğru kuramazsanız pası kesemezseniz hız yetmezmiş, değil mi? Onyekuru planı kırdı.Maçın starıOnyekuru akınları sonlandıramadı. Ancak yine de 90+’da attığı gole bu ödüle layık görebiliriz. Bu kadar kaçırdıktan sonra o son saniyede o çalımı atabilmek önemli. ‘Bütün bir yarı yıl oynamadan Onyekuru mu kurtaracak Galatasaray’ı? ’ sorusunu sordum. Ancak oyunu zorlayan o oldu.Maçın olayıFenerbahçe çok uzun süredir evinde diğer büyüklere özellikle de Galatasaray’a 20 yıldır yenilmemekle anlatıyordu. Prangadan kurtulmak gerçek hayata dönmek için orta vadede hayırlı olacak. Yanal’ın 2014’deki şahane şampiyonluğunun olağanüstü başarı olmadığı ortaya çıktı.Kısa mesajSezon öncesinden bu yana ‘kim şampiyon olur’ sorusuna hep ‘Trabzonspor’ cevabını veriyorum. Artık ‘belli olmaz’ diyeceğim.
Fatih Terim’in Isla-Jailson arasına hücumcu kaçırma planı tam isabetti: Galatasaray bayağı iyi bir ilk yarı oynadı. Yanal’ın ise stoperde rakipler için adeta madene dönüşen Jailson’da ısrar edip bir de hücum pres yapılmayacaksa sol önde Tolga ile başlaması yanlıştı. Aslında Galatasaray son 20 yılda Kadıköy’de daha iyi ilk 45’ler bile oynayıp kazanamamıştı, bu sefer de ilk golü yedi ama Yanal’ın 0-0 kadar 1-0’ı da nasıl oynatacağına dair bir planı yok gibiydi, Tolgay tercihi büyük hata oldu. Yanal’ın maç öncesi söylediği “11’e takılmayın burası Kadıköy” sözü üzerine bir de kırmızı kartla atılması manidar oldu. Fenerbahçe taraftarı Yanal’ı çok sevdiği için değil son şampiyonluğu getiren futbolunu sevdiği için geri çağırmıştı. Fenerbahçe ‘o futbol’u en fazla 3 maçta oynayabildi. O yüzden istifaya çağrılması çok doğal. Galatasaray’da neredeyse her şeyi başarmış olan Terim, tansiyonu hep Galatasaray lehine ayarladı ve 21. yüzyılda Kadıköy’deki ilk galibiyeti almayı başardı.Gecenin sorusuSürekli aynı şeyi deneyip farklı sonuç almaya çalışmaya ne denir? Ersun Yanal’ın sadece Fenerbahçe kariyerinde değil, Türkiye’de büyük takımlar kariyerindeki de son maçı mı oldu şimdi?Maçın starıOnyekuru bir 10 dakika kadar Diaby’e bağlasa da bir şekilde hızı ve golü iyi koklaması ile derbi tarihine damga vuran isim oldu. Ömer Bayram, Donk ve Seri de ekstra oynadılar.Maçın olayıFatih Terim’in ikinci sarıyı görüp atılmasın diye oyundan almaya çalıştığı Belhanda’nın bir şekilde çıkarken bile kırmızıyı görmeyi başarması. Galatasaray o andan sonra galibiyeti koruyamasaydı, Belhanda çok daha büyük olay olurdu.Kısa mesajKadıköy’de yıllar sonra gelen galibiyet Galatasaray’ın şampiyonluk şansını fazlasıyla arttırdı. Fenerbahçe’de teknik direktörün değişmesi yetmez, yeni sezona mutlaka iyi seviyede bir yeni stoper, bir alternatif sol bek ve kenar forvet takviyeleriyle başlamalı.
