15.05.2008 - 01:24 | Son Güncellenme:
"SARI KIRMIZI MUCİZE 3" YAZAN: ERHAN TELLİ
Son dakika golleri Galatasaray’ın şampiyonluğunda büyük rol oynadı. Ali Sami Yen’deki Büyükşehir maçında 2-0 geriye düşen Cim-Bom, Hakan Balta ile farkı bire indirip, Ümit Karan’ın son dakika sayısıyla da beraberliği kurtardı, ancak sarı-kırmızılıları yeni bir kriz daha bekliyordu. Bu maçta kırmızı kart gören Hasan Şaş adeta çılgına dönmüştü.
Güçlükle soyunma odasına götürülen Hasan, maç sonrasında, “Devre arasında Galatasaray’dan ve Türkiye’den ayrılıyorum. Artık yeter” diyordu. Hakemlerin kendisine kasıtlı kart göstermeye çalıştığını, rakip oyuncuların ettiği Portekizce küfürlerin görmezden gelindiğini söyleyen Şaş’ın öfkesi dinmiyordu. Fenerbahçe maçında cezalı duruma düşen Hasan Şaş, yöneticilerle görüşerek ayrılmak isteğini tekrarladı. Bir kez daha devreye giren yönetici Haldun Üstünel, Hasan’a “Seni hiçbir yere bırakmayız. Artık sakin ol ve mantıklı düşün. Bu takımın sana ihtiyacı var” diyerek kırmızı ışık yaktı. Adnan Polat ve Adnan Sezgin’in de iknasıyla kararını gözden geçiren Şaş, daha sonra, “Yüzde doksan kalıyorum” açıklamasını yaptı.
Kadıköy’de hüsran
Galatasaray, Kadıköy’deki derbi maça moralsiz gidiyordu. Ezeli rakibine karşı yıllardır süren şanssızlığını kırmak isteyen sarı-kırmızılı takımda herkesin tek düşüncesi Fenerbahçe’yi yenerek yeniden çıkışa geçmekti, ama istenen olmadı. Semih ve Deivid’in gollerine engel olamayan Aslan sahadan 2-0 mağlup ayrıldı. Alman teknik adam futbolcuların görev bölgelerinde yaptığı oynamalarla yine eleştiri topluyordu. Sabri’yi maçtan bir gece önce ön liberoda oynatmaya karar vermiş ve herkesi şaşırtmıştı. Kalli maçtan sonra ise “Tecrübeli Fenerbahçe ile bizim gençlerimiz arasındaki fark görüldü” diyerek zaten moralsiz olan futbolcuları yaraladı. Feldkamp ile oyuncular arasındaki uçurum böylece biraz daha büyüdü.
Servet-Arda kavgası
Fenerbahçe yenilgisi sonrasında Sivas’ı konuk eden Galatasaray, bu maçı Nonda ve Barış’ın golleriyle kazanarak liderliğini sürdürdü, fakat Servet - Arda kavgası gündeme oturdu. Maçta kendisine bağıran Servet’e, Arda sert karşılık verince, iki futbolcu saha içinde tartışmaya başladı. Arda’ya tribünlerden de tepki geldi. Öfkesinden sarı kart gören Arda’yı, Feldkamp oyundan alarak cezalandırdı. Hocasının kararına sinirlenen genç oyuncu, çıkarken parmağını iki yana sallayarak Kalli’ye, ‘yanlış yaptın’ diyordu. Arda formasını öperek tünele giderken, tartışma maç sonunda soyunma odasına taşındı.
Servet cevap verdiği için yaşça küçük olan Arda’ya çok kızmıştı. Arda da alttan alacak gibi değildi. Soyunma odasındaki bağırış, çağırışlara noktayı, kaptan Hakan Şükür koydu. İkilinin arasına giren Şükür, çok sert bir şekilde, “Bizim olduğumuz yerde böyle şeyler olmaz. Nerede olduğunuzun farkına varın” diyerek iki oyuncuyu da susturdu. Daha sonra Arda ve Servet barıştırıldı ve sorun çözüldü.
