22.02.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
Can sıkan, yürek kabartan bir başlangıç yaptı Fenerbahçe... Haftalardır süren yanlışlar sanki katlanmış, sahadaki ne yaptığını bilmeyen 11 tur hayallerini bir anda çöpe atmıştı...Daha 4. dakikada gelen Zenit golü savunmayı oturtamayan, futbol adına tek bir doğrusu olmayan temsilcimiz adına tehlike çanlarının erken çalmasına yol açıyordu... Uzun bir aradan sonra forma giyen Şener’in, Moses ile uyumsuzluğu, Alper’in tutukluğu, Topal-Jailson-Eljif’ten oluşan orta alanın durgunluğu, savunmada Dzyuba ile boğuşan Sadık’ın hemen her rakip hamlesinde düzenli ve sürekli olarak geç kalması turun çok da kolay olmayacağının kanıtıydı... Forvette Ayew hamlesi de fos çıkınca karamsarlık tavana vurmuştu...Nitekim ev sahibi 37’de farkı ikiye çıkarttığında hepimiz “maç farka mı gidiyor” endişesine kapıldık... İlk iki golde de kademenin hiç olmaması, Hasan Ali’nin tüm pozisyonları iyi bir sinemasever gibi seyretmesi gerçekten düşündürücüydü...Bu kadar olumsuz havaya rağmen devre biterken Mehmet Topal’ın olağanüstü golü Fenerbahçe’nin üzerindeki ölü toprağını bir anda attı... Üstüne bir de devre arası Alper-Tolgay değişikliği gelince karşımızda özgüveni yükselmiş, sahaya daha iyi yayılan, oyunun kontrolünü tamamen eline alan bir Fenerbahçe vardı artık... Tolgay’ın müthiş organizatörlüğünde topu iyi kullanan temsilcimiz işin üretkenlik kısmında sınıfta kaldı... Ve bir türlü önü kesilemeyen bireysel hatalarla rakibine zaman zaman net fırsatlar bıraktı... Bunlardan birinde Moses’in kaptırdığı topla kontraatak şansı bulan Zenit, Mehmet Topal’ın önündeki topu uzaklaştırmak yerine sahanın yıldızı Hernani’ye bırakmasıyla turu avuçlarımızın içinden aldı...Elbette, bu maçın saygıyı hak eden, iyi niyetle ve enerjiyle oynayan, rakiplerinden çok kendi takım arkadaşlarının renksiz ve ruhsuz oyununa karşı direnen kahramanları da vardı... Kaleci Harun ve Tolgay... Fenerbahçe dün gece son dakikaya kadar tur umudunu taşıdıysa bu kaleci Harun’un elinden gelenin fazlasını yapmasından kaynaklandı... Harun, Zenit’e değil, resmen arkadaşlarına yenildi...Fenerbahçe bu kadar kötü bir gecede maçı ve turu çeviremez miydi? Çevirirdi elbette... Ruhu, inancı, cesareti olsaydı... Ne yazık ki bunların hiçbiri bu takımda yok...
Ersun Yanal yaratıcı ve dikine oynamak için bir takım kurgulamış, bu yüzden gol engelli Slimani’ye forma vermek yerine santraforsuz bir takımla Alper-Ayew-Moses’ten forvet kurmuştu. Fenerbahçe’nin iki santraforu kulübedeydi.Ancak maça bu kurgunun hakkını vermek bir yana, ilk maçın tam tersi istatistiklerle, bireysel hatalarla kötü başladı Fenerbahçe. Ve dördüncü dakikada Sadık başta, kollektif bir savunma hatasıyla golü yiyip daha da sersemledi. İstanbul’daki pısırık halinden kurtulmuş Zenit karşısında geriden oyun kuramıyor, orta sahayla pas bağlantıları yapamıyor, sağdan denediği hücumları isabetsiz ortalarla sonlandırıyor, dönen topları toplayamıyordu. Bir türlü pas oyununa dönemeyen rakip kaleye pasla yaklaşmayı beceremeyen ve isabetsiz ortalara mecbur kalan Fenerbahçe’ye, ceza sahasına orta ile nasıl gol atılacağını Zenit gösterdi ikinci golüyle. O anda tur gitmiş, Fenerbahçe’nin kaybedeceği bir şey kalmamıştı... Belki de bu yüzden telaşı, sakarlığı bir yana bırakan futbolcular, devre bitmeden ilk kez nakış gibi ördükleri paslarla rakip kaleye geldiler ve Mehmet Topal muhtemelen kariyerindeki en güzel golü uzaktan kavisli bir şutla doksana attı, giden tur geri döndü. Mehmet Topal’ın maç içinde