Skorer Kaybolan şampiyonlar

Kaybolan şampiyonlar

05.10.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kaybolan şampiyonlar

Kaybolan şampiyonlar


1992 yılında Avrupa Şampiyonu olan Genç Milli Takım'ın süper çocukları teker teker eridi. Kimisi aldatıldı, kimisi sömürüldü. Kimse yardım etmedi. Çoğu unutuldu, kaybolup gitti


       Tam onaltı çiçektiler...
       Türk Futbolu'nun ümitleri onlarla yeşeriyor, onlarla tomurcuklanıyordu...
       Pırıl pırıl, tertemizdiler... Çocukluktan ilk gençliğe henüz yeni adım atmışlardı.
       Bıyıkları bile terlememişti...
       Çoğu "ğrenciydi... Yaşamı büyük bir okul olarak benimsiyor, okulda da sahada da "ğrenmeye koşuyorlardı. Dünyayı her adımda yeniden keşfedip gerçekleri "ğrendikçe adımlarını hızlandırıyor, soluk soluğa keşfettikleri koşullara uymaya çalışıyorlardı.
       Çocuksu ve tertemiz sevgileri, yusyuvarlak - tostoparlak, 454 gramlık bir topun içinde zıplayıp duruyordu.
       Türkiye A Genç Milli Takımı'nın onaltı çocuğu, o topu oynaya oynaya, şutlaya şutlaya rakip kale ağlarına göndermişler, oradan da 1992 Avrupa Gençler Şampiyonası final maçının santrasına taşımışlardı.
       * * *
       Serpil Hamdi Tüzün'ün "ğrencileri, 1992 baharında Almanya'nın Bayreuth Stadı'nda Portekiz karşısına şampiyonluk için çıktılar.
       Tribünlerdeki on bin gurbetçi, daha şimdiden onlarla gurur duyuyor, skor tabelasında ne yazarsa yazsın, onları gönüllerin şampiyonu olarak alkışlıyordu.
       Rumen Hakem İoan, başlama vuruşu için düdüğünü çaldığı zaman Türkiye'nin 69 yıllık beklentisi nihayet geriye saymaya başlıyordu.
       Onsekizinci dakikada Bülent, final destanının ilk cümlesini yazıyordu : Türkiye: 1 - Portekiz: 0...
       Sonra, 43. dakikada, her başarı öyküsünde olduğu gibi, endişeleri doruğa çıkaran bir başka cümle: Türkiye: 1 - Portekiz: 1...
       Bu aynı zamanda normal sürenin de sonucuydu.
       İş uzatmaya kalmıştı.
       Ama onaltı çocuk, hasreti uzatmadılar. Uzatmanın dokuzuncu dakikasında Tarkan'ın ayağından çıkan füze, tarihe övüneceğimiz gerçeğin damgasını vurdu:
       TÜRKİYE, AVRUPA ŞAMPİYONU !
       * * *
       Aradan yedi yıl geçti... O gün futbol alanında açan taze çiçekler, birer birer soldu.
       17 yaşın umut ve enerji dolu gençleri, bugün 25 yaşında faal futbolculuk döneminin en zirve zamanında birer birer kayboldular.
       Galatasaraylı Okan Buruk ve şimdi Siirt Jet - Pa'dan Bayer Leverkusen'e valiz toplamaya hazırlanan Beşiktaşlı Oktay Derelioğlu'nun dışında hiçbiri şöhretin ve kariyerin doruklarına çıkamadılar.
       Türkiye bedelli askerliğe hazırlanan şarkıcı Tarkan'ın pop müzik dünyasındaki ünüyle övünürken, unutulmaz finalin büyük golcüsü Karagümrüklü Tarkan Alkan'ı tanıyamadı bile. Tarkan şimdi Zonguldak Kilimlispor'da üçüncü lig oyuncusu olarak mücadele ediyor. Tarkan, Ufuk Geroğlu diye bir menajerin kurbanı olduğunu anlatıyor. Bir çok teklif alıp - menajerinin yönlendirmesiyle - yanlış kararlar vermiş Sakaryaspor'u 1. lige taşımış arkadaşlarıyla. İlyas Tüfekçi ilgilenmemiş. Sakatlanmış, doğru dürüst bir tedavi görmemiş. Satıştan Kilimli'ye kalmış. Galatasaraylı Mustafa Kocabey, 17 yaşında Feldkamp'ın gözüne girdi. Avrupa'daki maçlarda goller attı ama şansını sürdüremedi. O artık ikinci ligde Yeni Yozgatsporlu.
