Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hangi noktada eşitlik



Cem Dizdar’ın, cuma günü bu sayfalarda yazdığı yazı önemli. Kaçıranların internetten bulup okumalarını tavsiye ederim.
Cem, kamuoyunda ‘Anadolu devrimi’ olarak nitelendirilen değişime farklı bir yönden bakıyor ve “O dediğiniz karşı devrim olmasın” diye soruyordu yazısında.
Sertlik sınırlarını zorlayan, kural dışılığa normalleştiren ‘oynatmama’ öncelikli oyun (!) tarzıyla sağlanan başarının ‘Anadolu Devrimi’ olarak sunulmasının yanlış olduğunu ve bunun ancak bir karşı devrim olabileceğini söylüyordu.
Ertesi gün ise sayfaları Alanzinho’nun bir demeci kapladı. Niang’ın tekmelerden doğan sakatlığı sonrası yaptığı şikayetine Brezilyalı Ali’nin söyledikleri ilginç: ‘Ben alıştım, Niang da alışır’.
Burada ilginç olan Niang’ın şikayet ettiği oyuncunun bir Avustralyalı, Lucas Neill olması. Geçen yıl aynı sahada oynanan maçta, Baros’un sakatlandığı pozisyonda tepki çeken de Roberto Carlos’tu. Daha sonra Roberto Carlos’a yumruk savuran da Keita...
Yani bu yerli ve yabancı, Anadolu ve İstanbul ayrımlarını aşan bir durum, bir ‘iklim’... Müsamaha iklimi...
Gelen her yabancı hücum oyuncusundan bu şikayetleri duymak mümkün, ama hiçbir savunmacının şikayetçi olduğunu duymadık. Hatta yabancı savunmacılara takılan ‘kasapvari’ lakaplar sanki daha fazla. Artık misal kızmasınlar-Abdülkerim ya da Bülent yok. Artık Bilica ve Neill var.
İşte bu müsamaha ikliminden kaynaklanıyor. Yasak olmayınca koyveriyorlar.

Haberin Devamı

Ulusal karakter
Arshavin, Arsenal’le çıktığı ilk maçından sonra ‘Ciğerlerim patlayacaktı, 90 dakika böyle yüksek bir tempoyla oynandığına inanmak zor’ mealinde bir demeç vermişti. Ligin ulusal karakteriyle ilgili ilk izlenimi buydu.
Bizde ilk lig maçına çıkan ‘Sürekli tutup çekiyorlar ve topsuz alanda tekme atıyorlar’ diyor. Bizim karakterimiz de bu.
İşte buna iklim farkı derler.
Çünkü Türk hakemi müsamaha gösteriyor. Zaten zeminler de kötü. Ne olabilir ki!

Eşitleme yanlışlığı
Beşiktaş’ın efsane oyuncusu Gökhan Keskin bizzat kendisi söylemişti. “Büyük takımda oynarken rakip üstümüze gelemezdi, orta sahayı 40 yılda bir geçerlerdi. Diğerlerine transfer olduktan sonra, bunun nasıl olduğunu anladım”. O anlatırken yanında Aykut Kocaman vardı. O da onaylıyordu, aynı yoldan geçmiş bir hücum oyuncusu olarak. Büyüklerde oynarken her şeye çalıyorlar, diğerlerinde ayağının kırılması lazım.
İşte bu noktada meydana gelen değişim yanlış noktada oldu. Eskiden diğerleri faul yapmasa da faul çalınırdı. Büyükler ayak kırana kadar faul çalınmazdı.
Şimdi bu durum değişti, eşitlendi.
Şimdi, eskiden büyüklere gösterilen büyük müsamaha artık herkese gösteriliyor. Yanlış burada işte.
Ve bunu düzeltmek şart. Bu görev hakemlerin ve kamuoyunundur. Oyun dışı sertliğe müsamaha göstermekten vazgeçmek şarttır.
Cem’in işaret ettiği nokta önemlidir.
Ama onun da içini rahatlatacak bir gerçeğin de altını çizmek lazım: Bursa, Kayseri ve Trabzonspor... Ligin tepesini tutan ve ‘devrim’ tartışmalarını alevleyenler onlar. Ve onlar tekme atanlar değil, top oynayanlar. Onlardan şikayet eden yok!


Spor seviyesi
Basketbol Erkek Milli Takımımız son Dünya Şampiyonası Finali başarısından sonra FIBA klasmanında 6.’lığa çıktı. Sıralamadaki en büyük sıçrayışı yapıp 12 basamak yükselerek. Benzer bir sıçrama evimizdeki Avrupa Finali sonrasında da olmuştu. Halbuki normal yerimizi 20.’lik civarı. Kadınlarda ise 28. sıradayız.
Voleybol’da erkekler 48, kadınlar 22. sırada.
Futbolda da 29.’yuz.
Topla oynanan takım sporlarında durum bu. Ya bireysel sporlar? Teniste ilk kez 100’e girdik. Semih Saygıner gibi birkaç üretim hatası dışında hiçbir sporda öyle büyük bir yıldız yetiştirmişliğimiz de yok.
Yani bir Iniesta, Xavi yok... Çünkü bir Nadal, Alonso, Gasol da yok... Eldeki spor seviyesi budur. Bunu değiştirmek için çalışanlar neyse ki var. Onlara ve bu duruma rağmen üretim hatası olarak parlayabilenlere teşekkürler.


Mesut efekti
İlkay gelir mi? Mehmet Ekici bizi tercih etmiş yaşasın. İyi oyuncular, ben de merakla bekliyorum. Hele de Oğuzhan’ı.
Ama bu sevinci yaşayanlar ne biliyorlar bu oyuncular hakkında. Kaç kez seyrettik. Bu oyuncuları kaçırmamak, havuza katmak güzel. Ama bir de tehlike var: Mesut efekti.
Hepsi Mesut kadar iyi olacak, hepsi Real’de oynayacak, hepsi Arjantin’e 4 atacak. Alman’ın elinin değdiği herkes ’10’ numara oyuncu olacak dersek, bu da başka bir şarhoşluk olur. Türkiye Türklerini en dibe atmak da tehlikedir. Böyle bir ‘kast’ sistemine ihtiyaç yok.