Skorer Önce güvenlik!

Önce güvenlik!

04.08.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Önce güvenlik

Tüyler ürperten, insanın kanını donduran bir manzara... Polisin olaya müdahale etmekte geciktiğini görünce tedirgin olduk... Tabancanın "kurusıkı" olduğunu öğrendik, biraz rahatladık.Peki ya gerçek bir silah olsaydı ? Polis nasıl müdahale edebilecekti acaba ?Dün İstanbul emniyetinde görevli üst düzey bir müdürle konuştuk...Aynı olay Amerikada gerçekleşseydi, polis hiç tereddüt etmeden - yasaların kendisine verdiği yetkiyle - silah kullanarak o adamı etkisiz hale getirebilir, büyük bir olasılıkla da öldürürdü.Türkiyede bu tür müdahale, polisin ortalama 5 yıl sürecek bir yargılanma sürecine katlanması gerektiğini dayatıyor. Beş yılda terfi edemiyor, maaşı dışında tüm özlük hakları da donduruluyormuş. Huzursuz geçecek beş yıl da cabası!Futbol alanında yaşanan ve tanık olduğumuz dehşet, aylardan beri transfer yıldızlarını, takım kadrolarını, federasyon seçimlerini tartıştığımız gündemde, "güvenlik sorunlarının" da tartışılması gerektiğini anımsattı bana.Üstelik, gecikmiş bir tartışma konusu bu. Hafta içinde Bahçelievler Stadında oynanan İstanbulspor - Eyüpspor maçı, bir anda sahaya dalıp elinde taşıdığı silahla rastgele ateş açan, silahı kafasına dayayarak bağırıp çağırarak neyi protesto ettiği de anlaşılamayan sorunlu bir yurttaş tarafından dehşete dönüştürüldü. Biliyorsunuz, geçen yıl alınan kararlar, yasa ve yönetmelik değişiklikleriyle stadlarda şiddetin önlenmesi için bir dizi önlem gündeme geldi. Bunların hayata geçmesi için duyarlılıkla izlenmesi gerekiyor.Stadlarda şiddetin önlenmesi için duyarlılığımız artarken, Süper Lig maçlarında özel güvenlik ekiplerinin içeride, polisin de dışarıda konumlanmasına karar verildi.Bu kararın, yeterince tartışılmadan alındığını, polisin üzerindeki ağır yükün kaldırılması için acele edildiğini görüyorum.Özel güvenlik şirketleri, ev sahibi kulüp tarafından görevlendirilecek...Hemen akla gelen ilk soru: Acaba o görevliler, ev sahibi takım taraftarının mesela rakip seyirciye, rakip futbolcuya, ya da hakeme karşı herhangi bir şekilde fiili saldırısını nasıl önleyecek ? Cop mu kullanacak, silah mı çekecek ? Saldırganı etkisiz hale getirmek için önlem alırken, onu koruyan ve teslim etmemek için direnen kalabalık gruplara karşı ne yapacak ? Nasıl davranacak ?Diyelim ki, saldırganı yakalayıp staddan çıkardı. Polise teslim edip yasal ceza ve yargı sürecini mi başlatacak, yoksa ensesinden itip sokağa mı bırakacak ?Diyelim ki, saldırgan ev sahibi kulüp yönetiminin parayla himaye ettiği ateşli bir tribün lideridir. Güvenlik şirketinin işvereni konumundaki kulüp yönetimi nasıl bir tavır alacak ? Ayrıcalıklı ve dokunulmaz bir taraftarlar listesi (VIP Amigolar) uygulamasına geçip, konuk takımı ve taraftarlarını baskı altına almayı mı tercih edecekler, yoksa gerçekten stat içi asayişi sağlamaya çalışanlara yardım mı edecekler?Başka sorular da var gündemde... Acele edildi Özel güvenlik elemanları, hangi kaynaklardan nasıl sağlanıyor ? Ne tür bir eğitim sürecinden geçiyor ? Bu görevlilerin silah kullanma yetkisi olacak mı ? Sorumluluk ve yetki sınırları nerede başlar, nerede biter ? Sürekli aynı stadda görev yapan, ev sahibinin taşkınlık yapan taraftarlarına karşı haftalar ilerledikçe duyarlılığını yitiren - hatta hoşgorüyle bakan - elemanlara karşı şirketin ve kulübün tavrı ne olacak ?Gördüğüm kadarıyla özel güvenlik konusunda Türkiyede yasalar da yönetmelikler de yetersiz... Bu uygulamayı hayata geçirirken hiç boşluk bırakılmaması gerekiyor. Bahçelievler Stadında yaşanan olay, anlaşıldı ki, stadlarda her zamankinden daha çok polise ihtiyacımız var... Yetki kullanacak, varlığıyla insanlara güven verecek, duruşuyla dahi suçu önleyecek polise!