Bu maç bir kez daha gösterdi ki maalesef ligimizde bu derbiyi yönetecek ve oyunculara kendisini kabul ettirebilecek sadece iki hakemimiz var. Biri Aydınus, diğer Çakır. Bu maçta da gördük ki kart göstererek kontrol sağlanmıyor ve sizi sahadaki oyuncular kabul etmiyor. Meler maç boyu çaldığı ve çalmadığı düdüklerle, gösterdiği ve göstermediği kartlarla maçı bir birine karıştırdı. Hakemi eleştirecek birçok pozisyon var. Gösterilmeyen sarı ve kırmızı kartları burada tek tek yazmaya kalksak yerimiz yetmez.Bariz gol şansıydıOyuncular itiraz ederken neredeyse hakemi tartaklayacaklardı ama hakem tamamına tepkisiz kaldı. Fenerbahçe lehine verilen penaltıda Galatasaraylı oyuncu topa hamle yaparken çok tedbirli davranıyor. Ayaklarını dizden büküyor ve hedefinde top var. Pozisyonu devam ettirmek ve penaltı vermemek daha doğru olurdu. 68. dakikada Donk, Deniz’i düşürdü, sarı gördü. Müdahalesi sınırda ve kırmızı karta yakındı. Ancak pozisyonda farklı bir durum da var. Donk Deniz’i düşürmemiş olsa, Deniz kaleciyle karşı karşıya kalacaktı. Bu pozisyonda Donk kırmızı kart görmeliydi. Bu pozisyon bariz gol şansıydı.Yönetim eksikliği vardıGalatasaray lehine verilen penaltıda da Jailson topla oynuyor. Kayarak geliyor ve amacına ulaşıyor. Penaltı verilmemesi gerekirdi. Belhanda ve Deniz’in atıldığı pozisyon tamamen yönetim eksikliği. Böylesi gergin bir ortamda oyunculara bu fırsatı vermemek gerekir. Sahadan çıkmış oyuncunun tekrar sahaya alınması, giren oyuncunun sahadan çıkartılması hakemin kontrolü ne kadar kaybettiğini gösterdi. Böylesi karışık pozisyonların olduğu ve kontrolün kaybolduğu maçta Ersun Yanal’ın atılması ise fazla titiz bir tutum oldu.
1- Yanal 11'ini yaparken kendini sağlama almıştı. Gustavo yok, Jailson'u o bölgeye çekmek aklından geçmedi. O bölgenin yedeği Tolgay hazır mı değil mi hiç mühim değil, başının çaresine bakmalıydı ve Aralık'tan beri oynayamayan Hasan Ali sol bekte. Yanal'ın planı basitti, ben sahaya bir takım süreyim nasıl olsa tribünler bu maçı alır...2- Terim, Saracchi dönünce 3 soruya cevap buldu. Takımın 1. santrforu kim? Falcao... En hızlı oyuncusu kim? Onyekuru... En çok mücadele edeni kim? Ömer Bayram. Hepsini oynattı.3- Gustavo'nun F.Bahçe'ye kattığı ne varsa dün arandı. Tolgay ve Ozan'lı ortanın top becerisinin kısıtlı kalacağını Yanal da biliyordu.4- G.Saray Lemina'dan yoksundu ama F.Bahçe kadar o bölgede sıkıntıya düşmediler çünkü üç 8 numaralı oyunda Belhanda ve Ömer, Seri'nin sürekli pas üçgenindeydi.5- İki takımın da hazır olmayan oyuncuları bekleneni veremedi. Hasan Ali oyuna giremedi, Saracchi hücumda eksik kaldı. F.Bahçe'de 'gözden çıkartılmış' Mehmet Ekici'nin frikiğini Muslera nefis kurtardı, sonra Mehmet cepheden müsait pozisyonda kaçırdı.6- F.Bahçe bu sezon büyük maçları iyi oynamıştı. Çok pas yapan, çok orta yapan, rakibi boğan F.Bahçe dün 20 yılın baskısına da yenildi. Oyunu rakip sahaya yıkamayan Yanal'ın takımında, Dirar eski bir sağ açık, Tolga hiçbir zaman bir sol açık değil.7- G.Saray bu sezon büyük maç kazanamamıştı. Şampiyonlar Ligi, Beşiktaş ve F.Bahçe derbisi. Trabzon maçının ikinci yarısı ve Alanya kupa maçının oyun referansıyla gittiler Kadıköy'e. 0-0'da kaçırdıkları iki pozisyon arkasından gelen F.Bahçe'nin golü yine bu sahada bir derbi klasiği mi derken, oyununun hakkı olan golü Donk ile buldular...8- İlk yarı bittiğinde G.Saray istatistiklerde üstünlük sağlamış ama tabela 1-1 idi. İkinci yarının ilk 15 dakikasında baskı yeseler de doğru defans organizasyonla F.Bahçe'ye net pozisyon vermediler. Sarı kartlı oynayan Seri ve Belhanda'nın oyunda kalması mühimdi ama Belhanda yine şaşırtmadı... Oyundan çıkarken Deniz'i itmesi sarı kart, Deniz'in futbol oynamak için girdiği sahadan G.Saray yedek kulübesinde Belhanda'yı ararken yarattığı kaos ise kırmızı kart. Hakem bu iki kartında da haklı...9- G.Saray'ın benzer oyunlarla Kadıköy'de kaybettiği yıllar da oldu ama F.Bahçe'nin mutlak 3 puana ihtiyacı olduğu bir derbide bu kadar rakibinden sönük kaldığı bir derbiyi ne zaman izledik, hatırlamıyorum... F.Bahçe bu derbiyi "20 yıldır kaybetmiyorum" diye değil "son iki yılda kazanmıyorum" diye oynamalıydı...10- F.Bahçe adına maçın adamını bulmak zor ama Kruse ve Ozan'ın mücadelesine alkış. G.Saray'da 20 yıllık seriye son veren Falcao, Onyekuru ve Donk üçlüsü ile Muslera derbinin kahramanı oldular. Hakem Halil Umut Meler, her düdüğünde etrafını saran 5-6 futbolcunun arasında adeta topaca döndü. Türkiye'de hakem olmak çok zor, gençlere tavsiyemdir, hakem olmayın...