Yine para krizi
Devre arasına doğru oyuncuların en önemli sıkıntısı alacaklarının ödenmemesiydi. Geçen 5 aya rağmen hiçbir transfer taksidini tahsil edemeyen futbolcular, primlerle idare ediyorlardı. Her sene aynı sorunu yaşayan eski futbolcular bu duruma alışık olsalar da yeni ve genç oyuncuların durumu farklıydı. Sürekli Hakan Şükür, Hasan Şaş, Okan ve Ümit’e “Paralarımız ne zaman ödenir?” diye soran gençlere, “Merak etmeyin kimsenin parası kalmaz” yanıtını veren kaptanlar, zaman zaman da acil ihtiyacı olan oyunculara borç vermeye başladılar. Bir gün idmana çıkarken bir genç oyuncunun, “Yabancılara paraları ödenmiş. Bize neden vermiyorlar?” diye kaptanlara paraları sormasıyla patlak veren kriz, kısa sürede yönetime ulaştı. Adnan Polat ve beraberindeki yöneticiler, Florya’ya giderek takımla toplantı yapmaya karar verdi.
Bu toplantıda, iddiaların asılsız olduğunu ve yabancılara primler dışında ödeme yapılmadığını söyleyen yöneticiler, transfer taksitlerinin en kısa zamanda ödeneceği müjdesini verdi. Toplantı biterken, yabancılarla ayrı bir görüşme yapılacağı söylendi ve Türkler antrenmana gönderildi. 20 dakika sonra yabancılar da antrenmana katıldı.
Lincoln’den itiraf
Saha ortasına gelen Lincoln, Almanca bilen Ümit Karan’ı çağırarak, “Lütfen söylediklerimi tercüme et” dedi. Sonra devam etti: “Arkadaşlar ben paramı aldım. Sizin almadığınızı yeni duydum. Sizden özür dilerim. Ben bunu bilmiyordum.”
Yerli oyuncular şoke olmuşlardı. O günden sonra yabancıların paralarını aldığından iyice emin olan yerliler, yönetime gönül koydu. Araya giren kaptanlar, genç oyuncularla toplantı yaparak “Yıllardır burada oynuyoruz ve aynı sorunları defalarca yaşadık. Kimsenin parası Galatasaray’da kalmadı, kalmaz. Kafanızı bir şeye takmayın. İhtiyacınız olduğu zaman çekinmeden bize gelin. Elimizden geldiğince size destek veririz” dediler. Bu toplantıdan sonra kenetlenen futbolcular, belki de mucizevi şampiyonluğun temelini de o toplantıda atıyorlardı.
Kalli’nin ilk gribi
UEFA Kupası’ndaki Austria Wien maçı öncesinde Feldkamp’ın ağır gribal enfeksiyon yüzünden yatağa düşerek antrenmana çıkamamasını önceleri kimse önemsemedi. Herkes bunu basit bir grip sanıyordu ama Kalli, Wien maçına çıkamadı. Sarı-kırmızılılar herkesin galibiyet beklediği maçta kötü bir oyunla rakibiyle golsüz berabere kaldı. Bordeaux’un deplasmanda Panionios’u 3-2 yenmesi ise mucizevi bir şekilde Cim-Bom’a üst turun kapısını açtı. Ali Sami Yen’de sevinç ve hüzün bir aradaydı. Galatasaray, 2000 yılında müzesine taşıdığı UEFA Kupası’nda, Fransız yardımıyla üst tura çıkmıştı.
Linderoth şoke etti
Sakatlıklardan çok çeken Galatasaray turun buruk sevincini yaşarken, en önemli kozlarından Tobias Linderoth’u kayıp verdi. Kalçasından sakat olduğu anlaşılan Linderoth, ABD’de ameliyat olarak sezonu kapattı. Ön libero için Basinas ve Barusso’nun transferi gündemdeydi, ancak genç Mehmet Topal müthiş performansıyla hızır gibi yetişti. Devre arasında Roma’dan Barusso’yu kiralayan ve sadece 1 maç oynatabilen Cim-Bom büyük bir hata yapıyordu. Bu oyuncuyu ısrarla isteyen kişinin ise Kalli olduğu söyleniyordu.
İlk yarının son haftasında Oftaş deplasmanına giden Galatasaray’ın başında gribi süren Feldkamp yine yoktu. Alman hoca, takım Ankara’ya gitmeden önce Florya’da oyuncularla bir toplantı yaparak, “Ankara’ya gelemiyorum. Doktorlarım kontroller için pazar günü Almanya’da olmam gerektiğini söylediler. Aksi halde noel nedeniyle yeni yıla kadar muayene olamayacağım. İkinci yarıda geri döneceğim ve kaldığımız yerden devam edeceğiz” diye konuştu. Feldkamp bunları söylerken, tüm takım, “Acaba gideceğini mi açıklıyor?” diyerek heyecanlanmıştı. Açıkcası oyuncular, Alman teknik adamın dönmesini istemiyorlardı.