Özel güvenlik kavramını da böyle erken ve hazırlıksız uygulamalarla sakın ha yozlaştırmayalım! Herşey yetersiz İzmirdeki Fenerbahçe - Juventus maçının bence en unutulmaz olayı, kaleci Volkanın İtalyanların süperstarı Aleksandro Del Pieronun kullandığı penaltı atışını kurtarmasıydı.Açıkça anlatalım ki, Del Piero o atışı kullanırken hiç de özenli değildi... Topa yavaşça yaklaşıp düz ve sert bir vuruş yaptı, o kadar... Hünerini gösterme gereği duymadı. Ama dikkat ettim, Volkan da Del Piero vuruşunu yapmadan en az bir metre öne çıkarak kendisine kural dışı bir avantaj sağladı. Özel maçın havasından mı bilemem, İsmet Arzuman penaltıyı tekrarlatmadı. Çok da önemli değil. Bırakın özel maçı, dünyanın en önemli liglerinde bile hakemler genellikle atlar bu olayı.O penaltıda önemli olan Volkanın başarısıydı... Daumun "dehşet" sözcüğünü kullanarak kendisine güvensizlik mesajı vermesi korkunç bir hataydı. Yönetimden özür dileyen Christophun, kendisine tepki gösteremeyen Volkanı da çok haksız biçimde kırdığını düşünüyorum. O nedenle penaltıyı izlerken Milli Takım kalecisini alkışlamaktan kendimi alamadım.Ben Volkana güveniyorum. Elbet hatalı goller de yiyecektir. Fazlasını da kurtaracağı gibi.Paniğe gerek yok ! Fenerbahçe, emin ellerde. Fenerbahçe emin ellerde Beşiktaşın İspanyol hocası Del Bosque, kimseyi kırmadan - karalamadan Beşiktaşla, futbolla ilgili görüşlerini anlattı.Ümraniyedeki Nevzat Demir tesislerinde bir tanışma yemeği yedik. Sorduğumuz her soruya, Real Madrid yıllarından esinlenerek getirdiği örneklerle yanıt vermeye çalıştı...Söz, yıldız futbolculara geldiğinde "Sokaktan geldiklerini unutmasınlar... Kendilerini tanrılaştırmasınlar. Ruhlarını kaybetmesinler. Ben Real Madridde bu değerlerini koruyan yıldızlarla çalıştım" dedi...Şimdi onun bu insani tanımlamalarını ele alıp Beşiktaşta yıldız futbolculara karşı bir tavır olarak yorumlamak, çok haklı bir tavır gibi gelmiyor bana.Yine de her görüşe saygı duyarım... Ama Del Bosquenin görüşlerine de saygı duymak gerekir.Paylaşmak, katılmak, benimsemek o kadar önemli değil. Anlamaya çalışmalıyız...Kimbilir, Beşiktaşlı yıldız futbolcular - Sergen ve Tümer gibi - belki bizden daha iyi anlamışlardır hocanın mesajını... Del Bosquenin işi zor MHK Başkanı Sabri Çelike "Merak ediyorum, sen mazoşist misin ?" diye sordum. Her zamanki gülümseme... Beyaz dişler parlıyor... "Yok abi, nereden çıkardın ?" diye sormaktan kendini alamadı.Sabri Çelik, FIFA kokartıyla yıllarca maç yönetti. Şaibesiz, tertemiz bir hakemlik kariyeri var. Hatalı kararlar vermiş olabilir. Ama kimse düdüğünü sattığını söyleyememiştir. Sorumun gerekçesi de, Spordan Sorumlu Sayın Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahinin TFF yasasını yenilerken koyduğu bir maddeye dayanıyor. Eskiden MHKnın başkanıyla birlikte 3 üyesi maaş alarak görev yaparlardı. Oysa yasa değiştikten sonra MHK başkanlığı da üyeliği de "fahri görev" e dönüştü. Tepki yasasının, en yanlış maddesi buydu bence... Öğretmen emeklisi olarak sınırlı bir gelire sahip Sabri Çelikin şimdi 24 saat sorumluluk taşıyıp günde en azından 12 saat çalışmasını bekleyemezsiniz. O da böyle bir görevi ücretsiz yapıyorsa, acı çekmekten zevk alan "mazoşist" bir tip olabilir ancak... Neyse ... TFF Başkanı Levent Bıçakçı yasada tarif edilen "ücretsiz" göreve, hukukla çelişmeyen biçimde bir ücret ödemek için elinden geleni yapacakmış. Mazoşizm faslını böylece geride bıraktık... Çelik gibi MHK Çelike "Yeni dönemde neler yapacaksınız ? Hepimizin gözü sizin üzerinizde... Örneğin Erol Ersoy, Haginin takımı Galatasarayın Ali Sami Yen ya da Olimpiyat Stadındaki bir maçını yönetecek mi, yönetmeyecek mi ?" diye sordum. "Kimsenin kuşkusu olmasın, her hakem, her takımın her maçını yönetecek... Özellikle atamalarda kendi ilkelerimiz ve kendi standartlarımızın dışında hiçbir etki sözkonusu olmayacak" dedi... Sonra Özgüç Türkalpin Ankarada yönettiği TSYD Kupası maçında korner atışından önce kural dışı davranan iki futbolcuya sarı kart göstermesini anlattı keyifle: Açtım telefonu, kutladım... Tüm hakemlerimiz aynı duyarlılığı gösterecek... Lige çok iyi giriyoruz, göreceksiniz "Peki ya küfür ? Öğrendiğime göre TFF, küfürle ilgili yönetmeliklerde bir dizi yeniliğe hazırlanıyor... Hakemin sırtındaki anons yükünü kaldıracağını, küfüre daha ağır cezalar getireceğini sanıyorum. Sabri Çelik, MHKda her türlü spekülasyonun aksine yepyeni bir dönemin başladığının sinyallerini veriyor bizlere...Tıpkı adı gibi "sağlam" ve "temiz" bir dönem... Yepyeni dönem BURSA At Yarışlarında önceki gün favori Altınkızımın jokeyinin kilo fazlalığı nedeniyle koşuyu kazanmasına rağmen son sıraya atılmasıyla yaşanan skandal 500 milyon lira ile geçiştirildi. Osmangazi Hipodromunda dün toplanan Komiserler Kurulu, antrenör Mehmet Çam ile jokey Mehmet Kayaya 15 gün hak mahrumiyeti ve 250şer milyon lira para cezası verdi. Kurul, tartı hakemlerinin herhangi bir suçu bulunmadığını tespit ederken faturayı yine yarışsever ödedi. TJK bu olayda da sessiz kaldı. agokce@milliyet.com.tr Güler misin, ağlar mısın!