Mesut Aydın Kale

Mesut Aydın Kale

mesut.kale@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sezona birbirinden gösterişli transferler yaparak giren Fenerbahçe’nin yedek kulübesinde oturan oyuncuları arasında altyapıdan gelenler hariç orijini stoper ve sol bek olan tek bir futbolcu olmaması sanırım sarı lacivertlilerin ne kadar talihsiz bir süreçten geçtiğinin en bariz göstergesidir.

Bu durum geçen hafta oynanan Trabzonspor ve Ludogorets karşılaşmalarının kaybedilmelerinde belirleyici faktör olurken, maç öncesinde kağıt üzerinde Adana Demirspor’u çok zorlu bir deplasman haline de getiriyordu.

Haberin Devamı

Adana Demirspor zaten kağıt üzerinde veya değil Süper Ligin şu an en kritik deplasmanları arasında yeralıyor.

Sırasıyla Beşiktaş ve Trabzonspor buradan çıkamadılar.

Aslında Adana Demirspor’un gücünün tam olarak anlaşılabilmesi için Fenerbahçe’nin tam kadro oynaması gerçekten çok da iyi olurdu.

Bu haliyle dahi Fenerbahçe’nin nispeten galibiyeti kaçıran takım olması da bir bakıma bize bir fikir verse de başa baş oynananan maçlarla değerlendirmeler çok daha kristalize haline geliyor.

Kuşkusuz kağıt üzerindeki planlarla maç oynandıktan sonraki değerlendirmeler arasındaki vektörel kuvvetin bu kadar farklı olması da ayrı bir akıl oyunu oluyor.

Neden?

Peşpeşe gelen yenilgilerin ister istemez yarattığı karamsarlık maç öncesinde “1” puan çerçevesinde bir hesabı makul kılıyordu.

İsmail Kartal’ın, özellikle takımın savunmadaki eksikleri nedeniyle bu travmatik durumun bir yenilgi zinciri haline gelmesini engellemek adına saha içine önceki karşılaşmalarda görmediğimiz tarzda bir taktiksel müdahale ettiğini gözlemledik.

Osayi sahada kaldığı süre boyunca neredeyse Yusuf Erdoğan’ın gölgesine basarak oynadı.

Zaten karşılaşmanın hem ortalama pozisyon hem de ısı haritası bakımından Adana Demirspor ve Fenerbahçe adına yerleşimleri incelendiğinde bu durum çok açık bir şekilde görülüyor.

Osayi ileri çıkmayınca Fenerbahçe savunması, takım hücum ederken geride 3 oyuncu ile kalmış oldu. Bu belli anlamlarda bir sigorta işlevi de gördü.

Şunu bir kere not etmek gerekiyor sanırım, Adana Demirspor’un her iki hücum kanadında görev yapan ve isimleri Yusuf olan Erdoğan ve Sarı ile çok hızlı atağa çıktığını belirtmeliyiz.

Haberin Devamı

Geçen hafta Trabzonspor karşısında Osayi’nin önde yakalanması sonucu Visca’nın Samet’i kolayca geçip asist yapması belki de maçın kader anlarından biri olmuştu.

Osayi’nin geride kalması hiç kuşkusuz İrfan Can’ın da oyun düzenini etkiledi.

Diğer taraftan yine beklenen katkıyı veremeyen önce Zajc sonra da Crespo üzerine de birkaç şey eklemek gerekiyor.

Bu karşılaşmada Fenerbahçe’nin topa sahip olmada rakibin gerisinin kalmasının en önemli nedeni orta alandaki pas bağlantı sayılarının önceki maçlara göre eksikliğiydi.

Zajc ve Crespo’nun 38’er defa topla buluştuğunu yazmamız herhalde bir fikir verir.

Bunu, Hatayspor maçında Fred ve İsmail’in toplam 130 defa topla buluştuğu verisi ile kıyasladığımızda fark sanırım çok daha net olarak ortaya çıkacaktır.

