Ali Koç ve Fenerbahçe: Hazır Olmamanın Bedeli
Fenerbahçe giderek yönetilmesi mümkün olmayan sorunların içinde boğuşur hale gelirken Ali Koç da artık başlı başına bir sorun olarak Camia içinde tanımlanmaya başladı.
Bu sürecin nasıl geliştiğini şimdi küçük bir tarihçe ile hatırlayalım.
Fenerbahçe’nin içinden çıkamadığı yönetimsel sorunlarının temelinde Ali Koç ve arkadaşlarının en baştan soyundukları işin ne olduğunu hiç bilmemeleri, anlamamış olmaları, bunun için herhangi bir hazırlık, plan ve programlarının bulunmamalarıydı.
Ali Koç, Aziz Yıldırım’ın yapamadığını gerçekleştirmek, daha fazlasını ortaya koymak için aday olmuş ve bir kurtarıcı gibi karşılanmıştı.
2018 Kongresi’ne kadarki süreçte Aziz Yıldırım’a yöneltilen en önemli eleştirileri şu başlıklarda sıralayabiliriz;
-Futbolda istikrarsızlık, başarısızlık, giderek rakiplerinin gerisinde kalma riski
- Bununla bağlantılı Aziz Yıldırım’ın özellikle Fenerbahçe’nin iç muhalefetine karşı sert söylemlerde bulunması, stadyumda blok halinde bazı taraftar gruplarının kombinelerini iptal etmesi, yönetim anlayışının Fenerbahçe içinde tepki çekmesi
- 3 Temmuz sürecinin en başından itibaren zaten Camia’da Yönetimi hedef alan bir ayrım, ayrışma vardı. Bu ayrışma Aziz Yıldırım’ın hapisten çıkmasına kadar geçen sürede kendini net olarak göstermese de sonrasında çok daha kristalize bir durum aldı.
- Bu süreçte benim yaptığım gözlemi paylaşayım; 3 Temmuz öncesinde de bir grupta çok ciddi bir Aziz Yıldırım karşıtlığı olduğu hatta hapse girmesinden büyük memnuniyet duyduğunu öğrendim.
- Alex’in ayrılması çok önemli bir başka ayrışma konusuydu. Alex’in gidişinde Aykut Kocaman’ın etkisi olduğu inancıyla teknik direktör de burada sevimsiz bir aktör haline geldi.
- 2013’te yapılan seçimlerde uzun yıllar sonra Aziz Yıldırım’ın karşısına bir rakip çıktı ve Aziz Yıldırım karşıtı cephe bu seçimde Mehmet Ali Aydınlar tarafında saf tuttu.
- 2014’teki “Adalete Fener Yak” Projesi bir başka fay hattı yarattı. Proje’yi yürüten Ali Koç ile Aziz Yıldırım’ın arası bozuldu. Aziz Yıldırım o süreçte Ali Koç’a destek veren kimi çalışanları Kulüp’ten uzaklaştırdı.
- 2015’teki Kongre’de gerilim daha da arttı. Aziz Yıldırım kendisinden sonra Başkanlık için Ali Koç’un ismini öne sürerken belki de kendisine karşıt olanların çok daha konsilide olacakları bir lideri işaret ettiğinin o sırada farkında bile değildi.
- 2015-18 arası buraya büyümüş ayrışmanın özellikle futbolda yaşanan başarısızlıklar nedeniyle bir araya gelinmesini artık imkânsız hale getiren bir hal almasını da sağlamıştır. Her sezon bir sonrakine daha büyük bir muhalefet gücü devretti.
- Ali Koç’un ismi bu anlamda Aziz Yıldırım’ın artık karşısında duramayacağı kadar büyük bir umut oldu.
Fenerbahçe üye sayısının bu süreçte giderek artması ve her yeni üyenin muhalif tarafa bir güç olarak katılması, “Hedef Bir Milyon Üye Projesi” ile Aziz Yıldırım’ın kendi eliyle bir araya getirdiği bir etki oldu.
2013 Seçimlerinde Aziz Yıldırım 6821, Mehmet Ali Aydınlar 2383 oy almıştı.
2015 Seçimlerinde Aziz Yıldırım 5504, Hulusi Belgü 1144 oy almıştı.
2018 Seçimlerindeyse Ali Koç 16042, Aziz Yıldırım 4644 oy topladılar.
Aziz Yıldırım’ın oy sayısı her seçimde biraz daha eridi. Özellikle 2018 seçimlerinde üye sayısına rağmen aldığı oy sayısının azalması Camia’nın ona karşı hissettiklerinin net karşılığı olmalıdır. Bu denge hala Ali Koç için güçlü bir destek olmaya devam edecek şekilde duruyor.