Fenerbahçe kendi sahasında coşkulu seyircisi önünde hem defansif hem ofansif açıdan tahmin edilmeyecek kadar çok kötü bir 90 dakika sergiledi.Daha ilk 8 dakikada biri yüzde yüzlük üç gol pozisyonu verildi. İlk yarıda oyun sürekli rakibin kontrolündeydi. Bu kötü tabloda bir bonus geldi. İlk pozisyon girişiminde penaltı kazanıldı ve skor avantajı elde edildi. Bunun moraline rağmen Fenerbahçe kıpırdamıyor, Galatasaray oyunu domine ediyordu. Nitekim beraberliği buldular.İkinci yarıda Fenerbahçe biraz kıpırdadı ama hücum girişimlerinde üretkenlik sıfırdı. Bu arada esas üstünde durulması gereken felaket tablosu takım savunması idi. Ersun Yanal geçen haftadan ders almamış. Günümüz futbolunda defans bloğu çizgi halinde kalıp, arkasında genişlik bırakırsa rakipler çok kolay pozisyon bulur. Ankaragücü geçen hafta burada rekora ulaştı. Dün gece de bu taktik rezalet, tam olarak hazır olmayan Onyekuru'yu gecenin yıldızı yaptığı gibi Galatasaray'a da 21 sene sonra galibiyeti getirdi. Galatasaray'ın, önemli ofansif bekleri Mariano ve Saracchi'nin hiçbir kanat organizasyonu yapmamasına rağmen sadece defans arkasına atılan toplarla pozisyonlar bulması gerçekten günümüz futboluna tam zıt kutup teşkil eden durumdu.Fenerbahçe niye 90 dakika bırakın kötü oynamayı bir net pozisyon dahi bulamadı? Oyunu yönlendirme özelliği olmayan Ozan yanında fizik olarak hiç hazır olmayan, büyük maç eksikiği bulunan Tolgay. Ve de esas görev yeri gizli santrfor olan Kruse ile oluşan orta sahayla organize olabilmek mümkün mü? Muriqi'teki düşüş devam etti. Sonuçta da Fenerbahçe lige havlu attı.Galatasaray artık şampiyonluğun en güçlü adaylarından bir tanesi. Onyekuru gecenin adamıydı ama çok görünmese de ben en çok Seri'yi beğendim.
Kadıköy'de 20 yıl sonra Fenerbahçe yenilgisini görmek başkan Ali Koç'a nasip oldu. Uzun yıllardır Kadıköy'deki derbilere tanık oldum. Fenerbahçe bazı maçları farklı kazandı. Galatasaray, oyunun bazı bölümlerini iyi oynadığı derbileri skor olarak öne geçse de kazanamadı. Ben ilk kez Kadıköy'de Galatasaray'ın Fenerbahçe'ye oyun ve pozisyon olarak ezici bir üstünlük kurduğunu gördüm. Özellikle ilk 45'te Galatasaray penaltıdan golü yemesine rağmen 20. dakikaya kadar farklı skorla öne geçebilecek pozisyonları Onyekuru, Ömer Bayram ve Falcao ile harcadı. Fenerbahçe'de ciddi bir ürkeklik ve güvensizlik hakimdi. Çünkü Galatasaray'ın iyi oyunu Fenerbahçeli futbolcuların zihinsel olarak rahat oynamalarını engellediği gibi fazlasıyla sinirlenmelerine yol açtı.Terim'in Saracchi-Falcao ikilisini sahaya sürmesi ne kadar sürpriz ise Belhanda'yı Lemina'nın yokluğunda tercih etmesi çok şaşırtıcıydı. Çünkü Belhanda pimi çekilmiş bombaya benziyordu ve derbide Galatasaray adına risk taşıyordu. Bu düşüncemde yanılmadım. Galatasaray tarihi bir sonuca imza atıp 20 yıl sonra Kadıköy'de kazanacak golü bulduğunda Belhanda'nın Deniz Türüç'e tokat atıp kırmızı kart görmesi asla güvenilmeyecek bir oyuncu olduğunu ve takımını her an yolda bırakbileceğini bir daha kanıtladı.Galatasaray'da Donk, Muslera, Feghouli iyi oynadılar ama takımına penaltıyı kazandıran Onyekuru inanılmaz goller kaçırmasına rağmen sonunda Altay'ı geçti ve gecenin yıldızı oldu.Galatasaray bu galibiyetle Fenerbahçe'yi kaosun içine iterken şampiyonluk konusunda umutlarını yeşertti. Fatih Terim taktiksel anlamda takımını doğru dizayn etti, rakibe geniş alan vermedi ama başta Henry Onyekuru ile Fenerbahçe kalesinde inanılmaz pozisyonlar yakaladı.