yüzde yüzlük Zenit pozisyonuna defansif müdahelesi ile Fenerbahçe’yi kurtardığı iki de pozisyon olacaktı. Uzatma dakikalarında kaleci Harun da oyuna en büyük katkısını yapıp köşeye giden serbest vuruşu çıkarınca Fenerbahçe soyunma odasına gittiğinde, skor 2-1, tur cebindeydi. İkinci yarıya moralli başlayan Fenerbahçe’de sarı kartlı Alper çıkmış Tolgay girmiş ve bu değişiklik Fenerbahçe’ye oyun üstünlüğü sağlayan unsurların başında gelmekteydi. Fenerbahçe farklı hale gelmişti. İlk kez bir maçın ikinci yarısında daha iyi oynuyordu. Savunmadan hücuma çok çabuk geçebilen Zenit karşısında arkada yaşayacağı tehlikeleri bile göze alarak önde basıyordu çünkü artık özgüvenleri yükselmiş, Tolgay ile doğru pas sayıları artmış, ilk yarıda atıl durumda kalan Moses, Eljif oyuna katılmıştı. Fenerbahçeliler Zenit’e izin vermedikçe, topa baskı yaptıkça rakiplerinin oyunları düşmese de tehlikesi hep sürüyordu. Çünkü hızlıydılar, disiplinliydiler. Fenerbahçe’nin boşalttığı alanda Zenit’in tehlikeli kontratakları ya savunmanın doğru yer tutmasıyla atlatılıyor, o olmazsa devreye Harun giriyor, o da olmazsa Zenit forvetlerinin beceriksizliğine kurban gidiyordu ki Fenerbahçe’nin şanslı bir gününde olduğu söylenebilirdi.Ama şans gole ne kadar engel olabilirdi ki...Maçın son üçte birlik bölümüne girerken Hasan Ali ile İsmail zorunlu olarak değişti. Diğer değişiklik ise dakikaların tükendiğini anlayan Zenit’in savunmadan hücuma geçişlerde hata yapan Fenerbahçe’ye karşı baskısını arttırması ve üçüncü golü bulmasıydı. Ersun Yanal hemen Jailson yerine Slimani hamlesi yaptı ve ilerde oynamayı tercih eden Fenerbahçe’nin şanssız santraforuyla bir şans yaratmak istedi. Nafileydi tabi... Aynı tutukluk aynı kısmetsizlik devamdı Slimani’de... Fenerbahçe’nin santraforu yok işte. Sahaya tur cebinde çıkıp önce veren sonra geri alan en sonunda tekrar Zenit’e teslim eden Fenerbahçe’nin eli Avrupa’da da boş kaldı. Zenit’in mesajı açıktı:“Bırak Avrupa’yı sen git de lige tutunmaya çalış”!
Fenerbahçe’nin savunma kanatları ilk iki golde tersten gelen ortalarda rakiplerine ezilerek müdahalesiz kaldılar. Daha sonra oyuna giren İsmail de dahil olmak üzere hücumda rakip savunmayla birebir kaldıklarında neredeyse hiçbir seferinde çalım atıp çizgiye inmeyi düşünmediler. Böyle olunca zaten net bir santrforla oynamayan, hücum orta sahalarını ceza sahasına sokmayan Kanarya topa sahip olduklarında dahi akın bitiremedi. Sonuçta 2-1’le avantaj bizdeyken dahi kontra yiyen biz olduk.Fenerbahçe topa sahip olmalı çünkü sahip değilken her diagonal orta ters tarafta bekler üzerinde gol tehlikesi oluşturuyor. Sahip olduğunda ise maalesef rakip yukardaki sebeple tehdit hissetmeyip kontra kovalıyor. Bu durumun finali de kaptırılan bir top, yetişemeyen stoperler, yetişen Topal’ın ayaklarının yetmeyişiyle gelen eleniş golü. Bu Zenit’e elenmek gerçekten zordu. Ama bu sezon Fenerbahçe için zor yok.Gecenin sorusuSadece lig kaldı. Konsantrasyon, odaklanma mı olur yoksa tersi mi?Maçın starıİranlı genç Serdar, Fenrbahçe’nin Dzyuba’ya odaklanmış stoper ikilisinin başına bela oldu. Fenerbahçe ceza sahasına en fazla 1 oyuncuyu sokabilirken, Zenit onu ekstra mikser olarak çok iyi kullandı. Harun’un direncini kıran da o oldu.Maçın olayı2-1’de skor yeterken topa da sahipken bu kadar kontra yiyebilmek Fenerbahçe standardında değil, Lüksemburg amatör kümede bile kolay rastlanır bir durum değil. Ali Koç sezon sonunda köklü değişiklikler yapmak zorunda. Sadece oyuncu kadrosunda da değil.Kısa mesajFenerbahçe kadrosunun en az yarısını değiştirmek zorunda. Özellikle savunma kanatlarının tamamını.