Bu veriler hem Aziz Yıldırım hem de Ali Koç için üzerinde düşünmesi gereken önemli bir sonuçtu.
Ali Koç bu yükselen dalganın üzerinde bir anlamda surf yaparak çok hızlı ve bana göre kendisinin de beklemediği bir oy farkıyla Başkanlığa seçildi.
Peki Ali Koç Fenerbahçe’nin gerçek sorunlarını anlamış mıydı?
İlk şöyle bir soru soralım...
Aziz Yıldırım’ı Camia’dan bu kadar uzaklaştıran ve istenmeyen kişi haline getiren süreçlere karşılık Ali Koç ne yaptı?
İkinci soru: Ali Koç Camia’nın birleşmesi ve bütünleşmesine katkı mı yoksa var olan fay hatlarının daha da fazla gerilim biriktirmesine neden olacak politikalar mı uyguladı?
Başta da konuştuk, Aykut Kocaman karşıtlığının ana sebebi Alex’ten kaynaklanıyordu. Alex’e taparcasına yürekten bağlı kalabalıklar, Fenerbahçe’nin saha içi başarısızlıklarının sebebini Aykut Kocaman ve onun futbol anlayışı veya oyun planına bağlıyordu.
Aslında ana tepki Yönetim, Aziz Yıldırım’dı.
Ali Koç, üzerinde yükseldiği muhalefetin genel kanaatine uygun şekilde Aykut Kocaman ile devam edemezdi.
O dönem her neyi ifade etmişse sonradan çok iyi anlaşıldı ki Ali Koç veya çevresindekilerin bir oyun planı, futbol aklı veya fikri asla yoktu.
Aykut Kocaman’ın takımdan gönderilmesinin gerisinde de bir oyun planı, futbol aklı, fikri bulunmuyordu.
Aslında temeldeki mesele Aziz Yıldırım’ın bıraktığı mirasın olabildiğince reddiydi.
Ali Koç, Aziz Yıldırım’a karşı aday olmuştu. Onun kurduğu futbol, basketbol takımı ile devam etmek, kendinin değil, Aziz Yıldırım’ın başarısı sayılacaktı.
İlk hedefe alınan bu nedenle futbol takımı oldu. Kıl payı şampiyonluk kaçırmış takım tamamen dağıtıldı, satıldı. Yerine sportif direktöründen teknik direktörüne, oyuncularına varıncaya kadar yenilendi.
Aslında dışarıdan bakınca bir bilgisayar oyunu gibi ne kadar kolay görünüyordu, başarıya ulaşmak, şampiyon olmak.
Fenerbahçe o sezon küme düşmekten son hafta aldığı galibiyetler sayesinde kurtuldu.
İşte gömleğin hatalı iliklenen düğmelerinin Fenerbahçe’yi getirdiği yerin en başı.
Bir sene sonra aynı taktik basketbol takımının üzerinde uyguladı.
Obradovic ve takım ile ilişkiler hep bıçak sırtındaydı. Görüntüde Obradovic’le çalışma arzusu varken geri planda ondan kurtulma planları yapılıyordu. Pandemi yardıma koştu ve basketbol takımı bir İspanya deplasmanı dönüşü dağıldı ve bir daha da bir araya gelemedi.
Ana fikir aynıydı.
Bir takım kurulacaksa bu Ali Koç’un eseri olmalıydı.
Öyle de oldu. Ama doğru dikişin tutması için 5 sezon geçti. 6. Sezonun sonunda Fenerbahçe eski günlerine döndü. 2024-25 sezonunun da Euroleague’in favorisi haline gelebildi.
Futbol dışındaki branşlarda takımlara yapılan yatırımların geri dönüşünün toplanması daha kolay oluyordu. Zaten ortada çok güçlü bir kök vardı. Oralara yapılan birkaç takviye ile ülke içinde şampiyonluğa oynayan bir ekip oluşturmak mümkün hale geliyordu.
Ancak futbol başkaydı.
Zaten özellikle 2006’dan bu yana mücadele ettiği görünmez bir güç vardı.
Fenerbahçe, Süper Lig’de en fazla ikincilik kazanan takım olurken, şampiyonlukta yarıştığı rakipler her sezon değişmesine karşın onların karşısında bir türlü başarılı olamıyordu.
Galatasaray, Beşiktaş hadi neyse de Bursaspor karşısında bile Fenerbahçe’nin sahadan boynu bükük ayrılması ilginçti.
Sanırım en kritik ve göz ardı edilen en önemli mesele de buydu.
2017-18 sezonunda Fenerbahçe tribünleri bölünmüş, parçalanmış bir dolu çatlak sesin, takıma destek yerine her kafadan bir düşüncenin çıktığı, her koltukta mutsuz, keyifsiz ve giderek de öfkeli bir teknik direktörün oturduğu durumdaydı.