Neredeyse çeyrek asır olmuştu ki Galatasaray'ın Kadıköy'de galibiyeti yoktu. Ama dün gece G.Saray, kötü oynayan Fenerbahçe karşısında müthiş ve haklı bir galibiyet aldı. Kimsenin söyleyecek hiçbir şeyi yok. Hakemmiş, şuymuş buymuş, hiçbir şey söylenemez. İlk dakikadan son dakikaya kadar Galatasaray sahada istediklerini yaptı. Üstelik ilk golü F.Bahçe attı. Tartışılabilir bir penaltı verildi. Vedat Muriqi'e yapılan ilk hareket topaydı ama sonra rakibe gibiydi. Tartışılır ama sonuç olarak hakem verdiyse penaltıdır.F.Bahçe öne geçti ama oyunun ilk yarısında oynayan sadece G.Saray. İkinci yarıda bir duran top ve Donk'un kafasıyla gelen beraberlik golü. İkinci yarı yine bütün kozlar, bütün inisiyatif G.Saray'daydı. İstedikleri her şeyi yaptılar. İyi kapandılar, çabuk çıktılar. İşte bunlardan birinde de sahanın en iyilerinden biri Onyekuru, soldan rakibi bire bir yakaladı ve Jailson, bu sene sürekli penaltı yaptıran, hata yapan, orta sahadan stoperliğe yamanmış bir oyuncu. Onyekuru'ya penaltıyı yaptırdı. Falcao da tarihin yazıldığı o son 15 dakikada G.Saray'ı öne geçiren golü attı.GENEL KURULA GİDECEKTİR...Herkes 'acaba' diyordu. Ne de olsa 'Yusuf Fahir Baba, mistik devinin çeyrek asra yakın gelenek devam edecek miydi' derken, son dakikada bir Afrikalı yine sahaya çıktı. Adı Onyekuru... Belki de F.Bahçe ile G.Saray arasındaki o anlaşılmaz geleneği bitiren adam. 60 metre top sürdü, kaleci Altay'ı geçti ve her şeyi bitirdi. Bundan sonra F.Bahçe'yi çok ama çok zor günler bekliyor. Belki de siz bu satırları okurken Ersun Yanal görevden uzaklaştırılmış ya da istifa etmiş olacak. Ve yine siz bu satırları okurken belki de Ali Koç genel kurul kararı alacak. Ama dün gecenin özeti şu; G.Saray şampiyonluğa diğer 3-4 rakibi kadar ortak, ama maalesef F.Bahçe için şampiyonluk çok büyük sürpriz olmazsa dün gece bitti. Sonuç olarak hakeme kötü diyemem hatta pozitif şeyler yaptı. F.Bahçe'nin lehine verilen penaltıyı tartışırım ama Jalison'un Onyekuru'ya yaptığı penaltıyı hiç tartışmam çok net.
