Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Beşiktaş’ın Buca, Trabzon ve İBB maçlarının ilk 30 dakikasında oynadığı oyun bire bir aynı. Tek fark skor. Buna bağlı olarak da:
1-Rakibin direnç seviyesi. 2- Ve rakibin stratejisinin hücum doğrultusunda değişmesi veya daha da savunmaya dönük olarak kuvvetlenmesi.
Durum buyken Beşiktaş’ı, hocasını ve oyuncularını bir maç göklere çıkarıp, diğerinde yerin dibine sokmanın bir mantığı yok. Burada temel belirleyici Beşiktaş’ın ilk yarıda mümkün olabildiğince erken golü bulması. Her şeyi belirleyen bu! En azından bugün için...
Bu durumda yapılması gereken Schuster’in ne yapmaya çalıştığının anlaşılması. Çünkü bu sadece bugünün değil, yarının da ipuçlarını bize verecek. Beşiktaş’ta Schuster, Galatasaray’da Rijkaard’ın yapamadığını yapabilecek mi?
Schuster’in elinde çok yetenekli hücum gücü var. Bu hücum gücünün temelini Guti, Simao ve Quaresma oluşturuyor.
Schuster de tercihini bu yönde kullanmış. Oyunun temel aktörleri bu 3’lü olacak... Dolayısıyla oluşturduğu strateji onları sürekli oyunun içinde tutup rakibi onlarla meşgul etmeyi ve yormayı, topu sürekli kaleye yakın tutmayı ve bir enerji tasarrufu sağlamayı istiyor.
1- Quaresma’yı sürekli oyunun içinde tutmanın yolu bu. Top kendi sahasındayken, rakibin kontrolüne geçtiğinde oyun disiplininde koptuğu için Inter’de, Chelsea’de ve Barça’da oynayamadı. Ona sadece hücumla ilgilenme lüksünü veren Porto’da ise parladı.
Burada bir yanlış anlaşılmayı da gidermek lazım. Quaresma topu kaybettiği zaman bırakan, küsen bir oyuncu değil. Hatta eğer takım 30 metrede tek blok halinde oynuyorsa tam tersi... Kaptırdığı topa, hemen geri dönüp rakibi baskı altına aldığını ve yüksek oranda da topu kapabildiğini, maçları dikkatli izleyenler biliyor.
Onun oyundan düşmesi, topu kaptırdığında rakibin baskı altına alınmadığı zamanlarda oluyor. Rakibin geniş alan bulduğu ve hızla o alandan topu uzağa götürebildiği zamanlarda. Yani savunma gerideyken ya da basmak yerine geri koşarken. İşte asıl böyle bir oyunda Portekizliyi kaybedersiniz.

Schuster ne yapmak istiyor


2- Guti’ye gelince... Olağanüstü, çok boyutlu bir oyun görüşüne sahip. Ligde bugüne kadar gördüğümüz en çabuk oyuncu belki de. Kolay kolay markajda kalmıyor, kolay faul alıyor. Ama çabuk olmakla hızlı ve güçlü olmak aynı şey değil. O ne hızlı, ne de fizik olarak güçlü. Dolayısıyla oyunu dar bir blokta oynayabildiğinizde harika bir lideriniz oluyor. Oyun geniş alanda oynandığında iyi niyetine rağmen sıradanlaşıyor.
Sonuç olarak elimizdeki şu: Guti ve Qauresma’yı sürekli gole yakın tutmak zorundasınız. Dar bir blokla onları desteklemelisiniz. Böylece oyunu boyuna değil ama enine genişleterek rakibi baskı altına alır, tüm silahlarınızı kullanırsınız.
Bu ölçüde zaafları olmasa da Simao’yu kullanmanın da yolu bu.
İşte Schuster çoğunca riskli ve savunma zaafları fazla görülen bu stratejiyi bu yüzden seçti.
Eğer oyun merkezini daha geride tutan bir stratejiyi seçseydi, Quaresma da Alex gibi çoğu maçta 85 dakika ortalardan kaybolurdu.
Üstüne 2 santrfor + Simao + Quaresma + Guti’yi sahaya birlikte sürmek mümkün olmazdı. Bu 5’liden en az 2’sini kulübede tutmak gerekirdi.
Çünkü daha geride bir oyun merkezini bu oyuncularla tutamazsınız. Doğalarına aykırı.
Sonuç olarak bu mantıkla Schuster’in seçiminin ne olduğu ortada.
Şimdi seçim sizin: Ya böyle bir takımın gelecekte yapacaklarını riskleri minimize etmesini umarak bekleyeceksiniz. Yani Rijkaard’ın yapamadığını Schuster’in yapmasını umut ederek... Ya da bir Hagileşme Schuster’den...

