Dünyanın en iyi kadın tenisçilerini iki adım ötede çıplak gözle seyretmek heyecan vericiydi.. İlk gün muhteşem başladı.. Dünyanın bir numarası Wozniacki de korta çıktı, dünyanın iki numarası Sharapova da..
O zaman anladım ki, Türkler de uzun boylu, sarışın, güzel tenisçi seviyor..
Wozniacki ve Sharapova da sanki bizden biri gibiydi.. Bir ilgi, bir ilgi.. Görmeliydiniz..
Wozniacki’yi anladık, o bizim reklam yıldızımız.. THY’nın tanıtım meleği..
Peki Sharapova ne!
* * *
Ama bir dakika..
Tenisin gücü, güzel, sarışın kadın tenisçi takıntısını yendi.. Her pozisyonda kayıtsız şartsız Wozniacki’ye destek veren seyirciler Radwanska’nın direnci karşısında taraf değiştirdi..
Mağdur ettiklerini düşündükleri Radwanska’yı final setinde desteklediler..
Ama fayda etmedi.. Dünyanın bir numarası zor da olsa maçı aldı..
* * *
Sharapova da nereden çıktı dedik ya.. Daha fazla destek gördü.. Hele her vuruşta attığı muhteşem seksi çığlık yok mu; herkesi sahaya yapıştırdı.. Uyuklayanları uyandırdı..
Ama o ne?
Sharapova sadece bağırıyor, Stosur oynuyordu.. İlk set 6-1 bitince moraller acayip bozuldu..
Tribünden gelen “haydi bebeğim” haykırışı alkış aldı ama Sharapova’yı kendine getiremedi..
İkinci set başladı.. Sharapova çığlık attıkça açıldı, açıldıkça çığlık attı, denge kuruldu..
Seyirciye de moral geldi, ama muhteşem seti de, maçı da kaybeden Sharapova oldu..
* * *
“Sharapova mı, Wozniacki mi?” diye sorarsanız..
Yense de yenilse de Sharapova derim.. Tenis bir başka yakışıyor..
* * *
Şunu da söyleyeyim.. Böyle büyük turnuvayla ilk kez tanışan seyirciye üst üste üç maç fazla geldi..
İlk maç 17.00’de başladı, son maç 23.40’ta bitti..
Millet bunca saat dayandıysa biraz da Sharapova’nın seksi çığlığını duymak için dayanmıştır..