‘Biz Galatasaraylıyız’
Galatasaray, Ankara’ya giderken aynı sabah Almanya’ya uçan Kalli’ye yöneltilen eleştiriler nedeniyle, futbol şubesi zor durumda kaldı. Takım, yönetimin ve futbolcuların pek de güvenmedikleri bir isim olan Ahmet Akcan’a emanet edilmişti. Üstelik Oftaş deplasmanına gidemeyen sadece Kalli değildi. Sakatlıklarını bahane ederek noel tatili nedeniyle ülkelerine gitmek isteyen Lincoln ve Carrusca da çoktan evlerine uçmuşlardı. Yerli futbolcular arasında homurdanmalar oluyordu. “Yabancılar tatile, biz Ankara’ya” diye söylene söylene deplasman maçına giden sarı-kırmızılı oyuncuların, uçakta yaptıkları tezahürat ise çok anlamlıydı: “Herkes giderrr. Biz kalırızzz. Biz Galatasaraylıyız.”
İşte bu düşüncelerle gidilen Ankara’da, kötü bir maç çıkaran Galatasaray, devre arasında yaşanacak Feldkamp krizi öncesinde golsüz beraberliğe razı oluyordu. Cim-Bom bu puan kaybıyla ilk yarıyı Sivas ve F.Bahçe’nin ardından 3. tamamladı.
Akcan’la sert tartışma
Devre arası boyunca manşetlerden inmeyen haber, ‘Feldkamp geri dönmeyecek’ oldu, ama herkes yanılıyordu. 3 Ocak’ta dönen Kalli takımın başına geçti. Fakat sarı-kırmızılılar, Alman hoca gelmeden önce çalışmalara başlamışlardı. Hakan Şükür önderliğinde Florya’ya gelen, yeni transfer Emre Güngör’ün de aralarında bulunduğu 9-10 kişilik grubun antrenörsüz çalıştığını gören Haldun Üstünel ve Adnan Sezgin, odasında bulunan Ahmet Akcan’ı yanlarına çağırdı. Üstünel öfkeyle, “Çocuklar kendi başlarına çalışıyorlar. Görmüyor musunuz? Neden takımın başında değilsiniz?” diye sordu. Akcan’ın verdiği, “Programda böyle bir çalışma yok” yanıtı, Üstünel ve Sezgin’i daha da sinirlendirdi. Üçlü tartışmaya başlarken, Akcan’ın, “Kalli’nin bu çalışmadan haberi yok” demesi ortamı biraz daha gerdi. Yöneticiler, oyuncuların çalışma azmini takdir ediyor, Akcan ise bunun yanlış olduğunu söylüyordu. Yöneticiler ile teknik heyetin arası bu olaydan sonra iyice açıldı.
Ülkesine erken giden Lincoln’ün özel izin alarak 6 Ocak’ta döneceği öğrenilince yerli oyuncular isyan etti. Sadece Lincoln değil, Nonda da ortalıkta yoktu. Yabancılar gittiğinde geri gelmiyor, geldiğinde de sanki hiç gitmemiş gibi takıma monte ediliyordu. Disiplinden bahseden Kalli’nin bu zaafı, yerli futbolcularda büyük bir güvensizlik oluşturdu.
Alman hocanın tavrı, yerli oyunculardaki tepkinin bütünleşmeye dönüşmesine neden oldu ve bu durum sezon sonundaki başarının da mayasını oluşturdu. Lincoln geldikten sonra bu kez de Antalya’da kamp yapan eski takımı Shalke’nin fizyoterapistine muayene olmak isteyince, yeni bir kriz ortaya çıktı.
Beşiktaş’tan Ümit’e teklif
Feldkamp ile sorun yaşayan Ümit Karan’ın devre arasında takımdan ayrılmak istediği ortaya çıktı. Ümit, sezon başlarken de Fenerbahçe’den teklif almış ve kopma noktasına gelmişken Adnan Polat ve Haldun Üstünel ikilisi tarafından durdurulmuştu. Devre arasında bu kez Beşiktaş’tan resmi olarak teklif alan Karan, “Kulübümle görüşün” yanıtını verdi. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, yakın dostu Adnan Polat’ı ve eski arkadaşı Haldun Üstünel’i arayarak, “Ümit’i bırakırsanız biz almak istiyoruz” dedi. Ancak Polat ve Üstünel, Ümit’i bırakmayı düşünmediklerini söyleyerek bu teklifi geri çevirdiler.