Maçın yorumunu yapacağım; yok 4-4-2, yok 4-4-3, yok alan savunması, yok adam adama, hiçbirini size yazmayacağım. Size tek bir cümle yazacağım. Maçın analizi bu!90 dakikada Muslera'yı yatarken kaç kere gördünüz? Bir kere, o da Ekici'nin şutunda… Ondan sonra Muslera'yı yerde gördünüz mü? Hayır… Bu şu demek; Fenerbahçe'nin zavallı futbolu, Galatasaray'ın mücadelesi. Maçın etkili adamı Onyekuru, biraz daha güçlü olsa maç 6-1, 7-1 biterdi. Peki Fenerbahçe buraya nereden geldi? Ali Koç-Ersun Yanal ikilisiyle geldi. Her maçtan sonra TFF Başkanı'nı arayıp, hakemleri kötüleyip, seyirciye yağ çekip, rakiplerini aşağılayıp, kendi futbolcusu ile ilgili hiçbir şey yapmayan teknik direktörünün arkasına saklanırsan olacağı buydu.Ali Koç, çok büyük bir primle geldi. Ama yokuş aşağı gitmeye başladı bütün hızıyla.Bir kulüp yönetimi nerede hata yaptığını, neden yaptığını aynaya bakıp sorgulamazsa sonucu böyle olur. Bugün Fenerbahçe seyircisi, "Kardeşim biz Aziz Yıldırım'dan hakikaten çok çektik. Ama bugün Ali Koç'u gördükten sonra Aziz Yıldırım'ı arıyoruz" diyor.Bakınız şu ana kadar maçın taktiği, tekniği ile ilgili konuşmadım. Çünkü bu maçın tekniği taktiği olmaz. Bu tip maçlarda futbolcu sahaya yüreğini koyar. Ama siz hep hakemden, federasyondan şikâyet ederseniz ve hiçbir şey oynamayan futbolcularınızı, bir şey yapmayan teknik direktörünüzü korursanız düşeceğiniz şekil bu.G.Saray aman aman mı oynadı? Hayır. 11 kişi beraber oynadılar. Birbirlerine yardım ettiler. Hata yapmadılar mı? Yaptılar. Ama her hata yapan arkadaşının hatasını kapattı. Hakem ufak tefek hatalarına rağmen bu kadar art niyetli futbolcuların olduğu bir sahada bence mükemmele yakın bir maç yönetti. Neden biliyor musunuz? O eyyamcı, kaşar hakemlere alıştığımız için futbolcular da bunlara alıştıkları için bu tarz hakemler onlara ters gelirler. Dün akşamki hakem idaresi bence inşallah bir devrin bitmesi, yeni bir devrin başlaması olur.
Derbinin anlamını hisseden takım olarak Galatasaray'ı gördük ilk 45'te. Sadece oyunu ele geçirmediler, pozisyon ve "akıl" üstünlüğünü de aldılar. 50 bin taraftarının önünde Fenerbahçe "çaresizliğine" çare aramanın peşine düştü. Tam bir hayal kırıklığı vardı. İki takım da eksikleri doğrultusunda yeniden yapılandılar. Belhanda sürpriz bir karar olsa da, Lemina'nın eksikliğinde, oyunu yönetme görevindeydi. Fatih hoca, baskı altında en doğru kararı alabilecek hamlesi olarak seçti O'nu. Emre ve Gustavo yokken, F.Bahçe'nin bu şansı da kalmadı. Oyun aklı olabilecek Ozan'ın yanına Tolgay seçimi bu yüzden aslında. İkisini toplasanız, eksiklerden biri bile olamadı. Devrenin berabere bitmesi 21 yıllık "Kadıköy Büyüsü"ydü belki de. İkinci 45'te "dengenin" sahaya dönmesindeki ilk önemli etken, G.Saray'ın tempodan uzaklaşıp, fizik olarak maçı zorlayamaması oldu. Kendi sahalarında kaldılar, beklemeye geçtiler. İkinci etken de Hakem Halil Umut Meler'di elbette. İkili mücadelelerdeki yetersizliği o kadar barizdi ki, iki takım oyuncuları da topa girerken üç kere düşündüler.Sonrasındaki gelişmeler kaosun içinden birer birer çıktı. Topa yapılan hamleyi penaltı olarak değerlendiren hakemin, itişmelerden iki kırmızı kart çıkarttığını da gördük. Son haftaların "nasıl yapsak?" endişesinin, "ilk fırsatı" beklediğini Meler yönetiminde şekillendiğini de gördük. Sonrası… Bir dönem bitti artık. Yapılacak espri de kalmadı, gururlanacak 20 yıl da. F.Bahçe miladını yeniden başlatmak, yaralarını onarmak zorunda. Bu maça iyi hazırlanmış, rakibi daha iyi analiz etmiş ve planla sahaya gelmiş bir Galatasaray vardı. Buna sadece mücadelesi ile karşılık verebildi Fenerbahçe. 2002'de Florya'ya 6-0'lık yenilginin hüznü ile dönen Fatih Terim, bu kez "geleneği bitiren" unvanına sahip. Kariyerindeki tek eksiği de tamamladı.