23.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ama "yaş haddinden", "boş konuşmaktan", "teşbihte hata olmadığından" değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kontenjanından."Halkı nefrete yönlendirecek bir tehlikenin varlığı somut olarak tespit edilememiş", PKK lafından.Şimdi anladınız mı Nevruz kutlamalarında PKK bayrağı ile AB bayrağının neden yan yana asıldığını? Fenerbahçe için bölücü örgüt benzetmesi yapan Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav amiyane tabiri ile "iyi yırttı"... Sayın Cavcav, Fenerbahçe için "hıyar gibi" deseydi, Ankara'daki un fabrikasını ipotek etmesi gerekebilirdi tazminatlar yüzünden. Ama "PKK gibi" dedi, "yırttı"...Aristo mantığı ile hıyarın bölücü örgütten daha zararlı bir sebze olduğu ortaya çıktı.İşin aslında, Fenerbahçe'nin tepkisi yanlıştı...Ağzından kaçırmış işte. Özür de dilemiş... Sözle yaptığı hatayı, sözle tamir etmiş. Ne gerek vardı Yönetim Kurulu olarak cümbür cemaat mahkemelere?.. Ne oldu sonuç?.. "İçtihat" yarattılar... Bir adım daha "içselleştirdik" PKK'yı. Ucuz kurtuldu! İşin bir de matrak yönü var... Ergani Fenerbahçeliler Derneği Başkanı, Cavcav'a 200 bin YTL'lik dava açmış. Hakim soruyor:"Niye 200 bin lira. Sen hayatında bir arada gördün mü bu kadar parayı"?Ne yanıt verebilir başkan?.. Mesela, ailesinden Güneydoğu şehitlerini sayabilir. Örgütün bu ülkeye kaybettirdiği insan, para ve zamandan bahsedebilir. Çocuk katili bir adamın yönettiği örgütle örneklenmekten ne kadar rencide olduğunu anlatabilir falan değil mi? Yanıta bakın:"Hakim bey talimat böyle geldi"!..Bravo... Fenerbahçe, "bölücü" falan değil ama gerçekten "örgütlü" çalışıyor. Lakin elemanlar biraz "saf" adamlar galiba. Hakimin sorusu Her yiğidin yoğurt yiyişi ayrıdır... Hatta yoğurtları bile farklıdır... Üstelik başkanları kıyaslamak benim tarzıma aykırıdır.Ammmaaaa !Pazartesi gecesi ATV'nin Santra programına katılan başkan Özhan Canaydın değil de Aziz Yıldırım olsa, format aynı şekilde uygulanabilir miydi? Yıldırım ve Canaydın Aziz Yıldırım kenarda otururken Kazım Kanat ile Ahmet Çakar tatlı tatlı kavga edebilirler miydi mesela? (Gürcan Bilgiç'i ayırıyorum... O bağcıyı dövmeden üzüm yemeyi bilen bir yorumcu oldu artık) Aziz Yıldırım'a Galatasaray'ın maç özeti izlettirilip golleri hakkında yorumu sorulabilir miydi? Stüdyodaki bir kulüp başkanı değil, genç bir futbolcu olsa bile saygı sınırlarını zorlayacak kadar kendi haline bırakılıp, yokmuş gibi davranılır mıydı?Kocaman bir hayır.Aynı stüdyoda Fatih Terim'in konukluğunu izledim ben. Devlet başkanı düzeyinde ağırlanmıştı. Sayın Yıldırım veya sayın Demirören gelse, durum değişmezdi. Peki sayın Canaydın için neden aynı özen gösterilmedi? Sanki davetli değil de emrivaki ile yayına girmişti.Sayın Yıldırım'ın tarzı doğru mudur, yanlış mıdır, Terim ödünsüz tavrı yüzünden mi o şekilde ağırlanmıştır, onları tartışmıyorum ben. Sadece sayın Canaydın'ın nezaketinin istismar edilme fotoğrafına karşı çıkıyorum. Lakin suçu da Santra programı yorumcularına yükleyemiyorum açıkçası. Çifte standart İki haftada dört kanal gezip, ekranda dört yılda kaldığından