Her fırsatta futbolcularını, teknik direktörünü ıslıklıyor, yönetimi istifaya davet ediyordu.
Bu durum belki bir süre Ali Koç Yönetimine destek vermişse de genel hal aynı şekilde devam etti hatta bugünkü tribünler 7 senenin öncesinden de beter bir hal aldı.
Ali Koç buna çözüm bulmak yerine belki de sürecin gelişmesine farkında olarak veya olmayarak şahsen destek verdi.
Mourinho’nun taraftarla buluşmasında GFB liderlerinin ön plana çıkarılması Fenerbahçe tribünlerinin geri kalanı için önemli tepki kaynağıydı.
Galatasaray ve Beşiktaş’a nazaran parçalı bir tribün yapısı olması, çok sayıda dernek Fenerbahçe’ye has değişmez bir olgudur. Artık bu neden böyle diye sormak yerine fiili duruma göre plan program yapmak rasyonel yaklaşımdır.
Ali Koç’un, diğer taraftar grupları yokmuş gibi GFB merkezli taraftar yönetim şekli bugünkü tribünlerin genel halinin de özetidir.
Diğer taraftan Camia’nın tribün dışındaki bölünmüşlüğü artarak devam etti.
Ali Koç, Aziz Yıldırım destekçisi kim varsa herkesi neredeyse Fenerbahçe’nin hainleri mertebesine indirdi.
Geldiği sezon Aykut Kocaman’a yaptıklarının mazereti yoktu.
Yeni dönemde buna Başakşehir ve Trabzonspor da eklenecektir.
2006 ile 2025 yılları arasındaki 20 sezondaki dağılım şöyle gerçekleşti.
Galatasaray 10 Fenerbahçe 3 Beşiktaş 4 Trabzonspor 1 Bursaspor 1 Başakşehir 1
Bu süre içinde Fenerbahçe’nin bir de 3 Temmuz ile kumpasa uğradığını hatırlamak gerekiyor.
Ali Koç, aday olduğu süreç boyunca Fenerbahçe’nin aşmakta zorlandığı en önemli mesele olan bu duruma neredeyse hiç dokunmaz hatta yok sayarken sonrasında yaşadığı tecrübe onu sorunu YAPI şeklinde tarife kadar götürecektir.
Soru şuydu; Fenerbahçe gerçekten kurduğu kadrolar, teknik ekipler nedeniyle mi başarısız oluyordu yoksa buna etki eden esaslı, etkili bir güç mü vardı?
Varsa neydi?
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında hem teknik direktörler hem de futbolcular ölçeğinde kâğıt üzerinde 7 şampiyonluk farkını yaratacak etkinin açıklaması ne olabilirdi?
Göz ardı edilen bir başka mesele Fenerbahçe’nin spor medyasında her geçen sezon kaybettiği irtifa, güçtü.
Aziz Yıldırım bununla direkt mücadele ederek savaşmıştı. Bu bir hataydı. Aslında bir taraftan Fenerbahçe’nin kendi medyasının da oluşturulmasına katkı yapması ve bununla da lobi gücü sağlaması gerekiyordu.
Aziz Yıldırım muhtemelen “bu benim işim değil” diye düşündü. Tahmin ediyorum ki hala aynı yerde duruyor.
Ali Koç daha farklı bir yol izlemeyi seçti. Bir grup kendine bağlı kişilerden meydana gelen adına pek de medya diyemeyeceğimiz oluşuma katkı ve destek sağladı. Ama bu genel spor medyasında çok etkisiz kaldı. Kamuoyu tarafından güven sağlamadı.
Bu süreçte en fazla işine yarayabilecek kişileri medyadan uzaklaştırdı.
Fenerbahçe TV ve Radyosunun etkisiz bir araca dönüştürdü.
Zamanla “Yapı ve Spor Medyası” arasında grift ilişkiler kurulmuştu, birbirlerini besliyordu.
Ali Koç çok sonra yaşayarak farkına vardığı için sürecin başından itibaren yapması gerekenleri yavaş yavaş devreye soktu. Ama geç kalınmıştı.
Buraya kadar geçen sürede çıkan tek bir sonuç vardır; Ali Koç 2018’de talip olduğu Başkanlığın ne olduğunu biliyor ne de Fenerbahçe’yi yönetmek için bir fikri vardı.
Olsaydı en baştan hazırlığını, planını programını buna göre yapardı.
Süreç boyunca esaslı ve sürdürülebilir bir futbol aklına bağlı hareket edilmediğinden bir dolu yap bozlarla sil baştanlarla geçen sezonlar yaşandı.