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki böyle gol yerseniz değil UEFA Avrupa Ligi'nde ilerlemek, Süper Lig'den bile düşersiniz. Zenit öyle ahım şahım bir takım değil. Ama dün geceki rezillik ya da diğer bir deyimle çok acı veren taraf Fenerbahçe'nin yediği goller...Yenilen her gol amatör takım seviyesinde...İlk iki golde Hasan Ali'nin ağırlıklı hatası var. Soldan orta geliyor, ciddi bir yerleşim hatası, rakip vuruyor hem de bomboş vuruyor ve Fenerbahçe maçın hemen başında mağlup duruma düşüyor. Halbuki Zenit gibi takıma yapılacak şey; al topu, bol pas yap, top sende kalsın, duran toplarda hata yapma, turu al gel... Fenerbahçe ilk golü yedi, sonra dengeledi. Tam dengelemişti ki yine amatörce bir yan toptan gol yediler. Sardar Azmoun, Hasan'ın üzerinden güle oynaya golü yapabildi.Fenerbahçe camiası çok acı çekiyordu ki sahneye Mehmet Topal'ın belki de hayatında attığı en güzel gollerinden biri çıktı. Sol ayağıyla uzak köşeye güzel vurdu. Bu gol moral demekti, tur demekti. İkinci yarıdaki Tolgay değişikliği doğru değişiklikti. 20 dakika Fenerbahçe, Zenit'e top göstermedi.Maç istenilen gibi gidiyor ve tam Ruslar'ın umudu bitiyorken sahneye önce Moses sonra da Mehmet Topal çıktı.Chelsea'de oynamış bir adam orta sahada manasız bir şekilde topu Zenit'e kaptırdı.Uzun topta Topal ayağındaki topu kontrol edemedi ve Azmoun da topu Zenit'e getiriverdi.Fenerbahçe'de çok büyük problemler var. Kolay ve amatörce goller yiyip ne pozisyon üretebiliyorlar ne de direnebiliyorlar.
Son üç sezondur kritik maçların kahramanı olan "sarsaklık genleri"nin zirve yaptığı dakikalar izledik. Zenit'in kaleyi tutan ilk iki şutunun tabelaya "gol" olarak yazılması, başka takımlar için "şanssızlık" bölümüdür ama bu Fenerbahçe takımı için kaderin ta kendisi.Mehmet Topal'ın müthiş golü, turu geçmek adına mucizeydi aslında. Hemen arkasına takılan iki Harun kurtarışını eklemek gerekir elbette. Birisi frikikten, ikincisi karşı karşıya pozisyonda. Tabii ki iki pozisyonu da Fenerbahçe oyuncuları ikram etti Ruslar'a. Birisinde Şener vardı, ötekinde Ayew...Yine de Tolgay'ın oyuna girmesi, pas organizasyonunu üstüne alması, sahayı enine dolaşması ile birlikte, gole ihtiyacı olan Zenit, sahasında "seyreden" haline geldi. Tribünler bu bakışları "teslimiyet" olarak algılayıp, ıslığa başladılar.Halbuki, "O anı" bekliyorlarmış.Rakip analizi böyle yapılıyor demek ki; Zenit'in hocası, "Bekleyin onlar size pası atacak" demiş ki muhtemelen önce Ayew, ardından da Mehmet Topal gerekli ikramları yaptılar. İyi olmak ile yeterli olmak arasındaki ince çizginin hangi tarafında olduğunu gördüğümüz oyuncular da oldu elbette. Zenit'e turu getiren sabrı ve oyuncu kalitesiydi.Neyi, ne zaman yapacaklarını çok iyi biliyorlardı. Bu yüzden sahalarında kaldılar ve hızlı hücumlardaki becerilerini kullandılar. Fenerbahçe'de ise Moses dahil, rakibe "fark" yaratacak bir performans bulamadık. Harun'u bir kenara yazarsak, taraftarın o çok sevdiği Sadık'ın, aslında daha çok uzun yolunun olduğu da ortaya çıktı. Jailson'un ilk goldeki adam kaçırışına baktığımızda, Eljif'in pozisyon hatalarını gördükçe veya Alper'in her şeyi ile çaresizliğine şahit oldukça, kenar yönetimin de işler kötüye gittiğinde bir planı olmadığı ortaya çıktı.Beş lig, bir de Kadıköy'deki Zenit maçını kattığımızda, rakibe toplam altı pozisyon vermeyen takım, üç gol birden yiyorsa, bu maç özelinde, oyun planı veya taktik akıl elbette sorgulanır. Yazık...