fazla "duran" Galatasaray başkanı, kimbilir kimin aklından çıkan bu "halkla ilişkiler" projesiyle seçilme şansını ne kadar artırdı bilemem. Ama benim gözümde en önemli özelliği olan saygınlığını epeyce yıprattı. Üstelik başka bir kozu olmadığı halde. Canaydın şaşkınlığı FIFA ve UEFA ırkçılıkla savaşadursun, futbolu sahadaki sonuçlarını direkt etkileyen "suç"ları itiraf edenlerin sayısı artıyor günden güne. Geçen hafta Belçika'da oynayan bir futbolcu, Almanya'daki "şike mafyası"na aracılık yaptığını ve aynı çetenin Doğu Asya'ya 4 milyar euro transfer ettiğini açıkladı. Geçen gün Yunan savunma oyuncusu Grigoris Georgatos'un, "Inter'de düzenli olarak doping yapılıyordu" sözleri İtalya'yı karıştırdı. Bizi uyutan hakemler Bunlar, buzdağının yüzeydeki adacığında bir kartopu kadar olmalı. Kim bilir hangi derinliklerde saklanıyor şikenin, dopingin ağababaları.Futbol, petrol kadar kârlı ve kirli bir sektör olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Yaşadığımız yüzyılda, ömrü yetenler askeri operasyonla futbolcu kaçırıldığını bile görebilir yani. Ya da maç sonuçlarının nükleer bomba tehditi ile değiştirildiğini...Biz henüz hakemlerinin taraflı mı tarafsız mı olduğunu tartışan bir ülke olarak, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a girerken meleklerin dişi mi erkek mi olduğunu tartışan Bizanslılar kadar çağın gerisindeyiz. Nahifliğimizden mi, yoksa bizde şike ve doping olmadığı için mi? Belki de esas konulara gelmemizi istemeyenler hakem konusunu masadan kaldırmıyorlar; ne dersiniz? Bizdeki gündem aynı Kötü kehanetlerde bulunmak istemiyorum ama futbolumuzun yakın geleceğinden endişelendiğimi yazmalıyım. Ben yazayım siz okumayın.Derbi heyecanı arasında kaybolur gider umarım!Evet endişeliyim... Hatta korkuyorum. Çünkü İktidar, Haluk Ulusoy'u içine sindiremedi...Spordan Sorumlu bakanımız sayın Mehmet Ali Şahin'in müfettiş incelemeleri olanca hızıyla sürüyor. Hasan Doğan, "Başbakan, Haluk Ulusoy'a hiç güvenmiyor" diyor. Seçimde Ulusoy'a destek veren belediye kulüplerindeki başkanlar değişiyor.Yani, bu iş bitmedi...Oysa Futbol Federasyonu'nun sadece Spordan Sorumlu Bakanlık'la değil, İçişleri Bakanlığı'ndan yerel yönetimlere kadar "seçilmiş"lerle omuz omuza çalışma devri bu devir... Gidişat kötü Futbolumuzu yiyip bitiren şiddete eşgüdümle karşı durma günlerindeyiz. Federasyon denilen "yaptırımsız" kurumun, "anons"la falan altından kalkamayacağı kadar dev sorunların tam ortasındayız.Yetmiyor... Hakemler de "taban" yapıyor.Küçük takımlar büyüklerin, büyükler diğerlerinin koruyup kollandığını iddia ediyor. Milli Takım mı?.. Altı maç cezaya çoktan eyvallah dedik. "Hani bari seyircili olsa" diye geveleyerek temaslar sürdürülüyor!Federasyon ne yapıyor?.. Sayın Ulusoy'un kendisini seçenlere iş bulup, seçtirenleri memnun etmekten başka olumlu bir eylemini görmedim ben. Ve o gün geliyor...Birilerinin dönüp, "Yahu ne değişti? Niye seçtik biz bu federasyonu" diye soracağı gün belki yarın, belki yarından da yakın. "Kötü kehanet" diye bir köşeye atmayın. Haksız olduğum bir nokta varsa siz de yazın. eguven@milliyet.com.tr Sorun yumağı