Ali Koç hep yaşayarak öğrendi. Ama öğrenmesi gerekenler bir sene sonrası için eksik kaldığından doğru yönetim şeklini kurgulayacak bilgi ve donanımı sağlayamadı.
Ve finansal durum.
Hakkını teslim etmemiz gereken ve zaten de ekip olarak en iyi bildikleri şey finans ve bunun muhasebesiydi.
Daha gelir gelmez Fenerbahçe’nin borç yükünü gündeme getirmeleri de aslında neye talip olduklarının farkında olmamalarının bir göstergesiydi.
Türkiye’de Kulüpler borca batık bir halde ve bir şekilde ayakta kalmayı başarıyorlardı.
Fenerbahçe’nin 2 Temmuz 2011’de büyük bir finansal gücü ve değeri vardı. Ama kumpas bunu hem yok etti hem de Fenerbahçe’nin yönetme gücüne indirilen en büyük darbe oldu.
Ali Koç ve ekibi Kulübün hem finansal hem muhasebesel dokümanlarını anlamada ve bunları açıklamada zorluk yaşadılar.
“Özellikle kötü gösterdiler” cümlesini kurmak için niyet okumak gerekiyor.
Ancak ne Kulübün borcu gösterildiği kadar kötüydü ne de bununla iyi bir takım kuramamak mümkündü.
Zaten Ali Koç döneminde yapılan transfer harcamaları da bunun bir başka çarpıcı karşılığı oldu.
Nisan 2025’de Kulübün borcu 19.204.000.000 TL olarak açıklanırken; bunun € karşılığı güncel kurlara göre 460.000.000 € oldu.
Ancak buna karşın Fenerbahçe’nin ekonomik bağımsızlığından söz edilmeye başlandı. Çünkü kâğıt üzerinde muhasebeleştirilen borç ile finansal borç arasında bir fark vardır.
Bu Temmuz 2018’de açıklanan 626.000.000 € borç tutarının içinde de aynı şekilde muhasebeleştirilebilirdi. Ancak gösterilen bu olmadı. Aziz Yıldırım’ın Kulübü çok kötü yönettiği, finansal olarak Fenerbahçe’ye çok büyük zarar verdiği üzerinden birkaç yıl propaganda yapıldı.
Yine de hakkını teslim etmek gerekiyor finans yönetim işinde Ali Koç Kulübe bir regülasyon sağlamıştır.
7. sezonun sonunda gelinen nokta 2018’in de gerisinde bir yere karşılık gelmektedir.
Tribünler her sezon sonunda yaşanan başarısızlıklarının verdiği yılgınlık, bıkkınlık ve çaresizlikle yönetimi istifaya davet ederken Ali Koç’un bunları duymazdan, görmezden gelmesi de başka bir öğrenilmemişlik sorunudur.
Fenerbahçe eğer finansal sorunlarını çözmüş, ekonomik bağımsızlığına erişmiş bir Kulüp haline geldiyse o zaman bunun verdiği özgüvenle odaklanması gereken yepyeni plan ve programlara ihtiyacı vardır.
Sorun iki ana başlıkta düğümlenmiş görünüyor.
1. Sportif başarı için kurgulanması gereken futbol aklı
2. Çok daha çetrefilli ve aşılması güç “YAPI” sorununa çözüm üretmek üzere kısa, orta ve uzun vadeli plan, program yapılması
Tüm bunları mümkün olduğunca geniş taban desteğine yayabilmek için de hiç kuşkusuz Camia’dan destek almak, eskiye dair oluşmuş parçalanmışlıkları onarmak gerekiyor.
Pazar günü Stadyum’da toplanan küçük sayılacak bir taraftar grubunun ısınmaya çıkan oyunculara, maç sırasında atılan gollere, oyuncu değişikliklerine tepki göstermesi, ıslıklaması yuhalaması da işin artık içinden çıkılması güç başka travmatik sonucu oldu.
Bu durumun düzeltilmesi için plan ve programlar yapılması gerektiği en az futbol aklı kadar üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuç olmuştur.
Yine Başkan Ali Koç’un üç seneden beri görmezden geldiği Fenerbahçe Gönüllüleri Derneği Başkanı Emrah Tünay ile girdiği polemik de bir başka sorun olarak notlara girmiştir.
Fenerbahçe Kongre üyelerinin bu süreçte olağanüstü seçim için noter aracılığıyla imza toplamaları Fenerbahçe tarihinde bugüne kadar görülmemiş bir eylemselliktir.
Sorunlar her geçen gün daha karmaşıklaşır ve derinleşirken Yönetim’in bunlara duyarsız yaklaşımı her türlü anlaşma, empati ve anlayışlı yaklaşımı yok etmektedir