Haberin Devamı

Hiddink’e saat hediye etmek!
Bilal Meşe’nin kaleme aldığı Hiddink röportajını umarım kaçırmamışsınızdır. Milliyet ekibi olarak hocayı ziyaret ettik hemen her şeyi sorduk ve çok açıklayıcı cevaplar aldık.
Saat hikayesini de okumuş olmalısınız. ABD kampında antrenman uzar, öf püfler başlar ve ertesi gün oyuncular hocaya bir saat hediye eder. Samimi, güzel esprili bir tavır.
Ama aslında anlattıkları hiç de masum değil. Hiddink’in bir kısmını açık açık söylediği, bir kısmını başkalarından duyduğumuz eleştirilerinin başında, Türkiye’de kulüplerde yapılan antrenmanların yetersiz olduğu tespiti geliyor.
Milyar dolarlık sektörde, herkesin peşinden koştuğu bu oyunda temel çalışmalar yapılmıyor yani, düşünsenize!
Sonra biz de konuşuyoruz. O girsin bu çıksın, bu nasıl transfer?
Hiddink’in söylediğine bakılırsa hepsi boşuna!

Haberin Devamı

Aktif dinlenme
Bu köşeyi yazan iflah olmaz bir Lucescu hayranıdır. Mourinho’nun Inter’le kazandığı zaferlere tuttuğu takım şampiyon olmuş bir çocuk gibi sevinmiş bir adamdır. Dolayısıyla ‘ille de hücum’ diye bir takıntım yok.
Ancak bu Beşiktaş’ın eğer yıldızlarının çoğunluğunu sahaya sürerek oynama isteği varsa başka çıkar bir yolu yok. Bu takım böyle oynamak zorunda.
Yine de birkaç temel noktaya dikkat çekmek lazım.
1-Eğer formda bir İsmail ve Hilbert seviyesinde alternatifler bulunmazsa bu işin olması zor. Takımın en alternatifsiz oyuncuları onlar. 3-5-2’nin kanatları gibi oynayan rakip kanat oyunularını sürekli meşgul eden oyuncular. Eğer böyle kanatlarınız varsa rakip onlarla uğraşmaktan hücuma yönlenemez bile.
2-Aurelio’nun önstoper gibi oynaması takımın boyunu uzatıyor. Daha çok oyuna girmesi lazım. Dolayısıyla 2 kez yönlü oyuncuyla Guti’nin desteklenmesi şart. Ernst, Necip, Fernandes daha uygun oyuncular. (yabancı sınırlaması başa bela evet). Bu yapılırsa sorunu kaynağında çözmek mümkün olur. Yani arkaya atılan toplara koşmak yerine. Arkaya top atacak adamı baskı altına almak.
3-Deplasmanlara aynı stratejiyle ama tek santrforla gitme seçeneği de elde tutulmalı. Böylece desteği arttığı için Guti’yi gol bölgesine güvenle sokmak daha mümkün olabilir. Son dönemdeki formuna rağmen en az Nobre kadar golcüdür. Ve asıl önemlisi rakibin kontr üretmesi daha kaynağında baskıyla engellenir.
4-Beşiktaş skor istediği gibi değilken de zaman zaman aktif dinlenmeye geçmeyi öğrenmeli. Bu hem rakibin savunma konsantrasyonunu dağıtır, hem de gücün 90 dakikaya yayılmasına yardımcı olur.