Fred’in pozisyonunda oynayan Zajc’taki düşüş artık saha içinde oyuncuyu sevimsiz hale getirecek kadar hissedilir hale gelmiş durumda.

Toptan hem kaçıyor hem de sorumluluk almıyor. Bu şekilde forma bulması da giderek zora giriyor. Miha neden bu duruma geldiğini anlamada zorluk çekiyorum. Çünkü böyle olmadığı zamanları da biliyorum.

Haberin Devamı

Bütün bu eksik etkenlere rağmen Fenerbahçe ilk yarı skoru değiştirecek pozisyonlar yakaladı.

Kaleyi 6 defa yoklayan, 4 isabet bulan Dzeko biraz daha dikkatli olsa veya pas tercihi yapsa belki Fenerbahçe fazlasıyla çekinerek çıktığı bu deplasmandan 3 puanla dönecekti.

İlk yarı Dzeko’nun yanı sıra Tadic ve Szymanski de hücuma katkı veren oyun oynamalarına karşın, diğer devre belki yorgunluk belki de Adana Demirspor’un savunma yerleşiminin oturması nedeniyle etkisiz kaldılar.

İsmail Kartal’ı elindekilere bakınca eleştirmede zorlansam da Tadic’i 90 dakika sahada tutmasının belirgin hataları arasında olduğunu not etmem gerekiyor. Ryan Kent daha önce girseydi neyi değiştirirdi sorusunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama 90. Dakika sahaya girdiğinde neleri yapamadığını gördüğümüz için çok iyi bileceğiz.

Tadic, taktiksel oyun gereği mi yoksa kendi tercihi mi bilemiyoruz ama çok dar alanda hem kendisini hem de takımını sıkıştırarak oynuyor. Sezonun başında buradan çok fazla maçı çözdüğünü de biliyoruz ama ya rakiplerin artan gücü ya da oyuncuya dair belirginleşen pozisyon bilgisi nedeniyle eskisi kadar etkili olamıyor.

Bu kanatta Ferdi’nin etkili oyunu olmasa Tadic’in yaptıkları veya yapamadıklarının çok daha fazla göze batacağını tahmin etmek de zor değil.

Ferdi bu maçı Fenerbahçe adına yine en üst seviyede tamamladı.

Diğer taraftan Dzeko yerine oyuna giren Batshuayi’nin sorumsuz, bir bakıma da gayri ciddi hal ve tavırlarının İsmail Kartal’ın ne kadar dikkatini çektiğini merak edebiliriz. Fenerbahçe’nin ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golünde ısrarla çizginin dışında beklemesi tam bir sorumsuzluktu. Bu oyuncu eğer takımın bir parçası olmaya devam edecekse İsmail Kartal’ın mutlak surette bir şeyler yapması gerektiği çok açık bir şekilde ortada gözüküyor.

Bütün bu olumsuzluklara karşın Milli araya Fenerbahçe’nin zirvede girmesi psikolojik bakımdan iyi bir şans oldu.

Bu bölümde sakatlardan ne kadar geri dönüş sağlanırsa o kadar kâr olacaktır.

Halil Umut Meler, çok kötü bir maç yönetti. Özellikle Oosterwolde ile Belhanda’nın karşılıklı itiş kakışı sonrasında Fenerbahçeli oyuncunun Adana Demirspor Kulübesi önünde yere yatırılıp, bir bakıma linç edildiği pozisyonda fiili gerçekleştiren hiçbir oyuncuya kart göstermemesi skandal ötesiydi. Bu seviyelerdeki bir hakemin oyunun kaderine net etki eden böylesi tepkisizliğinin özellikle hakem tartışmalarının zirve yaptığı döneme denk gelmesi çok büyük anlamlar taşıyor.

Burada tartışılan şey bir pozisyonun “sana göre, bana göre” griliğinin ötesinde futbolla ilgisi olmayan şiddete göz yummaktır.