       Balıkesirsporlu Emre Aşık, şanslı futbolculardan biriydi. Üç yıllık Fenerbahçe macerasından sonra İstanbulspor'a transfer oldu. Onun da hayalleri soldu.
       Aygün Taşkıran, Manisaspor'dan Fenerbahçe'ye geldi... Yeteneği ve enerjisiyle göz doldurdu ama, ille de yabancı golcü peşinde koşan yöneticilerin gönlünü dolduramadı. Sakaryaspor'a verildi. Geri döndü. Yedek kulübesinde büyümeye (!) devam etti.
       Avrupa Şampiyonu takımın yedek kalecisi Ankaragücülü Murat Taşkıran, şu sıralar İstanbulspor'da, kırık kolunun iyileşmesini bekliyor.
       Hayati Köse (Boluspor), Adanaspor'un kadrosunda. Bülent Kapucu da (Marmarisspor) Beşiktaş'ta şansını denedi, olmadı. Şu sıralar Mersin İdmanyurdu'nda ekmek parasını kazanmaya çalışıyor. Sinan Demircioğlu (Beşiktaş), ikinci ligde İstanbul Büyükşehir Belediyespor'da oynuyor. Bakırköysporlu Bülent Yılmaz Boluspor'da. Orta alanın yıldız adayı Seyfettin Kurtulmuş, yaratıcı oyunuyla Galatasaray'a transfer oldu. Ama o da şans bulamadı. Denizlispor'a yollandı. Bayern Münih'in genç umudu Turan İncikday, hiç hesaplamadığı bir kader çizgisiyle üçüncü ligde Akhisarspor'da yer bulabildi: "Onsekiz yıl yurt dışında kaldım, kimse bana cinliği, kurnazlığı ve kötülüğü "ğretmedi. Türkiye'de başka insanların çıkar oyunlarına alet edildim. Beşiktaş'tan kiralık gitmek kötü bir tercihti. Şimdi kovsalar gitmezdim."
       Kaptan İlhami Aslan (Hatayspor), Ankara Şekerspor'da. Yakup Can ve Yetkin Akmansoy (Trabzonspor) Karadeniz'in parlayan incileriydi. Yakup Adana Demirspor'da.
       Ya kaleci Yetkin ?
       Bilenler. Haber versin... Onu aradık, bulamadık... Bir ara Öz Sahrayıceditspor'da oynadığını, sonra da futbolu bıraktığını duyduk, kahrolduk.
       * * *
       Şampiyon kadronun yıldızları, bugünkü durumlarını yorumlarken, kimseyi suçlamıyorlar... Kendilerini eleştiriyorlar: "Verilen fırsatları galiba değerlendiremedim." "Erken heveslere kapılıp transfer yaptım." Ya da "Bugünkü aklım olsa, büyük kulübümden kovulsam bile ayrılmazdım."
       Onların söyleyemediği bir başka gerçeği de biz söyleyelim...
       Fatih Terim, Ümit Milli Takımı ile parlak bir başarı trendini yakaladığı zaman, Vedat'lar, Sergen'ler, Alpay'lar ve Abdullah'lar için Manisa'daki Milli Takım kampında özel transfer programı uyguladı. Dilinin döndüğü herkese, her kulübe anlattı ki bu çocuklarda iş var ! Onlar da kariyerlerinin doruklarına tırmandılar.
       Bizim Şampiyon Gençlerimiz ise, yalnızdılar. Kimsesizdiler. Ne federasyon, ne de öteki büyükleri onlara rehberlik etti. Çocuk hevesleri doğru kararlara yetmedi.
       Renklerini kaybettiler.... Birer birer soldular.
       Aldatıldılar, sömürüldüler ve ...
       Kayboldular !
       * * *
       Bu röportajın sonunda bir itirafımız var...
       Sizleri büyütemedik...
       Affedin bizi çocuklar !